30 Kasım 2010 Salı

Benim kızım hep oyunlarda prenses olmak istiyor onlar gibi uzunca saçları, pembe yanakları, upuzun tuvaletleri olsun istiyor, dans etmek istiyor ..kurduğu masalında kötü olan tek şey ise cadı oluyor ama cadıdan da onu prens kurtarıyor...oysa ki yok böyle bir şey aslında.. şimdilerdeki tanımı cadıdan çok daha başka olan korkulu rüyaların yanında cadısı aslında hiç te korkunç değildir ya da varettiği prensin aslında çok işi vardır da kurtaramaz onu yediği zehirli elmadan...bilmiyor bunu, bilemiyor, bilecek elbet, bildiği zaman zaten masallara olan inancını kaybetmiş olacak ama ben onun çocuk ruhunu bozmadan büyüteceğim.. inanmayacak ama yaşayacak en güzelini masalların en azından dileğim bu annesi olarak...istediği kadar kokoş olsun, istediği kadar uyumsuz olsun, istediği kadar rahat olsun, sorumluluklarını bilerek, gerisi kimin umurunda...kendi başına düşünsün, kendi başına karar versin, hayat onun çünkü biz sadece elini tutatacağız onun...artık karışmıyorum yağmura, ne giyeceğine, saçına ne toka takacağına, bırakıyorum sabahları kendi seçiyor kıyafetini kendi özgürlüğüyle.. isterse kırmızı altına pembe giysin, isterse sarıyla karışık mavi yapsın saçlarını, ister cadı gibi ister prenses gibi olsun...aslında bütün bunlar bizim takıldığımız şeyler ve biz takıldıkça biliyorum ki sağlıklı gelişemeyecek çünkü ilerde de başkaları kararları belirlesin diye bakacak.. "aman onu giyme rengi uymaz" dersem biliyorum ki büyüyünce de çevresindekiler ne der diye bakacak ve içine kapanacak, hep başkaları için yaşayacak...oysa ben bunu istemiyorum.. ben güçlüysem benden daha güçlü olsun kızım, benim kızım hayatını alabildiğince uçsuz bucaksız yaşasın, kapanmasın içindeki düşüncelerine, onu sarsan geçmişte bıraktığı "kim ne der", "bunu yaparsam üzülür mü?" düşüncesine takılmadan "ben yaparsam mutlu olurmuyum?" diye düşünüp cevabını verebiliyorsa da aldırmadan yaşayabilsin.

Evde kek-kurabiye kalmadı atladım mutfağa fernandonun havuçlu kekini yaptım yarım kilo havuç var içinde... cevizleri kavurdum önce sonra tereyağı kattım azcık içine daha gevrek oluyorlarmış..bayılıyorum böyle bana değişik şeyler öğretip yorum yaptıran tariflere...şekeri az olmuş biraz o da ölçüsünden daha az koyduğum için sandım ki çok olur şekeri diye azaltmıştım oysaki..neyse sütle iyi gider...bu aralar pek bir yemek halindeyim aldırmadan göbekmiş, kiloymuş yiyiyorum.. hoş değişen bir şey olmuyor yediklerimin fazlalığı bana yarım kilo olarak geçici şişkinliğe yol açıyor sadece.. çokta umrumda değil, keyif benim, göbek benim, mide benim ağız benim, dudak benim herşey bana ait kime ne:) yiyiyorum keyif alıyorum peh şahane pek hoş...yalnız çok yiyince yanaklarım şişmiş gibi hissediyorum sadece..belki de şişmiştir hımm

Yeni bir pazar keşfettim aslında keşif babama ait yıllar önce götürürdü bizi de gençlik hali ilgimi çekmezdi ..hafta sonu sınava girmeden önce gittik kastamonu köylü pazarına, kasımpaşada. öyle güzel ki bayıldım küçük, dar, eski bir sokak arasına kurulmuş taze peynirler, yoğurt, marmelatlar, tereyağlarla başlayıp, kanlıca mantarları, kuzu ıspanaklar, tirşik otu, pırasa, ebegümeci, domatesler, şeker pancarları, kestaneler, turplar, köy yumurtaları, ekmekler......daha neler neler vardı ben bakmaya doyamadım yazması da bir o kadar heyecan verici ...ben manavları taze sanırken artık manava girip cilalanmış sebze ve meyveleri bile görmek istemiyorum..artık pazar günlerimin uğrak yeri bu pazar oluyor.. bugün ıspanağı pişirdim o kadar lezzetli oldular ki burada satılan kolum kadar ıspanak yaprakları nerede bugün yaptığım parmağımın boyunu geçmeyen ıspanakların lezzeti nerede.bayağı bir ot topladım oradan, meyvem var diye almadım ama bu hafta sonu meyvemi de oradan alacağım. korkarak aldığım diğer bir şey ise kanlıca mantarıydı eve gelince hemen pişirdim yedik hala buradayım ve çok lezzetliydi. arada risk almak gerek hayatın tadı değişiyor:)bu arada yeni gözdemiz waffle makinesini evime soktum biliyorum iyi olmadı ama sadece bir kaç güncük.. sürekli akşamları yedik nutellayla ama kaldırdım rafa artık sadece canım acil tatlı çektiğinde.

Bugün hava güzeldi ama çıkmadım..manikür yaptım kendime, gereksiz bütün telefon görüşmelerine izin verdim, bankalar, araştırma şirketleri, sigorta şirketleri...dünya böyle pazarlama dünyası olmuş itile kakıla insanlar artık bu piyasada geçim kaynaklarını arar olmuş..ben artık düşmek istemiyorum bu dünyalara, kandırmacalara bakalım kanmadan yaşamak nasip olsun bana da hepimize de....


Güzel bir rüya gördüm... uyandığımda acaba gerçek olsun mu dedim kendi geride duran dünyama...
Kim olduğunu,
Ne olduğunu bilmeden,
Sokaklarda dolaşan binlercesi gibi,
Dolaştım dün gece sokaklarda,
Kim olduğumu,
Ne olduğumu bilmeden.

Seni düşündüm ve
Şaşırdım bu mucizeye,
Kimin yarattığını,
Neden yarattığını bilmeyen,
Binlercesi gibi,
Hayret ettim şu aleme.

Karşı çıksam dedim,
Önüme gelen herşeye,
İyiye, doğruya,
Sadakat ve güzelliğe,
Banka hesaplarına atılan,
Fıstıkları soyarak yaşayan,
Pisliklerden kurulu bu insanat bahçesine.

Ne yorgunum, ne korkak!
İsterlerse kafamı ezeceklerini de,
Biliyorum adım gibi.
Olsun, en azından,
Ben de tabanlarını pisleteceğim,
Diyorum.
Bazen tabii...

