28 Ekim 2010 Perşembe

Misafirler gitti çok yorgunum ya da emin değilim yorgunmuyum?hasta gibiyim yine pek halim yok:( belki bundandır böyle hissetmem...neyse mutlu mesut gitti herkes.. gerçekten mümkünse 2 ay gelmesin kimse bana...ben böyle sessiz sakin hatta dışarı bile çıkmadan oturmak istiyorum evde...neyse kötü şeyler mi söylüyorum aman hadi ne bilim gelen olursa gelmeyin demeyeceğim tamam, haftaya inşallah sakin hayatıma dönerim diyeceğim bu sefer de koltuk işi için döküleceğim yollara:( neyse sağlığım yerinde olsun da hallederim, belki hava da açar....bugün öğlen yağmuru okuldan alırken yağmur yağıyordu nedense bu sene ilk kez böyle bir hoşuma gitti fırtına ve yağmur...ne acayibim daha bugün ya da dün diyordum sevemedim bu kışı diye...olsun sevdiresi tutmuş kendini bana...
Yarın winxe gideceğiz yağmurla tabi sağlığım yerinde olursa diyeceğim yine ...bu tatil günü her yer kalabalık olur :( sevmiyorum alışveriş merkezlerini, akmerkez daha tenha olabilir bakalım seçicez seanslara bakıp. yeni kitabıma başlayacağım bugün...Pazar günü kitap fuarında olacağım. İş Bankası yayınları Anadolu Hayat Emeklileri üyelerine %40 indirim yapacakmış süper bir haber bu bana. Yağmur içinde güzel kitaplar bakarım internetten bakacağım biraz beğendiklerimi fuardan alırım belki.Çok heyecanlanıyorum...Aslında giderim her sene fuara da pek te kitap almam, hazırlıklı gitmek gerek bir de yoksa o kadar kitabın içinde dağılıyorsun bakamıyorsun bile, o yüzden istediğim kitaplara ve yayınevlerine bakacağım hımm dışardan çok farklı olursa fiyatları alırım belki ama yoksa da gerek yok..olsun fuarın havası yetiyor bana alamasamda...sadece bu iş yayınları şimdi dikkatimi çekti. ciddi indirim yani. aslında orada istediğim bir kitap var bir ara bakmıştım 160 tl falandı İstanbulu anlatıyordu....bulamıyorum ismi aklıma gelmiyor:( neyse umarım güzel geçer...
Kitapsever birileriyle gitmek daha iyi olurdu aslında Aybarsın ilgi alanı değil, kardeşim daha ilgili onunla gideceğiz zaten...
Çok isterdim kitap okumasını ama, ne bilim insan bazen aynı olmak istiyor işte, aynı zevkleri paylaşmak istiyor ama her şey aynı olmuyor işte....Bu devran da böyle sürüp gidecek pelincik işte...değiştiremiyorsan değişeceksin diye bir şey yok:)
Ama hayatı paylaşmak çok önemli o yüzden zevklerinizin, en azından belki bencilce olacak ama asıl senin zevklerine ortak olacak biriyle evlen yavrukuşum:) Ben başımı yastığa koymadan önce mesela babanında alıp eline kitap okumasını çok isterdim...
Joe Dassin - L'ete İndien



Çok hüzünlü, şarkıyı dinleyince çok etkilendim acaba ne demek istemiş dedim... belli ki çok aşık olmuş, çok sevmiş, unutamamış...belli sesinden dedim...gerçekten öyle çıktı...Bazen sen anlatamazsın da şarkılar anlatır seni böyle...

KIZILDERİLİ YAZI - L'ETE İNDİEN

Biliyorsun, Hiç mutlu olmamıştım o sabahki kadar
Bir plajda yürüyorduk, biraz bunun gibi
Mevsim sonbahardı
Havanın güzel olduğu bir sonbahar
Amerika'nın kuzeyine özgü bir mevsim
Orada buna "Kızılderili Yazı" diyorlar
Ama sadece bizim yazımızdı o!..
Marie Laurencin'in bir suluboya tablosuna Benziyordun uzun elbisenle
Ve hatırlıyorum, çok iyi hatırlıyorum
O sabah sana söylediklerimi
Bir yıl geçti, bir asır geçti, Bir sonsuzluk geçti aradan...
İstediğin yere gideceğiz
Sen ne zaman istersen
Ve gene birbirimizi seveceğiz
Aşk öldüğünde
Bütün hayat o sabah gibi olacak "Kızılderili Yazı"nın renkleriyle
Bugün çok uzaktayım O sonbahar sabahından
Ama sanki oradaymışım gibi Seni düşünüyorum
Neredesin? Ne yapıyorsun? Ben senin için hala var mıyım?
Kum yığınını asla beklemeyecek olan Şu dalgaya bakıyorum
Görüyorsun, o dalga gibi öne geliyorum
O dalga gibi kumun üstüne uzanıyorum
Ve hatırlıyorum Hatırlıyorum gelgitleri
Güneşi ve denizin üstünde gezinen mutluluğu
Bir yıl geçti, bir asır geçti,
Bir sonsuzluk geçti aradan...
İstediğin yere gideceğiz
Sen ne zaman istersen
Ve gene birbirimizi seveceğiz
Aşk öldüğünde
Bütün hayat o sabah gibi olacak "Kızılderili Yazı"nın renkleriyle
Wet Wet Wet - Love is all around

Sabah sabah kendim için yapacağım en kötü şeyi yapıyorum yine:(

Yağmurum gitti okuluna, hava yine suratı asık bir şekilde bakıyor camlardan bana, yağmur yağıyor...

Bugün kızımın okulu yarım gün, saat 1 e doğru almaya gideceğim mümkün olduğunca kırmızı beyaz giydirdik ...

Cumhuriyet özgürlük demek, gelse keşke Atatürk tekrar...

Bugün yazma şeklinde değilim... :(

Bazen yanıldığını anlamak istersin, ya da kaybettiğine inanmazsın hiç.
Hep bir umutla yaşamaya devam edersin...
Ama bazen de o umutlar yok olur biliyormusun...


Uzakta kalmak acılarını hafifletir insanın...
Ya bir şarkıda bulursun onu, ya buluştuğun bir yerde, ya da ilk bakışını hatırlarsın sana...
O bakış doldurur her şeyi işte, unutamazsın....


Belki ağlamaların kesilir ama yüreğinde ki acı hiç kesilmez...

28 ekim 2010 sa.09.31

27 Ekim 2010 Çarşamba

Şimdi yağmur sık sık öğretmen olup evde karşısına arkadaşlarının hayalini koyar ve oynar..kendi, asıl kendi sınıfının öğretmeni olur, yine diğer öğretmen arkadaşları...yani isimler tanıdık.



"Bağla bacaklarını" (bağdaş kur demek oluyor)
"Poponla otur" (buna çok gülüyorum:) )
"Eller kollar bağlı tıp ağızlar kapalı tıp"
"Uslu çocuk ol, şeker çocuk ol, ellerini kollarını bağla"
"Şimdi film izleyeceğiz çocuklar herkes sessiz olsun biz sinemaya tiyatroya gidince böyle mi yapıyoruz hayır yapmıyoruz o yüzden herkes susuyor"
"Ezgi sinirlenmeye başlıyorum poponlo otur" (şu an öyle diyor)



Hımm şimdi öğretmen oldu ya gösteri varmış gösteriye katılacak çocukların listesiymiş bu da, grup grup alacakmış çocukları sınıfa...

Ay bi alem kız ne laflar var da ben şimdi unutmayayım hazır oynuyorken yazayım dedim...bu yazıya devam edicem daha...


Bu arada saat kaç oldu ben daha yeni hamur işlerinden ayrıldım.Ya seviyorum da yapmayı ama

çok fazla oldu bu aralar bu misafirlerrrr .........ya bir nefes mümkünse bir kaç ay uğramayın:)
Ve Yağmur şu anda o güzelim , üzeri soslu kekimin üzerine oturdu :( :( :( :(
Ya ben içerde kalabalık etmesin diye buraya en dibe köşeye koymuştum :(
Koyarken de aklımdan geçmişti böyle bir olasılık o yüzden en dibe koydum :(
Ama hep böyle oluyor hep böyle olasılıklar aklıma gelince hep oluyor işte :(

Şarkı yalnız beddua gibi...istemem sevdiğime bu şarkıyı söyleyeyim...

Tesadüfen dinledim bu şarkıyı ama çok güzelmiş...

Sen kimseyi sevemezsin
Sevmeyeceksin sevmeyeceksin
Rüzgarlarin önünde
Kuru bir yaprak gibi
Sürüklenecek sürükleneceksin
Sefkat nedir ask nedir
Ömrünce bunu bilmeyeceksin
Rüzgarlarin önünde
Kuru bir yaprak gibi
Sürüklenecek sürükleneceksin

Zeki Müren

Bu kışı sevemedim gitti, en sevdiğim mevsimdir oysa ki...acaba şu sıralar mı sadece sevemiyorum bilmiyorum

