12 Mart 2009 Perşembe

Meleğimin oyuncakları

15 gün önce hafta sonu yaptığımız aktivite:)
rifi, babur ve ben:) onlar yaparken resimlerini çekmeyi unutmuşum sanırım bununda nedeni benimde onlarla beraber coşmuş olmam :)
Bu arada Soldan sağa ben-babur-rifi

Yağmurun Puzzle ları, 1,5 yaşındayken puzzle yapmaya başladık ve kızımın en çok sevdiği şeylerden biri. 2/3 parçalı olanlardan başladık sonrasında 5/6 parçaya geçtik,mesela bir kutunun içinde 12 karakter var hepsi farklı sayıda parçalardan oluşmakta ilk etapta zorlanır diye düşününce 6 karakteri verdim ama Yağmur çok kısa sürede yapınca diğer 6 karakteri de verdim beni çok şaşırtarak 2 günde hepsini yapar oldu:)sonrasında artık büyük parçalı olanlara geçtik 25 parçalar 30 parçalar hatta 60 parçalı puzzlerı da kızım su gibi yapıyor oldu artık:)onun bu becerisini gördükçe inanılmaz keyif alıyorum bir anne için en büyük mutluluk işte onun başarısını görüyor olmak ve bununla gözlerinin dolması...prensesim benim çok seviyor annen seni hemde çok bebeğimmm...


Sabahtan beri adını bildiğim halde hatırlayamadığım bu aletin adı ise Ksilafon, Yağmura bunu özlelikle aldım hoşuna gidebilir diye ama hiç ilgilenmedi:( bir kaç gün açıkta kaldı sonra kutusuna koyup kaldırdık:) şimdi arada bir çıkarıp veriyorum ona belki ilgisini çeker diye...ama olsun Yağmurun ilgisini çekmesede ilk günden babamızın ilgisini çekti:)Aybarsım çok sevdi bunu:)


15 gün önce Eminönündeki bir oyuncakçıdan aldık bu giydirmeli puzzle da, genelde beraber oynuyoruz. İşte baba aybars oluyor ortadaki minik kuş Yağmur oluyor diğeri de ben:)akşam oldumu pijamalarımız giyiyoruz gezmeye giderken süsleniyoruz :) ama yağmur kıyafetleri birbirine karıştırıyor hep



Yağmur küçükken bu sayı saydırma aletinide benim bir arkadaşım hediye almıştı Yağmura, Özcan amca diyelim kendisine:) Teşekkür ederiz hala kullanıyoruz:)



Ve işte bu da geçen hafta Mohiniden aldığımız bir eşleştirme oyunu, Yağmur her seferinde mızıkçılık yapıp bütün kurbağaları kendi açııyor ve "ben kazandım" diyor nasıl bir kazanmaksa???:)





Kitaplar

Evet bu da şimdilerde okuduğum kitap, bu hafta sonu bitireceğim, Ekim 2007 de almışım kitabı ama okumaya anca fırsat bulabildim, kitaplar konusunda çok aç gözlüyüm bir kitapçıya girdiğimde kendimi şaşırıyorum olsun evde okunmayan kitabım da olsun ama yine olsun hepsi olsun :)
İşte Dalia Sofer -Şirazın Eylülleri de o kitaplardan biriydi üzerine kaç kitap aldım kaç kitap okudum saymadım ama bu aralar evdeki kitaplarımı okumaya karar verdim,
Çoğunlukla unutup farklı dünyalara dalabildiğim tek uğraşım sanırım...keşke daha fazla okuyabilsem...ama ev, iş, yağmur çok az zaman ayırabiliyorum kendime...
Neyse gelelim kitabın özüne, aslında okuduktan sonra yazmayı düşünüyorum, sadece şimdilik şunu söyleyebilirim, eğer bu kadar acının içinde çocuk varsa insan gerçekten bazen yaşadığı hayattan utanıyor:(
Neyin kavgası, neyin savaşı sürüyor bu dünyada? Evet belki cevapları var bu kadar sorunun ama şunu sorarım;

Gerekliliği var mı?

Kitabın arka kapağı

'Hiçlik mi? Şu villalarına, halılarına, tablolarına ve kenara köşeye yığdığın diğer şeylere ne demeli? Buna hiçlik mi diyorsun? Ve çıktığın geziler, bindiğin arabalar... Daha da devam edebilirim.' Dosyayı kapatır ve İshak'a bakar. 'Hiçbir şeyi olmayan benim. Karım çocuğumla tek göz odayı paylaşıyorum. Ayağımızın altında tek bir kilimimiz var, geceleri yatarken de yer döşeğini onun üzerine seriyoruz. Fırınımız falan yok, bir gaz sobamız var o kadar. İki yıldır oğlum aynı ayakkabıyı giyiyor, çünkü ona yenisini alamıyorum. Sonunda parmakları gelişebilsin diye ayakkabının burnunu kesmek zorunda kaldım.' 'Evet, ama şimdi bir benim halime bak, bir de kendininkine. Burada oturmuş, kaderi senin ellerinde olan benim. Gardırobu ayakkabı dolu olan kızımın babasının nerede olduğundan haberi bile yok. Ayakkabılar onu kurtarabilir mi? Ya arabalar beni? ' Yakın zamanda okuduğu satırları anımsayarak Kuran'dan bir alıntı yapar: 'Elleri kurusun Ebu Leheb'in, kuruyacak da. Ne refahı reva olacak ona, ne kazandığı...' Dalia Sofer'in kendi yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığı Şiraz'ın Eylülleri, İran'da 1979'daki devrimden sonra yaşamı altüst olan Tahranlı bir aileyi anlatıyor.



Yap yapabiliyorsan...hayat bu...


Gün doğmadanDeniz daha bembeyazken çıkacaksın yola

Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında

İçinde bir iş görmenin saadeti

GideceksinGideceksin ırıpların çalkantısında

Balıklar çıkacak yoluna karşıcı

SevineceksinAğları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul

Ruhları sustuğu vakit martıların

Kayalıklarındaki mezarlarında

BirdenBir kıyamettir kopacak ufuklarda

Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin

Bayramlık seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi

Gelin alayı, teller, duvaklar, donanmalar mı

HeeeeyNe duruyorsun be at kendini denize

Geride bekleyenin varmış aldırma

Görmüyor musun her yanda hürriyet

Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol

Git gidebildiğin yere



Orhan Veli Kanık

10 Mart 2009 Salı

Son zamanlar?


Yüklemişim bu fotoğrafı da yayınlamamışım daha dün gibi aklımda bu resim ve Yağmur ne kadar küçükmüş inanamıyorum...

Babura ekmek:)


He he göstermeden edemicem bu da ekmeğimmmm)

Yağmurum büyüdü...


Hemde öyle büyüdü kiii kızımın 3 yaşını doldurmasına 4 ayımız kala minik meleğim çıtır çıtır konuşuyor, yapacak öyle çok işimiz var ki ama biz gözlerimizden uyku akana kadar yağmurumuzu seyretmekten işlerimizi yapamıyoruz. Ama biliyorum ki hiç birşeyin kızımdan daha fazla önemi yok, iyi ki varsın yavrum...

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...