Bazen de,
Yeter diyorum,
Bu kadar aç insan varken,
Bırak bu entel geyiklerini.
Daha fazla üzme kendini,
Sus artık,
Kaçırma insanların keyfini!
Bir nevi suçluluk duygusu yaşıyorum... bazen yaşadıklarım, bazen yaşamadıklarım için, bazen kızım, bazen eşim, bazen annem, bazen bir başkası ve bazen kendim için...insana özgü bir duygu olmasının yanısıra, anne olunca daha bir yoğunlaşıyor bu duygu..her gün için "acaba yetti mi bu bize?" diyorum..kendime sürekli sorular sormaktan sıkılıyorum, telefon çaldığında acaba karşımda kötü bir şey mi bulacağım diye saniyelik düşüncelerle kendimi yıpratıyorum, yazık oluyor, yazık ediyorum kendime de biliyorum..biliyorum ki bir gün gelecek her şey anlamını yitirecek bu dünyada...senin yaşadığın anlamlarsa artık geridekilere kalacak...herkes benim gibi düşünmüyor tabi, kimse kimse için yaşamıyor bu dünyada.. hayat geldi ve geçiyor, zaman geçiyor ve yarının ne olacağını bilmeden sürüyoruz kendimizi koca şehirlerin ortasına...
Bazen yazasım gerçekten gelmiyor,o bazenlerde artık günlük olayları tekrar edesimde gelmiyor ne yaptım ya da ne yapacağımın ne önemi var ki diye yazmıyorum..sadece bende iz taşıyanları yazmak istiyorum...kızımın yüzü gibi, su gibi önümde duran bembeyaz yüzü gibi, minicik burnu küçücük dudakları, yusyuvarlak gözleri gibi...
Yaşadığım değişimin içerisinde artık durulduğumu hissediyorum artık bazı şeylerin önemsizleştiğini hissediyorum artık önemli olan şeyleri bulmuş olduğumu hissediyorum ve sadece onlarla yaşamak istiyorum...anlamak ta zor anlaşılmakta zor ...gidip geliyorum...her geçen gün kendi içime gömülüyorum ve bu içime dönüşüm beni artık rahatsız ediyor, çıkıp gideceğim kapıyı aralamak zamanı geliyor...

27 Kasım 2010 Cumartesi



Tembel olmak böyle bir şey, erken kalk, kahvaltı yap, yemek hazırla, çamaşır yıka, öğlen uykusuna yat, uyan, öğlen yemeği ye, akşamüstü oldu canımız sıkıldı nereye gitsek diye düşünüyoruz bu saatte...sanırım bir yere de gidemeyeceğiz de belki aybars gelirse gideriz bir yerlere...

26 Kasım 2010 Cuma




Günün sonucu işte bu gül yapımı bir de şekerden olduğunu düşününce daha tatlı duruyor değil mi...tabi sadece bunu yapmadım ama çok zahmetli bir uğraş bir o kadar da zevkli zaten keyif alamayacak bir insan için hele ki ayrıntılara takıntısı olmayan birinin yapabileceği bir iş kesinlikle değil...ben severim görselliği, renk uyumunu, detaya önem veren bir insanım bu yüzden benim için oldukça çekici bir uğraş. Zaten mutfağı seviyorum yemeklerden çok pasta, kek gibi tatlı şeylerle uğraşmayı daha çok seviyorum ama bu aralar lezzetli ve değişik yemeklerde ilgimi çekmiyor değil, çocukluğumdan bu yana severim bunun tek kötü yanı kaloriyi geçtim, örnek vereyim bir kurabiye yaparken çiğ hamurun dörtte birini yiyiyorum:( işte benim için tek kötü tarafı...hepimize olmuştur anne kek yapar çırpma kabının dibini çocuklar yalar..işte bende bu tadı alarak koyuldum sanırım bu işe.

Bugün kursta bir kitap vardı lezzet dünyası diye her yörenin en meşhur yemeklerininin sıralandığı, orada bizim, bizim demeyim ama kültürünü taşıdığımız Kırım Tatarlarının çiğ böreğini de konu almışlardı hatta bununla ilgili bir şiir vardı not aldım;

Ataydan kalgan aşlar etli, maylı, hamuraş

Köbetemen katlama yantık laşga tataraş

Şibörekmen kim össe hastalık neken bilmez

Balaban bir doktor aytgan tansiyonlu bir kartga

Başın avrursa ya da kelse ağır bir sancı

Dakkasında keser şibörektir ilacı

Tabi bunu okuyunca ben biraz olsun anladım çünkü çocukluğumdan bu yana annem, anneannem ve diğer tatar akrabalarımız yan yana gelince tatarca konuşurlar ama tercümesini de yazayım;

Atalardan kalmış bize etli yağlı hamur

Köbeteyle katlama, yantık, mantı, erişte

Çiğ börekle kim büyüse hastalık nedir bilmez

Büyük bir doktor demir tansiyonlu bir ihtiyara

Başın ağrırsa ya da gelirse ağır bir sancı

Dakikasında keser, çiğ börektir ilacı

Burada köbete yine hamur arası tavuk ve pirinçten oluşam bir börek o da çok lezzetli olur, yantık nedir onu bilmiyorum ama...

Köyden hatırlarım anneannem köyde yaşadığı zamanlarda yapardı böyle koca bir tepsi yine içi boş hamur, kare kesilip sanırım zarf gibi katlanıyordu, tam tepsinin ortasında da koca bir tasla haşlanmış et ve et suyu aman tadından yenmezdi..adı da salmaydı..sonra kirde diye bir börek daha var o da minik hamurlar arası peynir ve bu hamurların birbirine yaslanmasından oluşan bir börektir...yumuşacıktır ama..off çok güzel yemekler ama daha neler var neler iyi ki tanımışım bu mutfağıda..

Bu çocuklar neden bağırırlar bilmiyorum evin yukarısında bir okul var şimdi onun dağılma saati bütün arabaların alarmları ötüyor ve deli gibi erkek çocukları bağırıyor? anlam veremiyorum. sonra bugün vapurda sanırım liseye giden bir kız, kulağında müzik, ağzında bir sakız çatlatıp duruyordu en tahammül edemediğim şeydir.birde sakızı şişirirken eliyle kapatıyor sözde görünmüyor ama sesine ne demeli? anında taktım bende kulaklığı ama görmek bile beni deli etmeye yetti. Bir kız çocuğuna hiç yakışmıyor kaldı ki erkeklerinde ağızları açık sakız çiğnemeleri kızlardan berbat gözükmekte.

Neyse Yağmurkuş karın ağrılarıyla gitti okula yine, arada bir tutuyor okula gitmeme düşüncesi yağmura, bugünde onlardan biriydi. okulu aradım bir şey olursa arayın yine diye, öğlen tekrar aradım arada bir karnı ağrıyormuş yine, tuvalete gidiyorlarmış ama bu seferde yapamıyormuş. ishal derken kabıza çevirdik herhalde dün fazla katı gıda yiyerek. neyse ki hafta sonuna giriyoruz dinlenir biraz haliyle benimde bu anlamdaki stresim azalmış olur.

Şimdi bu yukarıdaki gül ayrıca henüz oluşturmadık ama karanfiller ve mineler onlarda bunlar;

Yapacak olduğumuz pastanın üzerini kaplayacaklar...bakalım nasıl olacak...