Sürüne sürüne mutfağa gittim ama seviyorum el çabukluğumu bazen gözümde büyüttüm şeyleri böyle çabucacık yapıveririm ya pek severim kendimi o zaman...kendimi övmeyi sevmem ama ben kendimi övmezsem kim övecek beni:)iyi ki şeytana uyup uyumadım, bir kahve daha yaptım kendime şimdi. ayakta kalmam gerek bu akşam, küçük elmalı tartlarımı ve tuzlu kurabiyelerimi pişirdim. bu sefer ki kurabiyelerim tam tuttu. geçen gün yaptıklarım bisküvi gibi olmuştu. olsun yine de yeniyor doldurmuştum kavonoza aybars gelip gidip atıyor ağzına..yani demem o ki mutfağa girince bir mutlu oldum ki, çiğ hamur yemekten bir ara midem bulandı gerçi ama, şimdi akşama da yağmurla, benim kekimi yapıcaz gerisi yarına artık... çoğu gitti azı kaldı. yemeği de koydum ocağa pişiyor, karnıbahar yaptım ekşili böyle yağmur da çok seviyor nazar değmesin ama kızıma bebekliğinden bu yana her şeyi yiyiyor, sebzeyi seviyor itiraz etmiyor hımm bi yemediği patlıcan bak onu yemez oysa ki benimde en sevdiğim şeydir. herkes haz etmiyor işte patlıcandan...
Eminönünden çubuk tarçın almıştım doldurdum kavonoza bir de ıhlamur ama ıhlamurumun kavonozu dolu yeni kavanoz almam gerek, Yağmur bitki çaylarını da çok seviyor bu arada...neyse işte bazen ait hissedemezsin ya kendini bazı şeylere işte o aidiyet duygum yerine geldi birden mutfaktayken...
Bu hafta winx gelecek sinemalara, yağmurla gideriz diyorum cuma günü sinemaya çok seviyor ya winxleri...bir ara izlemedik ama gerçi, çok oldu ama bir gece uyuyoruz hepimiz, yağmurun odasından sesler geldi çığlık çığlığa bağırıyor ağlıyor. neredeyse korkudan felç olacaktım koşarak kalktım peşimden aybars yağmur o zaman daha 3 yaşında bile değil yatağında ayağa kalkmış köşede bir şeyler gösterip ağlıyor... o zaman anladım ki bazı çizgi filmler çok tehlikeli olabiliyor gerçi çok özenerek izletiyorum ama demek ki beni etkilemeyen bir şey yağmuru etkilemiş. daha dikkatli oldum ondan sonra yani kısaca yağmur o dönemde winxleri izliyordu sonradan bir süre izlemedik..bu filmi de gitmeden önce inceleyeceğim . bu ay fazla oldu gerçi etkinlik biz bir sinemaya gidiyoruz, bir de artık bütün çizgi filmler 3 boyutlu fiyatlar farklı eh mısır al sonrasında acıkıyor yemek ye derken işte ekstre bu gibi sebeplerden kabarıyor:) aman para nedir ki zaten harcamadıktan sonra ne anlamı var. ama hep üzülürüm böyle olunca nedense hep bir yanım eksik kalır ..yapamayanlar, yiyemeyenler, gidemeyenler için o yüzden hep bir şeyler yapmaya çalışırım gücüm yettiğince. "çocuk bu büyür" demekle olmuyor işte, sağlıklı gelişimini, eğitimini en ideal şartlarda sağlamadıktan sonra bence o çocuk büyümüyor işte eksik kalıyor her anlamda, kızıyorum böyle insanlara, çocuğun dilinden anlamadan konuşanlara, onun ruhuna girip onun gibi dünyaya bakamayanlara, nedir ki zaten bakıyorum yağmura hayatı zaten nelerden ibaret ki; en başta beslenmek, sağlık, oyun, sevgi, ilgi...bu işte ama bunu bir çocuğa zehir edersen sonra o da sana zehir eder hayatı, toplumuna, kendi kurduğu ailesine , dünyaya bakış açısına, fikirlerine, yaptığı işlere , her şeyine yansır. o yüzden bir çocuk çok şey demektir bence...yoksa enerjin yapmayacaksın...
Çok kötü şartlar ama yani cahillik diz boyu, cahillik okumakla da elde edilen bir şey değil nice okumuş geçirmiş insanların çocuklarına bakıyorum da hayatı sadece kendilerinden ibaret görüyorlar. yazık gerçekten çok üzülüyorum bir çocuk dünyaya getiriyorsan önce ona saygı duyacaksın, onun bir birey olduğunu kabul edeceksin..kimse istemedi o çocuğu senden başka çünkü, kendisi de istemedi. o yüzden mümkün olduğunca hayatı onun ellerine vereceksin...
Benimde eksikliklerim vardır elbet yok değil ama farkındayım yaptıklarımın ya da yapamadıklarımın. o yüzden her zaman kızım için yeni bir adım daha atmaya çalışıyorum hayatta....üzüntülerim, sıkıntılarım da oluyor ama yansıtmak istemiyorum ona çünkü o yaşamıyor benim gibi ve bunu daha anlayamaz o yüzden herkes hakettiği gibi yaşamalı...
Bir söz çok şey ifade eder insanlara o yüzden anlatmaktan çekinmeyeceksin, çünkü bazen çok büyük hataların arkasından dönerken o bir söz etkili olur insan yaşamında...
Mesela ben ilkokula gidiyordum çok iyi hatırlarım, elimde mandalina soyup eve doğru yürüyordum bu arada mandalina kabuklarını yere atıyordum. sonra bir teyze geldi beni uyardı ve ben o günden sonra samimi söylüyorum yere bir daha bir şey atmadım. bu çok ufak bir örnek konuya, şimdi birden aklıma geldi de yazdım..o yüzden bu kadar ufak bir şey için bile konuşmak en doğrusu yoksa durduramazsın cahilliği de kötülüğü de sevgisizliği de.
Neyse işte dilim dödüğünce çoğu cümleleri de sinirle yazdım buraya, ama geleceği daha çekilir hale getirmek için çocuklarımız için herkes üzerine düşeni yapmalı bence...
Bu arada yanda kitap okumalarımı ekledim, bu ay için bence az oldu ama bunalımlı halime veriyorum bu ay. kasımda hedefim 4 kitap, şiir kitabı zaten çok kısaydı tuvaletteyken bitirdim desem o kadar kısa oluşuna anlam verilebilir yani:) şimdi Charles Bukowskinin factotumunu okuyacağım bu ekmek arasında ki çocukluğunun devamı niteliğinde...
Aslında şu da var kasım da sınav var KPSS . çılgın KPSS :) ben ara versem de sınava çalışsam biraz ya ...neyse aralarda da test çözerim artık. inşallah...
Hayatın özeti; Doğmak, büyümek ......gerisi malum...Hayatın anlamı; herkese göre değişir....Hayatta katettiğin yol; sana biçilmiş ömür kadar.... Hayatı nasıl yaşayacaksın peki; ? istediğin gibi...yaşayabiliyormusun ?hayır...yaşamak için çırpınıyorsun işte...
Hava soğuk, bu sabah erkenci olmak istemesem de erkenden uyandım...yağmurum küçük kızım bu karanlık havada ve haliyle karanlık odasında, aslında gün yüzü varken odasında gün yüzünü göremeden uyandı, uyandırıldı desek daha doğru...bazen kıyamıyorum uyandırmaya ne kadar erken başlıyor düzene ayak uydurmaya...ama bir şekilde kendi için iyi olanı yapmaya çalışıyorum...hiç bir zaman kızımdan yaşadıklarının meyvesini toplamak istemiyorum , sırf o toplasın, o görsün, o yaşasın istiyorum beklentim olmadan ...Umarım Hayatta bizim yüzümüze güler...
Sabah sabah eminönündeydim...Babamla gittik dün laf arasında söylemiştim babama, gerçek olsun istedim mi emin değilim ama demiş bulundum ve döküldüm yollara..neyse sıcak su torbası almıştım geçenlerde oradan tıpası yok ama...onu değiştirdim, satıcıya sinir oldum sanki tıpayı alıp cebime atmışımda yenisini almaya geldim? nasıl bir düşünce anlamadım ama sıcak su torbasının tıpasını ben almış olsam da eve bırakmışım olsam da ne işime yarardı ki? bir de gidip onu değiştirmeye gitseydim? ne düşündü kendi kendine acaba bir mırın kırın etti ki valla aldırmadım dedim "ben bunun yenisini burdan alıyorum, sen eksik olanın tıpasını bul tak buna"...hayret yani bana çekmecelerden yedek tıpa arıyor ...neyse çeşit çeşit insan var.
Fazla dolanmadık rengarenk eminönü, çok seviyorum cebimde olsa böyle milyarlarım ne bilim harcarım yaa harcayacak çok şey bulurum yani...Ay sonu geldi ben ekstreleri görüp düşündükçe her ayın sonunda diyorum ki çalışmam gerek benim, ama ödenince geçiyor bu halim. iş başvuruları da yapıyorum ama nedense arayan yok. ne bilim bu durumda kaderci oluyorum işte kısmetim mi yok kısmetim başka yerde mi ya da zengin falan mı olacağım acaba..yılbaşı da geliyor belki çıkacak bir şeyler de işte çalışıp yorulmayayım diye kimse beni aramıyor...olabilir ...Her şey insanlar için...:)
Dün akşam tv de "Öyle bir geçer zaman ki "adlı diziye bakalım dedim bakmaz olaydım ağla ağla bir hal oldum nedir o dizi öyle yaaa izlemeyeceğim yani değişik gelmişti şu an bu dizi dizi furyasının içinde.. bana konu olarak değişik gelince izleyim dedim neyse ben ağlayacağımı bile bile izledim biraz. sonra kapattım....akşam nedense bir gerginlik vardı üzerimde Yağmuru Aybars uyuttu bende kitap okudum. bitti kitabım. ama bir son yazı var onu okuyup öyle yorum yapacağım...
Yarın misafirlerim gelecek yine bir hazırlık deryası...yarın Yağmurun bir de okulda Cumhuriyet Bayramı partisi var akşam da ona hamurişi bir şeyler pişireceğiz. Yığınla işim var işin özeti.

26 Ekim 2010 Salı


Head and Shoulders


"Poponla otur" demek ne demek Yağmur kızım yaaaaa:)


Bu ne şimdi bana benziyor mu bilemedim, ama benmişim ilginç ? Yağmur beni böyle resmetmiş ama neyse gülen biriyim en azından....


İşte bu da başucu halim, o çay bu sabahtan... adaçayı, tarçın, limon hastayım da biraz...Banyo o kadar sıcak ki oturup banyo da içesim geldi çayımı da, kurutma makinesi çalışıyor. hamama döndü banyo...ben ki sıcak seven bir insanım nasıl istemeyim...uyumadım ne güzel değil mi uyku nedir ya insanın en saçma hali bence ne yaptığının belli olmadığı hali, abuk sabuk rüyalar görüp (benim gibiysen tabi) uykunu kaçırdığın halin...sonra bir de sabah uyumaları hele bu karanlık evde uyanamama hallerine dönüşürken uyumak çok ta cazip gelmedi bana...
Dün gittim Beşiktaşa bu aralar insan hallerini gözlemlemiyorum gerçi yalnız değildim özge vardı dolaştık biraz çok pis bişey yapıp kendime upuzun bir çizme aldım, çok pahalıydı :(
Dışarı çıkasım pek gelmiyor bugün ama dışarı çıkacağım bugünde, halletmem gereken işlerim var
Şimdi böyle çayın içine ya da diyelim ıhlamur yaptım ben hiç şeker atmıyorum hımm çok hastaysak balla karıştırırım ama bu tarçının bir şekeri var kendinden çıkan şimdi çayımın son yudumlarına geldim öyle güzel geliyor ki yani hiç gerek yok kısacası şeker kullanmaya...
Kitabım bugün bitecek inşallah, bu arada uyurken yani uyumadan önce başka kitaplara göz atıyorum mesela yağmur için okuduğum bir kitap var o da çok az kaldı bitirirsem başucundan kalkacak bu kitaplar...diğer dağınık halli arkadaşların yanına gidecekler...bazen de kitaplık yapıp hepsini bir yere koymayı istemiyorum neden çünkü böyle bakıyorum her yerdeler ya çok hoşuma gidiyor, sıcak bir hava veriyor insana..zaten en güzeli işte okumak başka dünyalara gitmek...bunun hayalperestlikle ilgisi yok ama her hayattan her cümleden çıkaracağın bir çok şey oluyor o kelimeleri yutuyorsun ya böyle hepsi içine içine işliyor ya çok keyif veriyor bana..okumayan insanlar ne yapıyorlar acaba..nasıl unutuyorlar kendini nasıl çekiyorlar bu hayatın içinden kendilerini bir an olsun. gerek vallahi gerek gitmek bazen...
Bir de şu adamın müziğinde tango yapmak isterdim...ama yapacak insan bulamadım ya ona yanarım:)


Goran Bregoviç-Emir Kusturica-Por uno Cazeba

25 Ekim 2010 Pazartesi

Koskoca haftasonu geçti güzel de geçti beni biraz olsun kendime getirdi, şimdi daha da iyiyim, cumartesi günü arkadaşım geldi bana "Duygu" aslında hiç bir zaman karakter olarak bir olamadık ama iyi niyetli, saklamayan, kendi özünde bir insan olması bir şekilde arkadaşlığımızı bu dereceye getirdi. Cumartesi günü bana gelmiş elinde bir çiçekle çok mutlu oldum, sağolsun, yağmur da evdeydi beraber oturduk, çaya geldiği için elimden geldiğinde bir şeyler haızrladım akşama kadar bendeydi güzel sohbetler ettik biraz da dedikodu:) Öyle şeyler anlattı ki "ağzım açık kaldı" deyimi gerçekten beni buldu. Dedim ki sadece filmlerde olmuyormuş bunlar ve sonra dedim ki ben çok iyi bir insanım:)neyse ebru da geldi akşamüstü çocuklara digitürkten bu sefer aldım "Oyuncak Hikayesini". Rifiyle Yağmur hatta Ebru oturup filmi izlerken biz aybarsla dışarı çıktık...Her zaman ki gibi en sevdiğim yer Beyoğluna gittik çok kalabalıktı yani oturup bişeyler içelim dedik hiç bir yerde yer yoktu her ne kadar asmalımescit in havasını sevsemde canım orda içmek istemedi birşey çok kalabalıktı,zaten oturacak yerde yoktu. Yeni türkü varmış jolly joker de ama saatini geçirmişiz. sonradan biletli gitmek istiyorum onlara...neyse oradan galata kulesinin oraya doğru gittik daha sakindi çok güzeldi hatta...ordaki restoranlardan birine oturduk sadece şarap içtik, peynir zeytin yedik, şarapta nefisti gerçekten...ama galata Kulesinin dibinde içmek ayrı bir keyif oldu tabi.sonra çıktık yürüdük derken 12 yi geçiyordu eve geldik kimse uyumamıştı:) bir de sipariş verdi yağmur hanımla, rifi meyve yemeden yatmazlarmış mandalina siparişi verdiler neyse aldık :) böyle güzel bir cumartesi geçti pazar günü de koltuk bakmaya maskoya gittik hep aynı tarz hiç değişmemiş. evimdekiler de aynı zaten neyse fikir edindik bu hafta bir iki yere daha bakıcaz bakalım halledicez hafta sonuna kadar heralde. Akşam maç vardı annemlerde köyden bize geldiler oturduk çay içtik sonra herkes gitti...yağmuru uyuttum, dedim kitap okuyayım biraz, sonra gecenin bir vakti canım tost çekti sucuklu tost, aybarsta "ye ye" dedi. niye dedim şişmanlarmışım işte:) doğru ya şişmanlamak gerek biraz biraz tombikleşicem artık daha güzelmişim tombikken:)ya da gençmiymişim acaba:)
Neyse bu arada

cumartesi günü kitaplarım da geldi, o yüzden geçen hafta bitiremediğim boyalı kuşa ağırlık verdim biran önce bitirmeliyim...
Şimdi yemek pişiyor, pişsin hazırlanıp çıkıcam. beşiktaşta bir işim var oradan da kabalcı ya gidip kitap okuyacağım.


Bu arada ben böyle yazarken yazım hatalarını kendimce görsemde çoğunu düzeltmiyorum maksat özü değilmi . neyse tam günlük yazısı oldu bu...bakim fırsatım olursa yazarım yine.

22 Ekim 2010 Cuma

Bazen bakıp kalıyorum öylece bir şeye….
Nerede, ne olduğunu da bilmiyorum
Ne düşündüğümü de bilmiyorum işin kötüsü…
Acımasızlık etme diyorum bu kadar kendine..
Bir ara dinliyor gibi oluyorum yüreğimi
O ara çok kısa sürüyor ..
Üzülüyorum ….
Kendime de üzülüyorum , her şeye üzülüyorum….
Bir gün iyiliği de yazacağım sayfalar dolusu…
Güzelliliği de…
Geçmiş gitmiş olacak her şey
Yıkanacağım bu kırık kalbi atıp üzerimden…
"Günün birinde yuvasını düzeltmeye kalkınca dişi leyleyin nasıl saldırdığını anlatmıştı lehk. Oda öcünü kuluçkaya yatan leyleğin yumurtaları arasına bir kaz yumurtası koyarak almıştı . Yavrular yumurtalarından çıkınca erkek ve dişi leylek bu garip yaratığa şaşkınlıkla bakmışlardı, kısa, çarpık bacaklı, biçimsiz bir şeydi yavrularından biri. Yamyassı bir gagası vardı. Dişisinin kendisini aldattığına inanan baba leylek, yavruyu öldürmeye kalkıştı. Dişi leylekse küçüğü kurtarmak gerektiğine inanmıştı. erkeğinin elinden kurtarmak için damdan avludaki samanların arasına yuvarlamıştı zavallıyı. Bununla aile kavgası sona ermişe benziyordu. ama göç çağı gelince , leylekler toplanıp görüştüler. Uzun süren tartışmalaradan sonra, dişinin kocasını aldattığı, onunla birlikte gelemeyeceği kararlaştırıldı. Ardından da kararın uygulanışına geçildi. Leylekler havalanmadan erkeğini aldattığına inanılan dişi, gaga ve kanat vuruşlarıyla öldürüldü. Erkeği ile birlikte yaşadığı damın altında bulundu ölüsü. Yanında çirkin bir yavru, iki gözü iki çeşme ağlıyordu."


Boyalı Kuş-Jerry Kosinski syf. 51


Çok etkilenmiştim bu sayfayı okuyunca, sonra defalarca okudum yine aynı sayfayı, Düzen böyle işliyor işte...sormadan, soruşturmadan, inanmadan....Sonra yok yere kaybediyorsun seni seveni...Yanında kalan yine yanında olan oluyor...
Tuhaf....
Uyandım daha yeni sayılır... sabah uyandım 7 de ama ne bilim kalkmadım ayaklarım beni çekti geri geri yatağa...fazla kaçırmışım uykuyu.. neyse erken kalkmak için bir mazaretim de yok nasılsa.
Dün yağmuru okuldan aldım anneme gidip gitmemek arasında kaldım yine hadi gidelim dedim hem ben de açılmış olurdum zoraki gittim neyse oturduk biraz, babam da istanbuldaydı ...söylenip durdu bana yine yemiyomuşum diye, yemekte de kendi salatasını bana verdi dedim panik yapma baba ben yalnızken yiyemiyorum ama kalabalıkta ya da akşamları aybars varken yiyorum dedim neyse off işte yüzüne bakmaya korktum babamın bişey diyecek diye...aybars geldi eve geldik yağmurcuk uyumuştu arabada zaten yatırdım yatağına onu sevdim sevdim...aybarsla digıturk paketini inceledik açmışlar full bütün kanalları vay be dedim ver 100 küsür milyoncuk (hala milyon diyorum bu arada) oh yan gel yat film izle habire insanın işi gücü olmucak oturcak izleyecek. bir kaç film kaydettim bakalım canım çekerse izlerim...Bu arada ilköğretimde türban tartışması vardı ona söylenip durdum ama burada yazmayacağım bu düşüncelerimi,
neyse geç yattım, midem ağrıdı bütün gece uyuyamadım o kadar erken kalkmama rağmen, gece de hep ağrıdı neyse geçmiş şimdi ağrımıyor.
Bugün evde işlerim var biraz onları halledip dışarı çıkacağım.
Dün gece son kez kapattım gözlerimi,
Seni düşündüm, bu son dedim.
Öptüm dudaklarından....
Sarıldım sana sımsıkı...
Bir daha düşünmeyeceğim seni böyle yüreklice,
Son kez aktı gözlerimden yaşlar....
Kapattım gözlerimi ....akmasın gözyaşlarım senin baktığın yüze diye,
Ve görmesin diye kimse, sana akan gözyaşlarımı bu yüzde....

Artık kapatıp gözlerimi düşünmeyeceğim seni,
Çünkü kapanırsa gözlerim, biliyorum gitmeyeceksin....