Pilinik

25 Kasım 2010 Perşembe

Herkesin var böyle kurdelalı kurabiyeleri neden benim olmasın dedim bende pişince kurabiyelerim, çektim şıkından pembe kurdelalı kurabiyelerimi, bugün dur durak bilmeden yapıyorum yine, fırında poğaçalar var pastane poğaçası diye yaptım ama nasıl çıkacaklar kimbilir? ama bu kurabiyeler Amerikalıların chocolate chip cookieslerinden.. her yapışımda bayılarak yerim, hem sütle hem kahveyle çok iyi gider aslında fırından yeni çıkmış halinde içi daha yumuşak oluyor o halini daha çok tercih ediyorum ama soğuyuncada kıtırlaşıyor o da ayrı bir tat tabiki ..


Zat-ı şahanelerinden benzetme pastane poğaçalarım, açıkçası tadı güzel benim sevdiğim gibi ama pastane poğaçasıyla alakası yok neden mi? ben nedenini biliyorum oldum olası mayalı hamur yapmayı beceremediğimden.. ama bir daha ki sefere ekmek yapma makinesinde hazırlayacağım hamuru o zaman tutar mayası...Çok iş yaptım sabahtan bu yana mutfaktayım, yemekler yaptım doldurdum dolaba, malum yarın evde olmayacağım zaman varken yaptım işte can sıkıntısından ne yapim derkende bu kurabiye poğaçalar çıktı ortaya...

Neyse pasta börek işlerini bırakalım kenara..ben facebook denilen servisi kullanmıyorum, herkesin kullanış amacı farklı, ben kötü demiyorum ama kendimi teşhir etmek istemiyorum beni seven arayan insan bulsun beni ama ebru bir şey yollamış onun için açtım derken gözüme bir arkadaşım takıldı, birde baktım ordan da lisedeki edebiyat öğretmenimi buldum hemen mesaj attım, nasıl sevindim anlatamam benim öğrencilik hayatımda hiç bir öğretmenim bu öğretmenim kadar sevgi dolu olmadı ne bilim çok şey kattı bana keşke sözlerini daha adamakıllı dinleseydim de daha başka durumda olabilseydim şimdi... mesajlaştık, kitapları çıkmış 70 e kadar, araştırdım internetten hem çocuk kitapları hem romanlar, şimdi emekli olmuş ve yazıyormuş sadece...o kadar mutlu oldum ki en kısa zamanda kendisini görmeye gideceğim ve aslında kitaplarını kendi elinden almak istiyorum. yağmur'ada muhakkak edineceğim çocuk kitaplarını...çok gururlandım şimdi onun öğrencisi olmaktan.
Bu hafta çabuk geçti yarın cuma, pazar günü sınava gireceğim aksi gibi aklımdan çıkmıştı ben bu pazara tiyatro bileti almıştım ben gidemeyeceğim artık baba kız giderler napalım..şu sınavıda atlatmam gerek bilmiyorum 2 aydır hiç bişeye bakmıyorum aklımda ne varsa onunla gireceğim. yazık oldu çok üzülüyorum aslında o kadar emek verip kursa gittim sonrasında tam zamanı gelmiş sınava girecekken sınav iptal oldu..kısmet ne bilim ...
pelin gider...
made in Pelin's


Valla şaka bir yana ben yaptım bu pastayı, aman bir mutlu oldum ki sonucu doğru dürüst çıkarınca...çok keyifli bir gün geçirdim ve gerçekten internette tariflerle öğrenemeyeceğim şeyleri öğrendim, işin çok püf noktası var ama artık kendi başıma evde böyle bir pasta hazırlayabileceğim içinde çok mutluyum, güzel bir gündü dün sabah 8,45 vapuruna bindim deniz çok dalgalıydı çok sallandı vapur midem kalka kalka gittim yeri de çok kolaydı aslında daha önce gittiğim yerlerdi ama sıklıkla gitmeyince ve giderken genelde özel arabanla gittiğin için yanılabiliyorsun ..neyse atölye çok güzeldi bir önceki kursumla hiç alakası yoktu yani butik pastacılık alanında, eğitimi veren kadın kendini aşmış artık yurt dışında eğitim görmüş hep...valla heveslenmedim desem yeridir her şeyi öğrenmek istiyorum bu yemek ve pasta alanında...geçen akşam evde fajita yaptım ama parmaklarını yalarsın o derece güzeldi yufka ekmeğin içinede sardım dürüm gibi bir de yoğurtlu sos yaptım mükemmel oldu çok gelir bu tava dedim ama valla kıyamadık ta bitirdik.. gerçekten ama gerçekten harikaydı bir tek kırmızı barbunyası eksikti. neyse hayırlı ömürlerimiz olsun inşallah daha güzel şeyler yaparız.


Bu sabah yağmur hanım keyifli gitti okula bir süslendi ki anlatayım; ayağına halhal, bileklerine bilezik, boynuna kolye, saçlarına süslü bir taç , dudağına da dudak koruyucu sürdü bir de üzerine çanta hazırladı kendine, içine kokoş taçlar, tokalar, yedek bilezikler koydu...yine konuştum kendi kendime bende şimidi böyleysen genç kız olunca nasıl olursun kimbilir? bir kere bu süs püs konusunda bana kesinlikle benzemeyecek, annesi olarak kaldıramıyorum ben küpeymiş kolyeymiş. çok minik olacak küpe takacaksam yüzük desen gümüş bir yüzük sadece bir tane yeterli...alyansımı takamıyorum artık bol geliyor düşürürüm diye takmıyorum bende. bilmiyorum teyzesi kokoştur biraz yağmurun sanırım ona benzeyecek. ebru nerde ne var takıp takıştırıp çıkar geçen gün parmaklarında gösterişli parıltılı tam 3 yüzük vardı şaştım kaldım tabi kolyeleri ve küpesi de cabası...İşte tam da benzetiyorum bende.


Dün kurstan çıkınca yağmuru alıp anneme geçtim ama dün bir karar aldım bundan sonra hafta içi yağmurla çıkmayacağım böyle gezmelere...çok yoruluyor.. annemi görmeye h. içi ben kendim gideceğim gündüzden...kıyamıyorum da yürüyor, yoruluyor akşama pestil oluyor...öyle işte yeni kararım.


Bugünse evdemiyim bilmiyorum, saat erken her an her şey olabilir....

23 Kasım 2010 Salı

Can Dündar'ın Lüsyeninin okumak istiyorum, ama önce elimdekini bitirmek istiyorum...çok yoruldum şimdi kitap okumaya başlarsam biliyorum uykum gelecek...hava da çok güzel ama insan yalnız bir işi olmayınca da dışarı çıkmak istemiyor gerçi bu tamamen ruh halinle ilgili neden bazen kendimi sokaklara atıyorum da bazen evden çıkasım gelmiyor? ben tam bir evcimenim aslında hoşuma gidiyor evde olmak, elime kahvemi alıp içmek..bazende uzun uzadiye düşünmek her şeyi...aklıma eski günler geliyor, biraz önce elime bir bardak geçti evlendiğimde almıştık. annem onu benim gelinliğimin dantelinden kaplamış mumluk yapmıştı ama ben onu zaman içinde mum yakarken danteli eritmişim çıkarmak zorunda kaldım...nicedir çıplak kaldı bardak, elime alıp yıkadım güzelce vakit bulunca dikiş makinesini açıp tasarladığım bir çok şeyi gerçeğe dönüştürme hayali içerisindeyim.yağmurun küçülmüş kot eteğini ona içi kırmızı puantiyeli astarı olan bir çanta yapacağım, puantiyeli kumaşta benim eski bir bluzum kıyamadım atmaya rengi çok canlı ama giyemedim de doğru dürüst...bazen kıyafet konusunda da takılıyorum bir şeye forma gibi onu giyiyorum sürekli, eskiden dar buluzler giymeyi severken şimdi nerde bol, uzun şeyler var onları giymekten hoşlanıyorum. her neyse, sonra yatak başucunda duran abajurları kaplamam gerek ama ona göre kumaşım yok olsaydı şimdi yapardım...