21 Ekim 2010 Perşembe

Şu digitürkten şifre aldım rahat işlem yapabileyim diye sağolsun verdiler, oyuncak hikayesi 3 vardı yağmura satın alayım dedim aldım da ama meğersem salon filmleri kayıt edilmiyormuş saat 01,00 de gösterilecek film napsın yağmur o saatte en güzel rüyalarda olur:) neyse ki iptal ediliyormuş iptal ettim, hediye puanlarımız varmış onlarla da 1 aylık mega gold paket aldım :)süper oldu hafızadaki şeyleri boşaltıp yeni şeyleri filmleri yani kaydetmem gerek, süper oldu bu iş ama neyse film satın alma işini başarabiliyorum buradan bu iyi oldu bakalım izleme performansıma göre belki sinema paketi üyeliği yapacağım.
Bu arada dün şarap alamadım olay kıymaya bağlanınca yağmur sayesinde neyse bugün alırım dedim ama yok bugün de anneme gidicem, neyse cumartesi içerim bende geçen haftadan ertelenen aybarsla buluşmamamızı yapacağız muhtemelen . hımm neyse ne diyecektim hımm dolabı açtım da giysi dolabını yani orada defterlerimi gördüm ne büyük hazine 10 yıl öncesine ait yazdığım bir dolu şey.... neler neler ne badireler sıkıntılar güldüm sonra kendime psikopatmışım diye:) kimbilir bir 10 yıl sonra eğer hayatta olursam bu blog da olursa ve ben hala yazıyor olursam bakar gülerim belki de hüznümle tabi:) sonra dedim ki yağmura yazdığım mektupları yayınlasam dedim yeni bir sayfa açıp ama yok dedim ya çok özel onlar yani el yazımla kalsın dedim daha özel kılıyorlar bence, sıkılmaz okur belki yağmur gelecekte bir gün.
neyse telefon geldi çıkmam gerek evden
Bugün temizlik yapacaktım ama olmadı sağolsun süpürgem, aybars süpürge getirecek bana ama yedek, belki yarına kalır neyse yarına yaparım acelesi yok, cumartesi günü aksilik olmazsa arkadaşım gelecek bana o yüzden hazırlıklarım olacak pasta börek savaşına gireceğim...
Dün AÇEV e başvurdum eğitim gönüllüsü için görüşmeye gideceğim eğer olursa gönüllü olarak okuma yazma kursu vereceğim çok iyi olacak benim için inşallah olur.
Yağmur dün kafasını çarpmış okulda, okuldan aradılar haber verdiler neyse ki kötü görünen bir şey yok, dün 8 de uyudu yağmur bayıldı yemekten sonra, tuhaf oluyor yağmur erken uyuyunca özlüyorum onu neyse uyandı ama 11 de geldi yanımıza sevdik kızımızı...
Can kuşum benim dün yıldız parkına gittik ama içiçiler vardı çıktık ordan sahile indik yağmur oynadı parkta dönerken açlık krizine girdi biftek yapıcam demiştim ama kıyma istedi yağmur yani köfte:) kıyamadım köfte yaptık yedik makarnayla.
Belki bugün anneme giderim akşam maç varmış aybars maça gidecek bende annemde olurum bari özledim hem de...
ay bişeyler yesem yaaa kırılcam yakında dün 52 çıktım tartıda:( sözde sporu bıraktım çok kilo verdim diye ama yine vermeye devam ediyorum, dün göbeğimi inceledik te aybarsla karar verdik benimki göbek değil deri var orda sadece:)
Doğum yapınca kesin yanlış bişeyler yaptı o kadın bana bir daha doğum yaparsam o kadına doğurtmicam kendimiiii:)
Hadi işlerim var benim şimdi didiyommmm
Kelebeklerin ömrü kısadır ya biz insanlar için, bilim için, aslında onlara sorsan ömür onların ki de, uzundur kendilerince .. o kadar yaşayacaklarını hissederler...ama gel biz insan düşüncesi tarafından bakalım olaya, bazen sen de kelebek ömrü kadar yaşamışsındır ya da öyle kabul edeceksin hayatını, sonra yenileneceksin işte....işte bu bizimki de artık öyle olmak zorunda, ömür biçtin bitti....

Hayat devam ediyor ama, insanlar acılar yaşıyor, unutuyor, yüreklerine bir su serpintisi geliyor geçiyor her şey...aldatmaca bir hayat..kanmayacaksın...seni mutlu edebilmek için bazı lutuflar verilmiş işte seçmişsin mutlu olacaksın, hayat ta bu seçimlerden ibaret o yüzden mutluluğu da mutsuzluğu da kendi içinde arayacaksın ve yarın yaptıklarından pişman olmayacaksın...

Ne dedik hep, insanoğlu hayatta yalnızdır istediğin kadar insan çevrelesin seni ama yalnızsın işte, ölüp gidersin bir anda karınca yığını gibi insanlar vardır dolanan, ama ertesi gün kimse yoktur...

Allah yaşatmasın insanlar evlat acısı yaşıyorlar ama geçiyor...
Bu da benim tesellim Allah çekemeyeceği derdi yaşatmazmış kullarına, güçlüyüm demek ki yaşayacağım...
Tekrar başlamamak üzere aynı acılara...

20 Ekim 2010 Çarşamba




Var mı yetenek varsa resime başlayacağım:)
Çok güzel oldu bi kere:)

Bazen küçük hatalarla, küçük kazalarla neredeyse gözünün göremeyeceği kadar minik şeylerle insanların hayatları biter ya da mutsuz sürer ya da çekerek sürdürüler hayatlarını...yarınının nasıl geçeceğini bilemezsin o yüzden bugününe bakman gerek...bugün mutlu olmaya bakman gerek...çünkü bugün mutsuzum dediğin bir şey için,aslında yarın seni daha da mutsuz kılacak şeylerle karşı karşıya kalabilirsin...
Bazen yönünü değiştirmek zorunda kalırsın, o yönde ilerlemek zorundasındır, güçlü kalmalısındır... neden güçlü olmalısın biliyormusun hayatta başarabilmek için çoğu şeyi...Bak bugün bana "tek başıma yapamam puzzele mı"dedin. ben de "denedin mi" dedim sesin çıkmadı.. o parçalar senin kafanı bulandırdığında etrafına bakacaksın belki kimse olmayacak ama birbirine eklediğin zaman benzer parçaları o karışıklık gidecek senden...aldın gittin puzzle nı "tamam yaparım" dedin bana...
Dün de sinemaya gittin geçen cumartesi gittiğimiz filmde balinadan korkmuştun "anne sen yoksun yanımda o balina gelince ben korkarım yine" dedin... "evet" dedim "yalnız olacaksın yağmur, sana sarılacak biri olmayacak yanında ama o balinayı daha önce gördün sana bir şey yapmadı değil mi? o gün de yapmayacak gelecek ve gidecek" dedim..."çok ta korkarsan kapat gözlerini" dedim. akşam eve geldiğinde "anne senin dediğin gibi yaptım, kapattım gözlerimi korkmadım" dedin...işte hayatında böyle gidecek karşına çıkan zorlukların ve korkuların bu kadar küçük olmayacak, ama bir yaşayacaksın iki yaşayacaksın sonra nasıl davranman gerektiğini, kendini nasıl koruman gerektiğini kimse sana söylemeden bileceksin...
Küçük yavrum benim ...gündüzleri öğrenecek, geceleri uyuyarak büyüyeceksin :)
Her şeyi seni mutlu kılmak, sağlıklı yetişebilmen için yapıyoruz ve sen hep kendini bil kendini bildiğin sürece sana hiç bir şey söylemeyeceğim...söz veriyorum..
...............................
Canım islim kebabı çekti bir de yerim ki :) yağmur da sevmiyor ki patlıcanı ı ıhh bugün yapamam zaten onu bugünün menüsü belli biftek, makarna, salata :) bu arada çıkarıyorum artık misafire diye sakladığım güzelim çatal bıçak takımlarımı , örtülerimi sereceğim masama öyle yiyeceğiz yemeklerimizi artık...kime yapıyorum ki güzellik ben yaşayamadıktan sonra güzel güzel...değil mi ama amannnn yerim dünyayı, insanları, misafirleri:)kimden kime ne ki zaten:) bu arada dün akşam yazdığım son cümleyi sildim bu sabah ...gece düşündüm hayatın suçu yok aslında yani güzellikleri verince iyi de hayatında kötü şeyler olunca mı kötü oluyor haksızlık yapmayalım, her şey insanlar için....
Bir de güzel bir şarap alayım bugün içelim :)
Keyif dünyası...aa keyif evi diye bir kitap var yeni kitaplardan sonra onu alacağım, okumuştum konusunu...
Neyse ben gider şimdilik
..........................
Koca gün geçiyor ve ben hiç bir şey yemiyorum:(bu halimden de çok korkuyorum bir gün başıma gerçekten büyük iş açacak diye korkuyorum:( saat 4 oldu neredeyse yediğim sadece nesfit o da bi avuçluk şey:( canım da bişey istemiyor işin kötüsü... pazartesi günü öğlen sadece yarım simit yedim şaşıyorum kendime, akşama kadar da bişey yemedim başka:( iştah açıcı bir şurup mu alsam acaba? bugünün de pek bir farkı yok:( off yaa nasıl bir çözüm bulsam buna ben...hava açtı yine ne güzellll çıksam ya dışarı biraz sahile gitsem otursam orda...yok böyle olmayacak bişeyler bulmam gerek kursa bişeye gidim ben en iyisi şu hobimle mutluyuma bakim biraz bişey bulim kendime valla mahvettin beni sonbahar:) git ya çık bi aradan yok ol yaaaa:) hadi dök yapraklarını çıplak kal sende üşü biraz ...sonra gel ama sana ihtiyacım var :) sen olmazsan geçiremem günlerimi yaşamak için dünyanın dönüşüne ihtiyacım var...
Bu arada iyi ki bloğum var iyi ısındım sana yazarken böyle yalnız olmadığımı hissediyorum ne kadar çok yazarsam o kadar atıyorum içimdekileri işte...




Bir sabah saçlarımı okşayıp da rüzgar
İzlerini sürüp de gidecek beyaz beyaz
Ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden
Yeni bir yüz gösterecek üzülerek biraz
Yok olmaz erken daha
Biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ne olur baharlarımı bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz
Yok olmaz dur
Dur gidemezsin
Gözlerimin rengi dur
Bulutlara dönemezsin
Yok alamazsın
Beni deli zaman
Ömrüme o kurşuni renkleri süremezsin
O gün başka renkte ağaracak biliyorum
Ve zorla değil ya o rengi hiç sevmiyorum
Ne olur sanki biraz daha zaman verseniz
Yıllar öfkenizi hiç mi hiç anlamıyorum

19 Ekim 2010 Salı

Yorgunum ama daha yapılacak işlerim var önce duş almak sonrasında keyiflice kitabımı okumak gibi...yağmur uyudu , hava çok güzeldi bugün dün akşam çok mırın kırın ettim dışarı çıkmak istemiyorum diye ama iyi geldi, zaten evde olmamak daha iyi bana ama seviyorum evde olmayı da...yine bir sürü soru sordum dışarda insanlara içimden ama kendim cevaplamak zorunda kaldım tabi ..yani neden kızlar bu kadar süslenirler mesela? neden koyu renk ruj sürerler? neden saçlarını hususi çiyan gibi sarı renge boyatırlar? neden belleri yağ bağlamıştır da görmezden gelerek o can simidi gibi duran karınlarına, bellerine, hallerine bakmadan beyaz ya da siyah ya da herhangi bir renk giyerek ortaya çıkarırlar yağlarını? Erkekler salak mı?neden bakıp dururlar kızlara? ne beklerler o bakışmadan?
Sus pelin en iyisi çok konuştun sana ne derler adama:) ama daha devam edicem bu birinci bölüm olsun:)çok şey var daha aklımda:)
Kitap siparişi verdim malum elimdeki de bitmek üzere bunlar gelene kadar bitiririm kosinskiyi bu arada Alkım da kelepir diye bir bölüm varmış çok kitap yoktu ama sevebileceğim okuyacağım kitaplar vardı hem de 2 tl ye. hemen aldım onları da...2 si şiir kitabı zaten...
Yağmur un ödevi vardı oturduk üçümüz masaya ödev yaptık konu meyveler, meyvelerden kukla yaptık konuşturduk onları, hangi meyve olmak isterdin mesela dedik yağmur'a nar dedi.nedenlerini de yazacağım bir ara..sonra da hepimiz işbirliği içerisinde meyve salatası yaptık yedik...
Bir de azar işittim yemek yemiyorum diye:) yağmur doğru dürüst yemek yemedi krize girdim bende , sinirlerim bozuldu, bozuktu da zaten sonra kendime geldim...


Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor
Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi
ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye.....

Can Yücel
Çok eski teyzemden kalan fotoğrafları buldum yağmurun bir lokma halleri...





















Yüzünü Dökme Küçük Kız Bırak Üzülmeyi

Yalnız Senmisin Bir Düşün Unutan Sevilmeyi

Her Siyahın Bir Beyazı Gecelerin Gündüzüde Vardır

Yüzünü Dökme Küçük Kız

Kızma Onlara
Yalnız Senmisin Bir Düşün Zincir Oranda Buranda

Her Tutsağın Bir Kaçışı Uykunun Uyanışıda Vardır
Yüzünü Dökme Küçük Kız
Yaşamın Anlamını Bul

Sonra Dinle Kendini Yolunu Bil

Anne yavrusu ne ister ki hayattan? doğar kucağına bir varlığın sonradan tanıyacaktır ki hayatta hiç terketmeyecek biridir onu, annesidir O, bakar gözlerine bir şey söyleyemez de ağlar, açtır karnı bir şey umar onu rahatlatacak olan, doyurur bir mucizeyle annesi sırf bebeği için bahşedilmiş göğüslerinden akan sütüyle...sonra ağlar yine kucak ister onu ısıtıp, ısıtmaktan çok, saracak, çünkü küçücük bir dünyası vardı korunaklı, hop diye düşüverdi oradan koskocaman bir dünyaya, kim saracaktı onu nasıl kalacaktı hayatta derken yine yetişiverdi annesi aldı kucağına, okşadı elleriyle başını, söz verdi yavrusuna "bir şey olmayacak dedi"...
İnsanlar büyüdüler... şimdi yine bakıyorum muhtaçlar acıkıyorlar, susuyorlar, yine bir kucak arıyorlar, onları saracak bir kucak, onlara "bir şey olmayacak yanındayım", diyebilecek bir kucak...aslında az bir şeyden ibaretiz bazende ...doğuyoruz büyüyoruz ve bir sonda buluyoruz kendimizi...nedense o bebek halimizden daha zavallıyız şimdilerde...çünkü ne istediğimizi bilsekte yanaşamadığımız bir hayatın içindeyiz...bu da bana sadece zavallı olduğumuzu düşündürüyor o sona doğru yaklaşırken her geçen gün...
uyandım...daha pijamalarımı bile çıkarmadım, doğru dürüst kahvaltı etmek yerine bu ilaçlanmış sütü içiyorum, öğlen hastaneye gidicem, sonrasında dolaşırım diyorum biraz cevahirde, yağmurun çiçeği için büyük saksı alıcam bir de yağmura etek bakıcam, sevmiyor eşofman pantolon giymeyi, hiç bana çekmemiş bende nerde var rahatlık ordayım ...dolaşmayı da sırf vakit geçirmek için yapıcam o saatten sonra eve gel tekrar yağmuru almak için dışarı çık işime gelmiyor bari dolaşayım da biraz yağmuru alma saatimde de düşerim yollara...neyse işte bakıcaz bakalım...
İnsanın çocuğu olunca her gün "bu da mı gelecekti başıma" diyeceğin bir şeyler oluyor ve hep annem aklıma geliyor bana böyle durumlar rastladığında....Yağmurun sınıfında bir çocuğun başında "sirke(bit yumurtası) görülmüş, bizde bakıcakmışız varsa gereken önlemi alacakmışız...valla baktım hiç bir şey yok umarım önlem almayı gerektirecek bir şey olmaz...biz küçükken bize de olurdu okulda:) okula birileri gelirdi kontrol yaparlardı kafamıza o,5 kalemlerin ucuyla, ne cahillik, ne vurdumduymazlıkmış ...çocuksun bişey anlamıyorsun anlatmıyorlar da...oradan buradan duyuyorsun bir şeyler işte...anneciğim gazlı bir şeyler sürerdi kafamıza ince, sık bir tararakla tarardı saçlarımızı, niyeyse bitlenirsin utanırsın bir de ne varsa...zaten hep utanmayı ayıbı öğrendik hayatımızda o yüzden eksik yanlarımız oldu işte şimdi yetişkiniz ama kendimize yetemiyoruz...
neyse işte çocuğun biri bitlenmiş burası bir kreş işte,toplasan 50 çocuğun olduğu bir kreş, doğru düzgün, temiz, çoğu zengin insanların, hali vakti yerinde, büyüyünce çocuklarını kolejlere yazdırmayı düşünen ailelelerin çocuklarının gittiği kreş..ama bitlenilmiş işte, çocuk bu sen temizlersin ama o pis yere girer, her şey olur, çocuktur ve bunda utanılacak hiç bir şey yoktur!

18 Ekim 2010 Pazartesi

Zavallı hamsi

Eğer bir daha dünyaya gelinecekse bence insanlarla hayvanlar yer değiştirmeli...mesela kedisin ya seni sevecek insanlar ya da tekmeleyecek ya da hamsi balığı olacaksın hayvanı denizden alıp satacaksın zaten denizden alınca o zavallıyı sonrasında başına gelecek işlemlerle ilgili bilgisi olacak mı ya da hissedecek mi o malum ama umarım hissetmiyordur...çünkü seni insanlar alacak ya hamsi, kafanı koparıp tavada cos cos pişirip yiyecekler, sonra da off çok yedim olacaklar .. ..ben de yapıyorum bunu ama neredeyse yapmayacak duruma geleceğim bunları düşünerek...
Afiyet olsun insanlık.
Sen sen ol güzel kızım sadece kendine inan çünkü hiç bir zaman bir başkası seni senin kadar iyi bilmeyecektir. ..her zaman onurunla, gururunla yaşa...Aşk'ı silmeden içinden çünkü aşk için bazen gurursuz da oluyor insan...
Üzüleceksin belki çok üzüleceksin ama sen ne kadar kendini anlatsan da anlaşılamayacaksındır...
Koca bir sonbahar geçiyor üzerimden yağmur'um,kızım... ama mevsimler geçer, yer değiştirir, bir gün her şeyin başlangıcı olan ilkbaharda yeniden başlarız her şeye...
Hayat ummadıklarının yaşandığı yer oluyor bazen...
Bazen keyifli bir sofra...
O ummadıklarını yaşadığın zamanki acın ise, keyifli sofranda tattığın bir an' lık mutluluktan fazla oluyor
Böyle olunca anlıyorsun ne kadar çok sevmiş olduğunu...

Bir keresinde konuşuyorduk, çok eskiydi zaman, sordum; hayal neden kurulur?
Sonra dedim ki; hayal gerçekleşmeyeceklerin üzerine kurulur...
Sende hayalmişsin...gerçekleşmedin...