İnsan çok çabuk değişiyor belki yaşadıkları belki de artık yaşamak istemediklerini düşünerek değişiyoruz, zamanla olgunlaşıyoruz artık o olgunluktan sıyrılmakta kolay olmuyor geride bırakılan yaşanmışlıklar bazen keşke yaşamamışıma dönüşürken, seni sen yapmaya yeten bazı şeyler de de iyi ki yaşamışım diyiveriyoruz. yine de yaşamak güzel, yaşamının bir sonu olduğunu düşününce, hem de çok güzel bize başhedilmiş bir hayatı kendimizce, bazen başkalarının sırtında kalarak yaşamaya devam ediyoruz önemli olan bunların arasında kaybolmamak, kendi içinde yitip gitmemek bence, bir güzellik bulmak, karıncanın eştiği gibi toprağını sende sağını solunu, yukarısı aşağısına bakabiliyorsan hayatının ve baktığın yerde bulabiliyorsan bir çıkış noktası işte o zaman güneşi görebiliyorsun...


Perdeler çok kirlenmiş yıkayıp asınca farkettim.. garip işte aylarca aynı yerde oturuyorsun ama o görüntüye bakmaya alıştığın için sana her şey ilk günkü gibi geliyor, asıllı temizlik işimi bitirdim artık 15 gün kimse bana temizlik yaptıramaz arada evi süpürürüm bir de banyoyu temizledim mi tamamdır kendimi helak etmek pek bana göre değil her şeyi zamanında yapmak gerek. hafta sonu gibi koltuklarım gelecek artık camın önünde perdelerimi açıp kitap okuyabileceğim için çok mutluyum...eve birileri gelirse oturacak yerim azalıyor bu koltuklarla ama vazgeçtim artık birileri için yaşamaya ve düzen kurmaya, rahat etmeyen bir daha gelmez rahat eden de mindere otursa da sürekli gelir misali...bencillik değil ki bu sevdiklerim gelince zaten kimseye batmaz benim düzenim, temiz oluşum, kirli oluşum ama bazı gözler vardır kötü görür her şeyi zaten o gözlere de ben bakmıyorumdur...


Yarın sabah erkenden çıkacağım yola o bilmediğim kızıltoprağa, minübüs şoförune sora sora gideceğim, alacağım fotoğraf makinemine aşamalarını çekeceğim bu işin, ah nikon ah...bayramda bir tanıdığın vardı nikonu tam da istediğim makineydi aldım elime inceleyip durdum orası nasıl, burası nasıl sorularını sorarak. çok aptallık etmişim bu makineyi bilmeyerek almakla:( satabilsem alacağım kendime ama nasıl satacağım...Aybars alalım dedi ama yaz tatiline çıkmayız dedi :) püfff olmaz ki öyle şey yaz tatiline çıkılmadan olur mu...ben para bulana kadar idare etmek zorundayım.


Bugün çok yazdım iyisimi gidip kitap okuyayım artık uyursam kötü olacak ama uyumamak için elimden geleni yapacağım...
Yağmur artık 9 da uyuyacak...bende 9 a kadar hiç bir işle ilgilenmeyip, yemek dışında, yağmurla ilgileneceğim...çünkü 10 da uyuduğunda ki biz akşam 9,30 ta uyku hazırlıklarına başlıyoruz 10 u buluyor uyuması yani 10 da uyuduğunda uykusunu alamıyor...böyle sabahları beni üzüyor "uykum var, canım sıkılıyor, bi uyutmadınız" diye söylenip duruyor...artık büyüyor ya bugüne kadar kendi kararları da oldu ya bilmiyorum başımda pireler dönüyor sürekli ne yapıcam diye...büyüdükçe daha çok şey biliyor, daha çok şey soruyor, geçen gün marketteyiz bana OK paketini getirmiş "anne bu ne" diye bende hazırlıksız yakalandım tabi "o büyüklerin kullandığı bir şey " dedim haliyle çok ta açık bir cevap olmadı yağmur için "sende büyüksün anne ama" dedi bana..evet bende büyüğüm ve onun ne işe yaradığını biliyor olmam gerek yağmura göre...ama bunu anlatamadım yağmura bilemedim nasıl söyleyeceğimi derken ilgisini başka yöne çektim...Yine böyle marketteyiz aynı gün, babasının horladığını bildiği için yanıma geldi "anne babam horluyor ya ona şey alalım mı hani yapıştırıyorsun ya burnuna" "e hadi hangisiymiş o?" dedim getirdi bana şu reklamlarda burnuna yapıştırılan o şeyi:) yani gidipte buldu ya onu reyondan ona şaşıp kaldım...neyse ki orkidi biliyor ama, tabi onu da anneler altlarına çiş kaçırmasın diye takıyorlar diye biliyor da çok sormuyor...ah bu reklamlar, televizyon...çok şey öğretiyor iyisiyle kötüsüyle.. benim zamanımda daha orkid bile yoktu ya da biz alamıyorduk yani bilmezdim vallahi ki nerde kaldı OK...
4 yaşında bunları sorar oluyor ya bu çocuk işte o yüzden düşünüyorum, 4 yaşında bu kadar çok laf yetiştiriyor ya bana hani her şeyi bilerek ve haklı olarak karşı geliyor ya bana işte bunun içinde geleceği düşünüyorum...
Yarın öğretmenler günü akşam evde incik boncuk açıp öğretmenlerine bir şey yapacağız kendisi istedi bir de çiçek alacakmışız..akşama enerji toplamam gerek çünkü bugün çok zamandır yapamadığım temizlik işini yapıp bu sayfayı kapatacağım...dün bütün perdeler yıkandı takıldı, banyo dolapları temizlendi , banyo fayanslarını çitiledim..yatak odasının köşe tavanı sararmış rutubetten onu sildim, akşam ütü yaptım bayağı bir ortalık toparlandı bugünde silme süpürme işi var, apartmanın ayaklanmasını bekliyorum ses çıkarmak için.
A bir de yarın pasta kursuna başlıyorum tekrar, Coccolatta hemde garanti emekliliğin indirimi de var bana süper oldu aslında her halukarda yine pahalı ama meğersem normal yaş pasta pandispanyası ile şeker hamurlu pastanın pandispanyası ayrıymış..bunu dün öğrendim bilmiyordum çok ilginç..yoksa ben aynı hamurla yapacaktım şeker hamurlu pastayı pastada yenmeden çökecekti demekki..neyse az biraz öğrenelim sonra ara ara diğer kurslarına da katılacağım ..çok uzun sürmüyor zaten 2 haftada bitecek sanırım haftada 2 gün, günde 4,5 saatlik bir kurs ama bu kurs diğer kurstan çok daha güzel. butik pastacılık alanında çok gelişmiş.çok sevinçliyim artık pastalar benden:) tek derdim yerin karşıda olması Kızıltoprakta ben nereden bileyim kızıltoprağı:( neyse bulacağız bakalım.
Şimdi sabah kahvesi zamanı, içmesem olmaz.