17 Ekim 2010 Pazar

Bugün pazar-dı...oldum olası sevmem pazar günlerini nedendir bilmiyorum çocukken babam pazar günleri bizi sürükleye sürükleye, sabahın köründe diye tabir edebileceğim bir saatte kaldırıp pikniğe götürürdü, sonrasında piknikte hiç koşup oynamıyoruz diye de kızıp bize gençliğinden bahsederdi. bir de sıradan pazar maçlarını radyoda dinlerdik...sıkıcı gelirdi bana hep...aslında güzelmiş keşke şimdi de o gayesiz günlerimden birinde olsaydım diyorum bazen, çocuksun işte şimdi çocukluktan kalan hiç bir şeyi hatırlamıyorum yani üzüldüğüm ağladığım şeyler tabi ki oldu ama işte o sıcaklıkla kalmadı hiç bir şey...demek ki bugünler böyle geçecek bi on yıl sonra tıpkı çocukluğum gibi hatırlayacağım bu günlerimi de...
kötü bir şey yapmadım hiç bir zaman, yanlış şeyler yaptım sadece...yanlışımı gördüğüm zamanda bıraktım geride hepsini, her şeyi...işte kendimle başbaşayım şimdi...
Bu pazar gününü geç uyanarak karşıladım yağmurda 11,40 da uyandı...o uyuyunca bende uyudum aybars erken uyandı ama biz kalkmayınca baktım 10 gibi gelip tekrar uyudu...yağmur uyanınca uyandım kahvaltı hazırladım sonra baba kız oyun oynadılar...öğleden sonra çıktık beşiktaşta dolaştık birilerini ziyarete gitttik yağmur ev sahibinin köpeğiyle oynadı ya da kaçtı diyelim kaçmakla sevmek arası bir şey...aybarsı tırmaladı köpek bu iyi olmadı çünkü o kadar zorlamamıza rağmen daha yeni bugün evimize bir köpek alabileceğimizi düşüneceğini söyledi...bugüne kadar düşüncelerinden uzaktı ...zaman gösterecek..yağmura köpek bakımının iyi ve zor yanlarını anlattım dünya kadar soru sordu bana...
bu ziyaretten sonra başka bir ziyarete gittik o da bir doğumgünüydü...doğumgünü olan insanın mutlu olduğu bir gündü işte...niyeyse insanlar doğumgününde böyle bir enerji dolu oluyorlar mutlu oluyorlar ya da doğumgünleri yeni şeylerin başlangıcı olur hep...niye mutlu olmasın ki insan benimki de laf...ben de mutlu olmuyor muyum ki?oluyorum da işte, sanıyor ki insan hep bir yaşta kalıyor evet yaşın önemi yok ama işte hesaplamalarda seneler geçmiş oluyor bu yıl, bir sonraki yıl, daha sonraki yıl, derken uzayan yıllar sonrasında bir bakmışsın ne bugünün kalmış ne bugün ki aynadaki aksin...
Eve geldim yağmuru bir masal okuyup uyuttum, hemen uyudu...duş aldım tırnaklarımı kestim şimdi saçlarımın kurumasını bekliyorum. sevmediğim şeylerden biri de saç kurutmaktır...
yarın sirkecide iş var servise gidip ütü parçalarını almam gerek sabah mı çıksam öğlene doğru mu diye düşünüyorum...en akıllıcası sabah çıkmak ...erken kalkan erken yol alır (mı).
Hım cumartesi günü de filme gittik "Sammy in maceraları"...3 boyutluydu çok güzeldi...cuma nın ertesi eğlendim biraz...geriden gidiyorum ama cuma günü de aybarsın doğumgünüydü...evde küçük bir kutlama yaptık...onun öncesinde uzun süredir içmemiştim içtim bitirdim tekilayı, sadece ben değil tabi...ama bitti tekila sonuçta...
Aybars ta mutluydu, hiç tv açmadı müzik açtık dinledik, dinlendik, pasta kestik sonra ..ufak hediyeleşmeler oldu...
İnsanın doğumgününde onu mutlu eden şey pasta ve hediye olmalı ...evet öyle olmalı yoksa yaşa rağmen, senelere rağmen hoşa giden pek bişey yok bu durumda...
Uykumda yok,içimde de bir kıpırtı var neye hikmetse?

16 Ekim 2010 Cumartesi

kaderin, hüznün, düşüncelerin...

Kader bazen değiştirmek istesende olacağına bırakmak değilmidir? ya da bırakmak olduğu yerde her şeyi... bırakmak zorunda kalmakmıdır?

İçim hiç bir şey almıyor, kıpırdatamıyorum kollarımı yetmiyor bedenim bana ...

15 Ekim 2010 Cuma


Dün taksime çıktım dolaştım ya biraz oraya gittiğimde muhakkak tünele doğru yürürüm hatta hava güzel olsa karaköye inerdim ama yağıyordu yağmur, neyse yky uğradım her ne ise muhakkak uğradığım yerlerden biridir zaten çok nefis kitaplar vardı ince memedin seti vardı içim gitti off ben sadece 1. okudum :( diğerlerini de okumalıyım ama hep sarıyorum başka kitaplara. bukowski bitti yani gördüm ki bir ailenin yetişme ortamının bir çocuk üzerindeki etkisi bu kadar mı büyük olur olurmuş bunu gördüm sürekli itilerek aşağılanarak geçen bir hayat bir de bunların gerçek olduğunu düşününce daha bir acıyor insan, zaman zaman çok güzel şeyler söylemiş; çocukluğunda yatrattığı kahramanı baron hakkında mesela;
"Baron hakkında yazarken kendimi iyi hissediyordum, birine ihtiyaç duyuyordu insan. Etrafında öyle biri yoksa onu sen yaratmak zorundaydın, olması gerektiği gibi birini yaratırdın. insansın kendini aldatması hile yapması gibi bir şey değildi bu. aksini yapmak etrafında baron gibi biri olmadan yaşamak kendini aldatmak olurdu."
Her şeyden nefret etmiş çocukluğunda hep yalnızlığı içki ve sigarayı seçmiş bilmiyorum sonraki genç adamlık yılarında nasıl yaşadı ama inceledim hep kendi dilinden yazmış bu da beni çekiyor devamı Factotum..okuyacağım onuda internetten sipariş vericem elimdeki kitap bitince...dün Jery Kosinski Boyalı Kuş a başladım o da aslında Kosinskinin yaşadığı dönemi bir çocuğun dilinden anlatmış. savaş yılları anne babadan ayrı geçen yaşam dün okudum da yazar hakkında bir şeyler, çok ilginç bir hayat hikayesi var, çocukluğunda konuşma yeteneğini kaybediyor sonra bi 5 yıl sonra yine bir kazayla tekrar konuşabiliyor sonradan aslında ait olmadığı bir şekilde zengin bir kadınla evleniyor hayatına bu şekilde bakmak garipsetiyor onu.. kitap kahramanlarına değişik ölümler seçiyormuş, kendisini de bir gün karısı küvette başına poşet geçirilmiş bir şekilde ölü bulmuş yani intihar...
yani bitsin bu kitabım da yeni siparişler vereceğim her ne kadar dokunarak almak hoşuma gitsede cebimi düşünmek zorundayım. bu arada kitap fuarı açılıyormuş 30 ekimde :)kesin gidicem cebime de biraz para koyup gidebilirsem alırdım bir şeyler en azından istediğim setleri alırım diyorum ama bakalım. bir sürü liste yaptım kendime alınacak kitaplar üzerine hepsine merak sarıyorum. şu kitaplığı da düzenlemem gerek hepsi her yerde yıkılacak yakında bir yerler...neyse konu nereden nereye. yky ye uğrayınca kızıma da kitap almak istedim "Baloncu dede ve üç küçük yaramaz"ı aldım akşam yatarken okuduk tuhafıma gitti baloncu dede çıkıyor gökyüzüne balonuyla bulut topluyor onları pamuk şekeri yapıyor??garip değil mi??yağmura sormam gerek ne anlıyor acaba kitaptan bir de şey vardı "yavru ahtapot olmak çok zor" diye bir kitap bir kaç kez görmüşlüğüm var dün yine baktım da yine tuhaf oldum böyle annesi var bir de çocuk ahtapot bacakları on onbeş tane ikisininde, sabah oluyor annesi onu giydiriyor? o bacakları falan kendimi kötü hissettim. her varlığa can vermek iyi de ben de severim de bunu anlatırken kendime ya da yağmura aman ahtapotta olmayıversin ya da olsun olmuş zaten ben ne yapim...ama almayacağım o kitabı içim daralıyor bakarken...
Önceki günlerde de cevahire gitmiştim yağmura mont almaya girdiğim ilk mağaza da bu puzzle lı buldum hemen önceki akşam konuşmuştuk ne zamandır almadık puzzle diye görünce dayanamadım aldım hemen yaptık çok zevkli. 100 parça yağmur yapıyor kendi başına biraz zamn alsa da yine de püf noktaları için yardıma koşuyorum tabi ki.
Dün taksim dönüşü kurabiye almıştım komşu fırından güzel yapıyorlar kurabiye işini ben aslında içi limonlu olan kurabiyesini çok seviyorum ama o kalmamıştı bende cookie ve içi çikolatalı kurabiye aldım çok güzeldi 3 tane yedim, yağmuru alınca ona da ikram ettim 4 tane yedi acaba aç mı kalıyor çocuğum okulda?:) ama yedim diyor eve gelince de sürekli atıştırmalık bir şeyler istiyor bir de yediği belli olsa ama bazen doyurmakta zorlanıyorum kızımı.
Bu hafta sonu dışarı çıkma planımızı yağmurun yağması dolayısıyla iptal ettik rifi gelicek misafirimiz olucak bu hafta sonu bende yağmura sinema sözü vermiştim sammynin maceralarına götürücem çocukları mısırımızı da alıp film izleyeceğiz...
Akşam yine başım tuhaf oldu çok belli etmedim belki yine tansiyonum düşmüştü bilmiyorum gerçi dün bütün gün de başım ağrımıştı...uzun zamandır tartılmamıştım yiyorumda ama yok almamışım 52,6 kilodayım bence kiloyla alakası yok benim durumumun.

Bazen kimse anlamaz hiç bir şeyi bazen bakar da görmez çoğu şeyi ve karşı karşya kalırsın aslında nasıl da hissiyatsız olduğunu bütün bunların...
Bazen de düşünürsün haketmediğin yerdesindir de o haketmediğin yeri sen hazırlamışsınıdır kendine...ya da nedenler sonuçlar, etkiler ve tepkiler işte...ama iyisindir özünde kötü değilsinidir de bunu anlatmakta zorlanırsın ya da benim gibi susarsın...

14 Ekim 2010 Perşembe


Dönmek...

Bazen kapattığını sanırsın o defter sayfalarını artık koyacaksındır bir kenara bitti sanıp ama bir gün başka bir defter açarsın bakarsın ki aslında o sayfalar bitmemiştir, tekrar yinelenir acıların içine bir acı saplanır "hani yoktun" dersin sıra sıra kendine ama işte bir bakarsın hiç geçmemiştir gönlünden zaten...sen sadece kendini kandırırsın ...hayat belki kendini kendini kandırmaktır zaten göz açıp kapayıncaya kadar neler geçiyor ne mutluluklar ne yaşayamadığın şeyleri yaşayacaksındır oysa ki ama takılırsın kendi içinde bir şeye..aslında suçlu sensindir de atarsın başka şeylere suçu bir çocuk gibi...
Ne hava, ne su, ne başka yüzler, ne sevdiklerin...iyi gelmiyor demekki her şey içinde saklıyken...
İki gün dışarlarda olduktan sonra bugün biraz daha iyiyim ben biliyorum kendimi evde durdukça kurup kurup düşünür her şeyi inceden inceye yorarım kafamda, iyi oldu aslında şimdi de çıkıp gitmem gerek Taksim de bir işim var tünele doğru ama çok yağmur var yine de gitsem mi diye düşünüyorum??salı günü okuldan çıkınca yağmurla yıldız parkına gittik yağmur yine ince ince çiseliyordu ama hava güzeldi yürüdük sohbet ettik güzel oldu bana çok iyi geldi, yeşilin arasında sanki o an başka bir dünyaya girmiş oluyor insan temizlenip arınıyor sanki, daha güzel düşünüyorsun her şeyi

ben gidiyorum taksime...biraz ani oldu ama napim öyle oluyorum işte.

12 Ekim 2010 Salı

Mavi kuş ve küçük kız

Dün akşam uzanmış film izliyoruz aybarsla, yağmur da puzzle lar yapıyor arada ona bakıp yardım ediyorum derken içeri gidip gelmeye başladı biz de dalmışız filme bu arada, kafama bişeyler yapıyor derken reklama girdik kafama bir elledim şekil A işte:) bulduğu bütün tokaları getirip kafama takmış:)



Süper değil mi:)o arkada ki okul benim eserim, nasıl bulutlar, kuşlar nasıl ezber değil mi:)patlamış mısırdan bulutlar M harfinden kuşlar hem de yağmurun yanında böyle resim yapmak :)neyse kimse duymadı oldu bi kere:) ama şu kırmızı kız var ya kulağında küpeleri var cadıdan bozma hani, karabasan olup giriverir rüyalarınıza Allah esirgesin bizleri:)bu şeye benziyor tekrar tekrar bakınca benim şu bi sabah işe giderken korkup kaçtığım kadına:)
Her neyse de kızımın eseri bam bam gururla sunarız:)
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan Akmak ne hoş
Dünle beraber Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım

Mevlana Celaleddin Rumi

Evet yeni şeyler söylemek lazım eğer dünün gittiyse düne ait her şey koptuysa damarlarından yeni şeyler söylemek lazım unutmak lazım düne ait olanları....bende unutmaya çalışacağım unutamayacağım tamamen elbet ama birazı gidecek hafızamdan eskisi gibi kalmayacak kalırsa hasta olurum yoksa, hasta olursam kızıma verecek bir şeyim kalmaz, en çok ta bundan korkarım hayatta kızımı büyütemeden gitmekten korkarım Allah beni ayırmasın yavrumdan...
Bugün dr. daydım sabahtan, başım yine her gün ki gibi ağrıyor bana beyne giden damarların biraz açılması için bi ilaç verdi almadım tabi almam da içmem de o ilacı...geçicek belki havadandır diyeceğim ben ama yok onun suçu yoktu değil mi? o sadece görüntü işte insanın içine bakar güzellikte çirkinlikte...
Eve geldim sinirlerim bozuldu Yağmur un yastığına sarılıp ağladım bir süre sonra sustum... dedim yine hasta olacaksın pelin... sustum... sonra çamaşırları topladım, yatakları topladım, sinemaya gitsem dedim, belki açılırım, filmlere baktım internetten ı ıh yok geç oldu dedim kendime şimdi olmaz...bir kaç film buldum ama onlara gidicem belki cumartesi günü aybarsla gideriz...uzun zamandır dışarı çıkmamıştık beraber baş başa plan yaptık cumartesi akşamı çıkacağız bir aksilik olmazsa...nereye gideriz bilmem ama ben beyoğlunu seviyorum gideriz orda oturur şarabımızı yudumlarken konuşuruz yavrumuzu, geleceğimizi, bugünümüzü iyimiyiz ?deriz birbirimize, hava alırız o karmaşada unuturuz çok şeyi sadece bakarız insanlara, sonra kendimize, sonra şükrederiz Allah a tekrar, bize bu nefesi tattırdığı için...
Mutfağa girdim sabahtan yoğurt mayalamıştım Yağmur'a onlar olmuş dolaba kaldırdım, bol havuçlu mandalina sulu kereviz pişirdim, makineye ekmek koydum o da pişiyor bir de fırına kek koydum zencefilli tarçınlı..hani o da yeniler ya insanı, kokusunu alırsan böyle için sıcacık olur....
çay iyi gelir belki dedim çay demledim kendime içiyorum şimdi...
Dün kitap okuyamadım şu zavallı adamın kitabını okuyacağım birazdan.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Çok çok güzelmiş




Ve aşk iki kez geldiğinde,
Ve iki kez yalan söylediğinde,
Bir daha asla sevmemeye karar verdik,
Böylesi adilaneydi,bize ve aşkın kendisine.
Ne merhamet dileniriz ne demucize;
Yaşayacağız,öleceğiz, sinek öldüreceğiz, boks Maçlarına ve hipodromlara gideceğiz,
Hayatımızı sırf talih ve yetenekle sürdüreceğiz.
Etki Ve Tepki

En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar.