Kitaplığımın resmini koyayım bari, seneler geçince bu kitaplık kalacak mı acaba şimdiki gibi, yoksa yakıp yıkacakmıyız, ya da ardımızdan kaybolup gidecekmi her şey...asıl biz kalacakmıyız şimdiki gibi her şey değişecek bizde değişeceğiz... kimbilir daha ne kırıklıklar yaşayacağız, yüzümüzün aksini göremeyeceğiz şimdiki gibi aynalarda, şiiri gibi "gençlikte geceler gibi eskidendi..."



Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.



MURATHAN MUNGAN



22 Kasım 2010 Pazartesi


BİRDENBİRE
Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.


Seni gördüm rüyamda, alıp götürüyorlardı seni çok ağladım çok haykırdım sonra "anne" dedin koştun peşimden, dünyalar benim oldu sarıldım sımsıkı sana bırakmadım kollarımdan hiç...dedim ki hep bu bir rüya olsa uyansam...o kadar gerçekti her şey...
Uyandım şükrettim senin için Allah'ıma, varlığına, nefesine...üzerini örttüm, öptüm seni...
Tatil sonrası yeniden alıştığımız hayata geri döndük yavrukuş okuluna, aybiçko işe gitti ben yine kaldım kendi başıma, çok işlerim var evde toparlamam gereken...
Tam bir tembellik halinde geçirdik tatili, yedik, içtik, yattık derken eve döndüğümde tartı bana kötü şeyler gösterdi:( neyse toparlayacağız...

Şimdilik ben gidiyorum bilmem ne zaman gelirim...

13 Kasım 2010 Cumartesi

Bugün çok mutluyum aslında dün akşamdan gelen bir mutluluk bu...
Gece 1 gibiydi herkes uyuyunca açtım camı yaktım bir sigara ...oturdum pufun üzerine sardunyaların yaprakları yüzümü örttü, bahçede uzanan kocaman ağacın yaprakları arasında o saatte kuşlar cıvıldıyordu, birden huzuru hissettim, o sakinlik o dinginlik iyileştirdi kaç gündür daralan ruhumu...
Bugün güzel uyandım, daha rahatım çok yazamamayacağım kuzucuk evde, tatilimiz için son hazırlıkları yapıp biraz dışarı çıkacağız.
Bu ay sonu sınav var:( dün kurstan arkadaşım mesaj atmış her zamanki gibi bunalım.. ben ne yapayım anlamıyorum bu kadar da kafaya takılanacak bir sorun yok yani olursa olur ya da çok olmasını istiyorsan çabalarsın biraz...neyse çok görmemek gerek ne bilim herkesin yaradılışı farklı işte... Dün eğitim bilimlerinin sonuçları açıklandı kazanan tanıdıklarımız çıktı çok sevindim, bende umarım kazanırım kazanıpta memur olurmuyum bilmiyorum ama olsun memuriyet iyidir :)
Ama başka planlarım var yürürlüğe sokacağım inşallah Allah gönlüme göre verir yolumu açık eder, ciddi olarak pasta çalışmalarına gireceğim ve kısa da olsa kursa yazılmaya karar verdim püf noktalarını öğrenmem şart ...o yüzden memuriyet şart değil:) herkes mutlu olduğu işi yapsın onu yaşasın... hayat dediğin nedir ki her zaman söylerim an'lık bir nefesin yitimine bağlıyız hepimiz o yüzden bazen gerçekten üzülmeye değmiyor hayat ve söylenenlerin söylenmesi gerekir her zaman...

11 Kasım 2010 Perşembe

Gereksiz insanların aramasıyla çalıyor telefonum, çok mu merak etmiş ki acaba? sanmıyorum..açmayacağım telefonu, bana gününün yarısını bir gün olsun ısrarlarıma rağmen ayırmayan bu insana telefonumu açmayacağım anladım ki sana değer verenin, zaman ayıranın yanında olacaksın... kuru kuru kusurabakma gelemedimlerle dolu yaşanmış bir arkadaşlık benim için arkadaşlık değil bunu anladım her ne kadar uzun yıllar tanımış olsanda...Herkes iyi olsun bana da bulaşmasın bundan sonra diyorum... (serpil)

Kapandım eve bekliyorum kitaplık geldi ama artık kötü sözler söyleyeceğim bulaşık makinesine 2. kez çağırdığım servis gelmedi daha ve beni kapattı eve! ayrıca kitaplığı getirip bahçenin kapısının yanına bıraktı adamlar çok kızdım içeri getirmek için para istediler zaten buraya getirmeleri için 35 tl para verdim hala para istiyorlar inanamadım ya bahçeye bıraktığı yerden en fazla 10 adım daha atsa kapıma getirecekti getirmedi iki koca adam! kaldırdım o ağır şeyi sürüye sürüye apartmana getirdim...lanet etmeyi hiç sevmem ama lanet olsun dedim eve girdim yazdım çok feci onlara, şikayet ettim bir daha mümkünse çantama sığmayacak şeyler için o lanet mağazaya gitmeyeceğim.
Şimdi kanal 422 Songs of love açıp kitapları boşaltacağım....gördüğüm rüyanında etkisinden kurtulmaya çalışarak...
..................Mola...........
Kendime kahve yaptım yanına da kakaolu bisküvi...Mola çünkü kitaplığı boşalttım duvardan sökülecek çivi her neyse onları çıkardım...Doğalgaz borusunu sildim, ütü yaptım birazda daha ne oldun. sıkıldım ama gömlekler kaldı 2 tane ..ne diye gömlek giyilir ki hiç sevmediğim bir şey ben sevmiyorum aybarsta sevmesin söylüyorum da giyme gömlek diye:)dün de çok feci kızdım aybarsa valla artık karşı ataklara bile hazırlıklıyım yani ses çıkarsa kavga çıkacak ama haklı olduğum için sesi çıkmadı ben zaten durduk yere sorun yaratan biri olmam hiç bir zaman. kendimce hep düşünüp tartmaya çalışırım ama bazı şeyler abartıldığında da artık kızarım. o değil çoğu zaman kızdığımda da aybars hep bana gülüyor komiğine gidiyor ona kızıyor olmam nedense hoşuna gidiyor:) sinirli halime alışık olmadığından herhalde diyorum değişik geliyor:)
Digide kayıt ettiğim filmlerden birini açtım ütü yaparken."Aşkta her şey mümkün" güzel gidiyordu ama ona da mola verdim. Kitaplığı boşaltırken aslında okuyup çok beğendiğim kitapları yeniden okusammı diye düşündüm? bir ihtimal ama onları yaşlılığıma saklıyorum..yaşlanırsam Allah ömür verirse güzel günlerde okurum inşallah. Servis beni ekti, yarın sabah gelip makineyi alacaklar işin kötü tarafı makinenin içi bulaşık dolu:( moladan sonra onları yıkayacağım, ayrıca onlarada kızdım bugün eve kapandım onlar yüzünden yarın sabah erken gelin dedim işim var benim vallahi gelmezlerse de çıkar giderim umrumda değil. zaten çalışmıyor bir de çok masraf çıkarırlarsa başıma vallahi kullanmam bu makineyi gidip yenisini alacağım. Astarı yüzünden pahalıya geliyor her yıl 2/3 kez servis çağırınca.
Yağmur bugün deniz müzesine gitti, biraz mızmızlandı orasıda buz müzesi gibi soğuk olur diyor...küçük yavrum benim ..
Kitap okuyorum ama ağır gidiyor ağır gitmesinin sebebi zaten belirttiğim nedenler. sözler cümleler yoruyor beni..güzelde kitap bırakasımda gelmiyor ama zorluyor beni.
Bir yokediş varediyorlar içimde sürekli ben yenilenmeye çalıştıkça geri geri çeken sürekli...yeniden başlamak lazım derken her şeye tanıdığın duyguları bırakabilmek kolay olmuyor yaşadığın yıllar içerisinde...bazen diyorum ki acaba yokluğun yarattığı duygular mı?ama varken de aynı olmuyormusun diyorum kendime...Hep içime dönmekten sıkılıyorum bazen...bazen keşkelerimi döküyorum önüme ve bunu da keşke yaşamasaydın diyorum...dememdeki tek sebep iyileşemiyor olmak yaralarımdan...
Biliyormusun hep yorgun olacağız aslında...
Tuhaf bir rüya gördüm, korkuttu beni küçük bir çocuk ardından büyük adamlar geldi kapıma, kilitledim sıkı sıkı kapılarımı açmak istemedim o küçük çocuğa kapıyı ama ağladı hep, kandırmak istedi beni belki de, açmadım, korktum...hala korkuyorum kapıyı açmaktan, çıkıp gitmekten...
Bugün durgun bir günümdeyim ...aslında dün de böyleydim bu durumum yazma durumumu da etkiliyor pek yazasım gelmiyor...


Yağmur da 2 gündür bana bağımlılık sürekli bana sarılma, öpme "anne seni seviyorum seni özledim" gibi cümleler kurma durumunda, illa ki güzel şeyler bunlar ama daha önceden pek bunu dışa vurmazdı, bilmiyorum dün arabalardan korktuğunu söyledi içsel sorunlar mı yaşıyor çözmeye çalışıyorum bugün evde olma zorunluluğum olmasaydı gidip okula pedagogla görüşecektim ne güzel ama olmadı. neyse umarım gelecek 1 haftalık tatil yağmura da bana da iyi gelir...dün akşam 7 de uyudu Yağmur, uyandıramadık, babası sevdi kucağına aldı ama oralı olmadı geri yattı sabah uykusunu almış bir şekilde uyandı çok güzeldi bunu görmek yanımıza geldi "cici anne, cici baba, cici yağmur" diye sevdi bizi...yatak sefasından sonra kalkıp giyindik artık..


Canım hiç bir şey yapmak istemiyor sanırım kitap okumaya vereceğim kendimi battaniye altına atıp...





10 Kasım 2010 Çarşamba

Saat 9 u 5 geçiyor sirenler çalıyor...72 yıl önce aramızdan ayrılan büyük Atatürk için çalıyor sirenler...hep böyle hüzün dolar içim bu dakikalarda...hayatını milletine adamış, o millete cumhuriyeti, özgürlüğü vermiş ...bu yüzden minnet duymalıyız her koşulda...
Bu hafta nedense sabahları perdeleri açtığımda hep diyorum ki güzel güneşli bir gün olacak ama böyle yarım saat 1 saat sonra anlıyorum ki çıkmayacak güneş...çıkma ya çıkmazsan çıkma zaten yüzünü gösterdiğin şimdilerde nazından...
Dün akşam çok curcuna bir gündü özge bendeydi arda yaktı yıktı ortalığı yağmur ağlama krizlerine tutuldu...onlar gidince yağmuru yatırdım yatağına, bir masal okudum, sarıldım;
-Anne seni çok seviyorum ...dedi
-canım benim bende seni çok seviyorum ne oldu şimdi?
-İşte öyle çok özledim seni...
-Canım kızım bende seni çok özlüyorum, sen benim için bu hayatta en önemli varlıksın, sadece sen ol bana yeter.....
-Ağlayacak gibi oldum şimdi yine anne...
-Niye anneciğim?
-Okulumu öğretmenlerimi, arkadaşlarımı özledim....
(O sırada bir gıdık attım)
- nasıl yani:) en çok beni mi onları mı özledin?
-ikinizi de
:)
Aramızda geçen diyalog buydu, duygusallığı üzerindeydi kızımın dün gece...Neyse bende etafı topladım çamaşır sulu suyla sildim tezgahı çöp kovasının olduğu dolabı da sildim, mis pırıl yapıp yattım çok uykum varmış hehalde gece 1 kere uyandım sabaha doğruydu o da... normalde 3 kez kalkarım...
Neyse pek yazasım yok bu sabah. açaılıp kendime gelince artık...gidip eski kitaplığı boşaltayım hoşuma gidiyor eskilere dokunmak onları ayıklamak....dün gece yağmura günlük tutalım dedik tabi yağmurun dilinden mesela sinemaya mı gittik o gün sinema biletini yapıştırırz o sayfaya yediği bir çikolataysa onun poşetini koyarız küçük bir de not iliştiririz istediği sürece...güzel olur diye düşündüm, içi renkli sayfalarla dolu bir ajanda vardı onu vermek için aldım elime baktım ilk sayfalarına yazmışım bir şeyler yine 2008 yılında:) hoşuma gitti böyle bulup okumak...bakalım belki bulurum yine bir şeyler...
................................................
Yukarıda yazılan kitaplık işlerini yapmadım. yapmam gereken ev süpürme ve ütü işini de yapmadım, çıktım beşiktaşa gittim yürüyerek, hava çok güzeldi yağmura çorap aldım kahve içip yürüyerek eve döndüm. çok işim var kafam bir dünya dolu...ama bayramdı tatildi derken dokunmakta istemiyorum. bayramdan sonra diyorum. bugünkü iş görüşmesine de gitmedim öğrendim ki iş çıkış saati 18,30 uymaz bana. bana ne uyar onu da bilmiyorum sanırım evde oturmak en iyisi. rahatım bozulmadı yani. çok mu bencilim:( şimdi kitap okuyacağım, akşama yağmurla oyun oynamaya söz verdim. saçlarımı kestirmekten de vazgeçtim, kırmızı çorabım ve elbisemi giyip denedim süper hoş oldular en kısa zamanda giyeceğim sık sık...Chesecake yapmak istedim ama yapacağım tarif çok uğraştırıcı, bilmiyorum ki yapsam mı? dur bakalım dışarı çıkıca tekrar karar vereceğim, perdeler kirlendi tatil dönüşü perdeleri yıkamak lazım iyi bir temizlik şart oldu, diyerek günlük havadisleri burada noktalıyorum...yarın erkenden hareket etmem gerek, bazı planlı işlerim var 2 ye kadar kitaplığın gelmesini bekleyeceğim sonrasında currr sokaklara tekrar. valla gidiyorum kitap okumaya...