Charles Bukowski

I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Almanya'ya askeri hizmet nedeniyle gelen Polonya asıllı Amerikan bir babanın ve terzilikle uğraşan Alman bir annenin çocuğu olan Charles Bukowski 1920 yılında Andernach, Almanya'da doğdu. 2 yaşındayken Los Angeles'a taşındılar. 1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası genelde işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Çocukluğunda genelde sessiz ve bu nedenle dikkat çeken yazar bazen çıldırış noktasına geliyor kendinden hiç beklenmedik kabadayılıklar yapıyordu. İlk okul yıllarındandan itibaren korkusuz olan Bukowski kendi yazdığı bir eserinde ilkokul öğretmenine "sevişelim" dediğini söylemektedir. Ayrıca en iyi arkadaşının isminin Aysan olduğunuda söylemektedir. Daha o zamandan nasıl birisi olacağı netlik kazanan Bukowski, Los Angeles Lisesi'nden mezun olduktan sonra sanat, gazetecilik ve edebiyat dersleri aldığı Los Angeles Şehir Üniversitesi'nde 1 yıl okudu.
Yazmaya başladığı günden itibaren yazılarını yayımlanması için dergilere gönderen Bukowski’nin yazıları hep geri gönderilmiştir.
Ancak 24 yaşındayken "Aftermath of a Lenghty Rejection Slip" isimli kısa öyküsü yayımlandı. İki yıl sonra bir başka kısa öyküsü olan "20 Tanks From Kasseldown" isimli eseri yayımlandı. Bukowski yayıncılık yönteminlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü A.B.D.'yi gezerek, çeşitli işlerde genellikle kısa vadeli çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. Hayatının diğer bölümlerinde olduğundan daha yoğun bir tempo ile açlık ile boğuşan ve kadınlarla zaman geçiren Bukowski daha sonra bu yıllarını Factotum isimli kitabında da anlatmıştır. Bu dönemde ki işlerinin kısa vadeli olmasının nedeni de düzen tanımaz kişiliği ve alkol bağımlılığındandı. Bukowski babasına olan nefretini onun aksine bir hayat yaşayarak göstermiş ve bir yazısında da bu yüzden bir hiç olmayı seçtiğini söylemiştir. O babasının aksine olduğu gibi görünen ve bir şey olmamayı hedefliyen birisi olarak kazandığı paraya önem vermiyor ve barlarda günü birlik bir hayat sürüyordu. Zengin amerikalı kadınlarla ilişkiye girdiği dönemlerde onlara kaba dahi davransa etkiliyor onların evlerinde yaşamaya başlıyor ama bir türlü o hayata adapte olamayarak eski hayatına geri dönüyordu ki 1969’da da bunu aç kalmayı seçtiğini söyleyerek ispat etmiş oluyor adeta.Ayrıca ömrünün çoğu denilebilinecek kadar kısmını da hipodromlarda gecirmiş ve bundan yazılarında sık sık söz etmiştir. 1950'lerin başında Bukowski, iki yıldan az bir süre A.B.D. Posta İdaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. Taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de Barbara Fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. Bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeğe devam etti ve sonra Los Angeles'taki postaneye geri döndü. 1965'te hiç evlenmediği Francis Smith'ten bir kızı oldu. 1969'da Black Sparrow Yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. Bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "İki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim." Posta ofisini bırakalı bir ay olmayalı Bukowski Postane ismindeki ilk romanını bitirdi. 1976'da Bukowski, Linda Lee Beighle ile tanıştı. İki yıl sonra birlikte Los Angeles'ta bir liman şehri olan San Pedro'ya taşındılar. Bukowski ve Beighle 1985'te evlendiler.
Bukowski, Pulp romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken omurilikten yayılan lösemi sebebiyle San Pedro, Kaliforniya'da öldü. Ölüm töreni budist rahipler tarafından yönetildi.
Çok üzülüyorum gerçekten kitabını okuduğumda "Henry" sen kendi esaretinden kurtulamamış bir babanın ve o esaretin çıkmazı bir annenin çoğuğu olmuşsun, yaşadıkların seni büyüyüncede çekilmez bir hayata sürüklemiş ister istemez ne beklenirdi ki....çocukluğa sığmayan bir yetişkinlik..
hımm okuyalım bakalım biraz daha.
Yeşillikleri yıkarken içinden sümüklüböcek çıktı iyi ki kafası çıkmamıştı ortaya yoksa çöpe giderdi güzelim yeşillikler iğrenirim sürüngen hayvanlardan, yapışıklıklarından , ıslaklıklarından:(
Bir gün böyle yeni evliyim yemek yapıyorum oturduğumuz ev de bahçe katı ya camlar açık malum yaz sıcağı sanırım... içerde bişey pıt pıt dedim noluyo derken sırtıma kondu çekirge bir çığlık, kaçtım içeri kapattım o odanın kapısını hay Allah içeride de ocak ta yemek var? apartmandan doğalgazı kestim oturdum bekledim aybars gelsin de çıkarsın onu diye...
Yine böyle safranboludayız ölçü alıcaz eski çarşıda bir evde yine hava sıcak bi çeşme gördük dedik su içelim eğdim kafamı ay vızıldamamz mı arılar kulağımda gözümde burnumda kaçmıştı kulağıma kesin deli gibiydim çığlık çığlığa ordan oraya dönüp duruyorum o iki manyak arkadaşım da durmuşlar gülüyorlar bana...hiç unutmam onu da...
Bir de böyle acayip korkularım da vardır mesela alaturka tuvalette oturursun ya böyle beklersin işte artık kakanı yapacaksındır ya artık nerde saçma sapan şey var aklına gelir benim de aklıma şimdi o tuvaletin deliğinden bir fare çıkacak ve popomu ısırıp kaçacak geri diye korku salardı içimi...var ya hala korkarım ben böyle bundan ...
Sonra evdesindir ev de kalabalıktır ya da işte illaki 2 kişi vardır evde odadan odaya girer çıkarım ya ben böyle tam odanın kapısında çıkarken karşıma biri çıkar ya Allah ım sanki biri beni esir almış ta sanki yıllardır kapalıyım da kimseyi görmemişim de deli gibi çığlık atarım işte o kimse karşıma çıkan...ama babam olmasın karşımda ki korktuğuma pişman eder beni söylenip manyakmısın kızım diye sinirlenir.
30 yaşındayım bir sabah işe gidiyorum ama tabi bizim iş yeri şöyle düşün türkiye haritasına bak şimdi burası istanbul ya sen bartına gideceksin neredeyse öyle bişey şimdi öyle bi yere gitmek için insanlık dışı bir saatte çıkman gerek evden deli işi sanki gecenin bir yarısı evden çıkıyorum al işte deli bi kadın takıldı peşime ya var ya işter o korkuyu uzun süre atamadım ben üzerimden . sadece şeyi hatırlıyorum her gün yerleri süpüren görevlinin ben çığlık çığlığa arkama bakıp koşarken ki bana bakışını:)
Nereden nereye ya hey gidi sümüklüböcek ya bi de bu böcekler böyle yağmur yağar şakır şakır bizim banyonun küçük penceresinden bunlar kabuklarını bırakıp koca bir et yığını şeklinde:( içeri süzülüp fayansların üzerinde dururlar öylece:(ben de muhakkak gecede 5 sefer çişe kaltığım için bana hep rastlar sonbaharlarda bunlar çişimi bile yapamadan kalkarım aybars yetiş şeklinde uyuyan insanı uyandırıp onu çıkarttırırım ordan:(
ya bir gün Yağmur beni uyandırıp anne yetiş derse:((((((((
14.28
......................................................................................................................
Bugün ne? 11 ekim mi aradan 4 gün geçmiş yazmayalı...yazmak için bir nebze de olsa hal bulabiliyorum bu sabah kendimde...bedenin kendinde olsa ruhun kendinde değil bunun olmaması için kendinde sebebin olmasa sevdiklerinde sebeplerin var...ama gerek yok benim kendimde sebeplerim var zaten...
Hava çok güzel bugün ışıl ışıl kaç günlerdir canımı sıkıyordu hayatımda ilk kez kışı,bu kurşuni havaları sevmeme rağmen, bu sene kış gelsin, o karanlık havalar gelsin istemedim...yalnızlığı seçtim ya belki ondandır...kaç zaman oldu kimselerle görüşmüyorum, görüşme isteğim bile yok, sevmiyorum sanki onları istemiyorum konuşasım bile gelmiyor,
Bazen çaresizlik insanı çok kötü yanlışlara sürüklüyor şimdi yalnızım ama çaresiz değilim.
Hava Ey hava ne güzelsin bugün senin karanlık günlerini suçladığım zamanlarda beni affet suç senin değilmiş bugün anladım...mis gibisin ğaçların yapraklarının gölgeleri vuruyor pencerede tülün ardından bana, kışkırtıyor, belki çekiyor, belki de ama ıı ıh istemiyorum ben seni de istemiyorum ben istemiyorum hiç birinizi sadece kendimle kalmak istiyorum...:(
Kitabım güzel gidiyor, okuması keyifli ama üzülüyorum çok bu gerçekten bukowkskinin hayatından parçalar taşıyor ama istemedim öyle olsun konduramadım o yaşta bir çocuğa acıyı bu kadar...ben anne olduğum için olaya daha bir başka gözle bakıyorum ama bir çocupğun iç sesini böylesi duymak gerçeklere yönlendiriyor insanları yani gerçek gözlerle bakmayı gerektiriyor o çocuk aklına...ruh hastası ne çok insan var hayatta...
Birden Ay ışığını kesti
Bir de Sen çok değiştin
Yaşananlar hiç yaşanmamış gibi
Söylenenler hiç söylenmemiş gibi
Birde Sen karşıma geçtin
Başka biri var, biri var dedin
İnanamadım gittiğine,inanamadım gittiğine..
Ne sen baktın ardına ne benHep ayrı yollarda yürüdük
Sustu bu gece, karardı yine ay
Kaldı geriye cevapsız sorular
Uyandığında onu ilk kim görecek
Bıraktığım düşü kim büyütecek?
Her sabah kaybolup giden
Bir rüya gibi oldun artık gecelerimi bekleyen;
Gündüzlerimi zehir eden..
Ne sen baktın ardına ne ben
Hep ayrı yollarda yürüdük
Sustu bu gece, karardı yine ay
Kaldı geriye cevapsız sorular
Uyandığında onu ilk kim görecek
Bıraktığım düşü kim büyütecek?

7 Ekim 2010 Perşembe

Çok hastayım, çok kötüyüm ayaklarım ağrıyor sanki dövülmüşüm gibi, gece saran bir titreme ve hiç halim yok...
Hava kapalı bana hiç yardım etmiyor, girip battaniyenin altına kitap okuyacağım birazdan, kış geliyor hava hep böyle kapalı olacak sonra sürekli ard arda hastalıklar olacak...istemiyorum bazen bu kışı...sevsemde bu havayı bakmak istemiyorum bazen...yapacak bir şey de bulamıyorum evi topluyorum sonrasında boşum..kitap okuyacağım işte akşam üzerine doğru daha iyi olurum umarım Yağmur'u okuldan alıcam, daha yataklar duruyor benim nefesim daralıyor kitaplarımda daha gelmedi...
Hastayım diye Yağmur a sarılamadım, üzüldüm..okula gitti üzüldüm...dışarıya çıkıyorum üzülüyorum...nedir hallerim bilmiyorum...Kızım büyüyor ben büyüyorum Yağmur un dediği gibi "sen büyüyeceksin" diyorum "sen ne olacaksın" diyor bana. bende büyüyeceğim diyorum, yaşlılık kelimesini kullanmıyoruz hiç sevmiyor bunu yaşlanmamızı istemiyor keşke sadece bunu bilse, sadece yaşlanmanın kötü bir şey olacağını sansa oysa zaman geçtikçe büyüdükçe daha neler olduğunu anlayacak bu hayatta...bu yüzden çocuk doğuran herkes deli bence...bu yüzden başka da çocuğum olmayacak, olmasın...neden olsun ki bunca kötülük varken...tek isatediğim Yağmuru sarıp sarmalamak çünkü sadece ona yeterim gibime geliyor ...
Allah'ım çok teşekkür ederim sana bana canımı verdin, kızımı verdin, dua ettim sana gökyüzüne bakıp bakıp, ağladım bir kızım olsun diye...mutluluk huzur ver yavruma kötülüklerden esirge yavrumu bizleri yanından ayırma...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Bugün çarşamba, iki gün aradan sonra kızım okula gitti ama yine de telaş bekleyiş içerisindeyim acaba telefon çalar mı diye...
Sabah uyumadım sevmiyorum uyumayı da zaten boşa geçirilmiş zaman aralığı benim için, yarının olup olmadığından emin değilsen boşa zaman geçirme değil mi...kalktım kışlıkları çıkardım yazlıkları sakladım, hava soğuk ve boğuk bugün uzun bir süre de böyle gidecek, kendime kahve yaptım gazeteleri okuyacaktım ama can hıraş insan çığlıklarını duyasım yok bu sabah...Yağmura mont almaya gidicem bugün öğlene kadar bekleyim diyorum hani arayan olur mu diye, olmadı ben arayacağım zaten 11 gibi sonra da giderim kaç gündür evdeyim...
Hala kitaplarım gelmedi bugün tam 7 gün oldu dün aradım ama kimseyle görüşemedim birazdan yine arayacağım yoksa da iptal ettireceğim, paranla rezil olmak bu demek aslında hiç bulaşmayacaksın bunlara da hadi işte dedim...hadi...
not: aradım kitaplar için yarın elimde olacakmış:)

1 Ekim 2010 Cuma

Sonunda evi temizledim mis gibi oldu bir de pırasa yaptım kokusu yayıldı yine acilen kızım gelince evimizde kek kokusu alsın içi huzur sıcaklık dolsun diye kalktım limonlu kek yaptım pişiyor o da fırında kokular birbirine karıştı ve ben çok mutluyum,
Küçükken bizde okuldan gelince evimizde hep kek poğaça gibi şeyler olurdu anneciğim yapardı eli yettiğince sağolsun ne güzel şeyler kazandırdı bizlere, kendi adıma konuşucak olursam annem yeri doldurulamaz bir insan bir o kadar da fedakar, canım annem benim senden aldıklarım için bana verdiklerin için çok teşekkür ederim seni çok seviyorum. Sen bizi eğittin şimdi hayat çok farklı bizim çocukluğumuzdan daha korkulu daha çekilmez ama yaşam yine çok güzel sizlerle sevdiklerimle sıcaklığınızla...
Birazdan Yağmuru almaya gideceğim, markete uğramak gerek eksikler hiç bitmiyor.
hımmmm hadi

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...