9 Kasım 2010 Salı





Yeni Türkü - Mamak türküsü

Herkesin bir köyü vardır..Çocukken bahçesinde koşturduğu, saklambaç oynadığı, geceleri gülyabaniler geliyor diye seni korkutan arkadaşların, sonra birde dağı vardır herkesin o dağa çıktığında kendini herkesten üstün gördüğü, bütün evrenin tam tepesindeymişsin hissi veren...



Benim Köyüm vardı, belki benim değildi ama ben o köyü tanıdım, akşamüstleri küçük bahçesini suladığım, iki koca ağacın arasına salıncak kurup sallandığım, evde yalnız kalınca yanımızdaki mezarlıktan acaba ölüler , ruhlar çıkacak mı diye düşünüp kendimi korkuttuğum, Sanki bahçe duvarının arkasında biri beni gözetliyor sanıp eve kendimi kilitlediğim, ve ilk romanım "Agatha Christie-Çatı"yı okuduğum bir köyüm vardı...O köyünde bir dağı vardı , çıktığımda sanki bütün köyün beni gördüğü...biraz dağın arkasına gidersem kaybolacağım korkusunu taşıdığm bir dağ...


Şimdi babamın köyü var, insan nerede yaşıyorsa orası onun köyü oluyor işte, yoksa doğup büyüdüğün yer değil senin köyün...kurdu kendine bir yuva, bahçesinde oturacak yeri yok ektiği sebzelerden, çiçeklerden...daha çatısı yok yapmaya uğraştığı...küçükçe bir kümesi var ördekleri, tavukları ve horozlarını bebeklikten alıp büyüttüğü...ne zaman yumurta verecekler diye emekle, sabırla beklediği, kimi zaman çok yemek yiyiyorlar diye kızdığı ördekleri...


Her bahar gelişinde canlanır toprak, ağaçlar, çicekler..her şey doğaya ayak uyduruyor işte, insanlar gibi...hani insanlarda kışın o kurşuni renginde sıkılırlar ya hüzün çöker ya herkese, baharda da yeniden aşık olunurmuş ya...işte toprakta yeniden baharda aşık oluyor yeni filizlenecek çiçeklerine...
Ben her baharda kendime aşık olurum, sevdiklerime aşık olurum yeniden...işte o bahçeye aşık olurum, o çümbüşe aşık olurum...


Şimdi kışı yaşıyoruz yeniden baharlar görelim diye...son sözleri söylemek zor olur hep, bazende bazı insanlar için o son sözler hiç bitmez..bitti dediğin yerde aslında yeniden başladığını görürsün her şeyin...Bu baharlar, kışlarda öyle işte...hep yenilenirsin içinde...

Bu kış beni bitirse de çok şeyi de bıraktırıyor ardımda...yaşamla oyun oynuyoruz her yeni günde...o sana gülerken sen ağlıyorsun,küsüyorsun...bazende o sana ağlarken, küserken sen inadına gülüyorsun...Ben ne inattayım, ne küsüyorum, ne gülüyorum, ne ağlıyorum şimdilerde...arada kalmış, kimsenin bilmediği bir mevsimde sürüyorum izimi...
Ben ne zaman topuklu ayakkabılardan bahsetsem ve ne zaman beni işe almıyorlar desem bir iş görüşmesi çıkıveriyor karşıma...rahatımı bozuyorlar :) dün akşamüstü başvurdum hemen 1 saat sonra aradılar yani bu kadar aranılan bir insan değildim ben ama hoşlarına gittim demek ki:) Aslında yer olarak benimde hoşuma gitti Etilerde hemen şuracığımda, ama yinede şartlar önemli...bakalım yarın göreceğiz durumu..


Yağmur hanım bu sabah okula gitmek istemedi nedeni ben evde oluyormuşum o da evde olmak istiyormuş. haklı kuzucuk ama her istedi zaman evde kalamayacağını belirttim arkadaşlarına haribo süpriz şekerler koyduk süslü çantasına , saçlarına da tavşan tacıını taktı yola koyuldu keyifli çıktı...eh haliyle sıcak yatağından uyandırılmak istemiyor...ne zor bundan sonraki senelerinde hep böyle olacağı duygusu neyseki şu an çok ta farkında değil bunların, her akşam çalışma kitabını getiriyor bana "hadi annne talısma tikabı yapalım" diye, yani hep söylüyorum ama inşallah sorumluluklarını hep böyle bilir ki şu anda biz ona sorumluluk yüklemiyoruz ama nedense ders çalışmak istiyor küçük kuş:) Bu arada haribolar evde koca bir kavanozda duruyordu ben yedirmek istemiyorum böyle şekerler mümkün olduğunca ama plansız bir süpriz olunca haribolar aklıma geldi de gönderdim yağmurla...Yağmurla haribo gönderen veli olmak istemiyorum ben!! ama oldum...


Bugün evdeyim servisçilerle kavga edicem bosh ve arçelik...şimdi bana diyecekler ki nasıl kırıldı bu kapağın kolu...diyeceğim ki benim gibi bir şahsiyet ve 53 kilo birine nasıl sorabilirsiniz bu soruyu:) biliyorum garanti kapsamına girmeyecek ama kavga edeceğim işte. şimdi bugün nazar stıckerı alıp yapıştıracağım bütün beyaz eşyalarıma, evde de tütsü yakacağım kokutacağım.. kötü ruhlar nazarlar çıksın evimden...


İşte mesaj geldi, özge gelicek bana...

Ya ben tembel tembel oturacaktım bugün ya.....:(((




Bu arada hafta sonu yağmur kestane istemişti ama 100 gr kestaneyi 4 tl ye verince kestane satıcıları enayi olmak istemedim koyacak keseye 8 kestane 4 ü kurtlu çıkacak zaten..olmadı mı hep böyle? olmuştur illa ki...bende dün yarım kilosunu 4 tl den aldım ve akşam yedik...kestane ayıklarken tırnaklarım mahvoldu o ayrı konu...

8 Kasım 2010 Pazartesi



Ne yaptım?Ne oluyorum?


Bulaşık makinesi ve kurutma makinesi için servis çağırdım yarın gelecekler...


Kitaplık aldım, perşembe teslim...(Koçtaştan nefret ediyorum...!!!)

Sadece 1 kot pantolonum, artık zayıfladığımdan dolayı bana olduğu için, kendime kot pantolon aldım...

Şirin mi şirin bir kot elbise aldım altına da kalın kırmızı külotlu çorap aldım...

Kırmızı çorapla etek giyme hevesim vardı, elbiseninde dikişlerini kırmızıdan yapmışlar pek sevimli olmuş
e altına kırmızı çorap giymemek bana yakışık almaz...
Yoruldum...Kitaplığım gelsin diye 4 göz bekliyorum...evde bayağı bir alan açılmış olacak seviyordum gerçi kitaplarımın dağınık halini ama bir şey ararken sürekli oda değiştiriyordum olan aklım da karışıyordu..iyi oldu ne zamandır hevesim de vardı, süper oldu hatta artık bütün kitaplarım bir arada olacak...


Birazdan yağmuru almaya çıkacağım, eve gelince kahve molası verdim, sokakta insan manzaraları seyrettim, gençliğin durumu çok vahim...ağızlarında kötü sözler bilmem nasıl bir kişilik arayışı içerisindeler...Hep dua ediyorum İnşallah kızım bu yaralardan almaz hayatına...


Hafta sonu saçlarımı kestireceğim yine biraz uzadı ya hemen minicik bir atkuyruğu yapıyorum n'olcak benim halim:( boynuma bi kolye taksam, kulağıma bir küpe taksam rahatsız ediyor beni.. dudağımda bir parlatıcı bile fazlalık geliyor bana...hiç bir zaman şıkıdım biri olamayacağım ben.


İyi ki çalışmıyorum zaten bana iş veren de yok..verseler çalışacağım aslında malum ay sonu geldi ya beni çalışmak sardı yine, ne bilim uzak oldum artık topuklu ayakkabılar kumaş pantolonlardan...


Artık TV de izlemiyorum hiç, hiç bir şey izlemiyorum, saçma sapan dizilerin arasına katılmak istemiyorum onlara yapışıp günümü heba etmek te istemiyorum...tek izlediğim dizi var kavak yelleri:) onu da uzun zamandır takip ettiğim için şimdilik ondan vazgeçemedim, cuma geceleri...


Dikiş işlerim birikti, makineyi açmam gerek su damacanasına örtü dikeceğim, saçlarıma kumaş bant yapacağım, bir de pazen kumaş alıp kendime tunik elbise dikeceğim, geçen gün sümerbankta beğendim yanımda para yoktu alamadım...kalıbını annem çıkarmak üzere...


Haftaya kısa bir tatile çıkacağım, oradan da aile ziyaretleri yapacağız..gezi planımız hazır umarım hava güzel olur bizde tadını çıkarıp bol oksijen alırız temiz havalı yerlerde...


Acayip birimi oluyorum yavaş yavaş...acaba çekilmez hale mi getirir bunlar beni? ya da sessizlikte boğulurmuyum bir gün?





Allah'ım sana teşekkür ediyorum....Her şey için.....




Hava kapalı mı biraz yoksa açar mı...bilmiyorum ama ben uyandım minikoyla aybiyi gönderdim, duş aldım bir de yüzüme canlandırıcı bir maske yaptım vallahi çok iyi geldi, kendime güzel müzikler buldum ve güne başladım...Dün çok yorucu bir gündü...gecenin yarılarına kadar bulaşık yıkamak zorunda kaldım, neden mi yok söylemeyim tahmin edelim:) Bulaşık makinem bozuldu yine sürekli sigorta attırmaya başladı ...Dün akşam fevzinin doğumgününü bizim evde kutladık malum pasta bulaşıkları bir de makinenin içindeki bulaşıklarda eklenince ortaya devasa bir yığın çıktı..belim ağrıdı yıkamaktan:( Neyse sağlık olsun gerisi boş, canım kardeşim iyi ki doğdun ne güzel ki hem abim hem ablam hem kardeşim var...ama bak yazarken üzüldüm:( Yağmurum böyle diyemeyecek mi:( belki der ama yavrum kimbilir hayat bu belli mi olur ...

Akşam şu yukarıda görülen çikolatalı +lokumlu keki yaptım...evet lokumlu yaptım süper oldu, sakızlı kek oldu..çikolata sosum yaş pasta sosumdan artmıştı iyi oldu yerini buldu işte..

Bunlar işte bizim bidi bidiler...


Günün güzel haberi ise "Koltuklarımızı aldıkkkkk" dün öğlen gittik en son İMÇ de tanıştığım bir mobilyacı vardı, hafta sonu geliriz demiştim maskodaymış yeri, neyse ordaydı kendisi de konuştuk beğendik aldık:) iki berjerim oldu sonunda, yeni kocaman bir koltuğum, sandalyelerim yenilenecek, bir de masa altlarına şimdi yeni moda herhalde puf çıkarmışlar yani iki sandalye yerine bu pufu koyuyorsun şık duruyor ..aybars istedi bunu sever değişik şeyleri ..Çok içime sindi ama kumaşı da süper. şimdi berjerlerime güzel püsküllü şallar almalıyım..süper olacaklar bu ay sonuna gelecekler inşallah...Maskodan çıkışta Karaköyden balık alalım dedik o tarafa giderken dedik Sultanahmete çıkalım ıslama köfte yiyelim dedik balıkla şimdi kim uğraşacak, gittik Sultanahmete yemekten önce Topkapı Sarayını gezdik, çok güzeldi hava da çok güzeldi zaten sonra meydanı gezdik ara sokakları...Islama köftecimiz kapalıydı..bir keresinde aybarsla evlendiğimiz zamanlarda gitmiştik tadına bayıldım o da böyle ara sokakta bir yerde ama yemek kısmet olmadı bizde pizza yedik...sonra döndük evimize...

Bugün biraz işlerim var sokaklarda yine...Koçtaşa gidebilirim kitaplık almaya, bakıyorum internetten modellere şimdi..işte ıvır zıvır bir çok iş var not aldım akşamdan hepsini...

İçeyim kahvemi de yapayım işlerimi..hayat beklemeye gelmez...



6 Kasım 2010 Cumartesi

Yine canım sıkkın bugün, keyfim yok, Yağmur evde, ne yapsak diye düşünüp duruyoruz, bugün vakıf toplantısı vardı ama bayramdan sonraki hafta gideceğimi söyledim arayıp, haber verecekler.
Hava da çok güzel ama dışarısı çok kalabalıktır şimdi dışarı da çıkasım yok ama Yağmur parka gitmek istiyor. Neyse bir kahve keyfi yapayım ben kahve içmedim ya bu sabah o yüzden keyfe gelemedim...Yağmura bir dolu park önerisi sunuyorum ama nedense hiç birini kabul etmiyor ısrarla sahilde ki parka gitmek istiyor, Ortaköy de hafta sonları hiç çekilmiyor...sabah sabah gelinlik giydi oyun oynuyor, odasına aldığımız oyuncak evle (çadır) çok oynuyor içine giriyor bir de evin çatısına fener asmış lambayı kapatıp feneri açıyor çok tatlı oluyor izlemek onu.
Ahh dün akşam pastayı yedik valla mükemmel olmuştu bana göre yani çok hafifti öncelikle, yendi gitti geriye az bir dilim kaldı....bir kere içerisinde neler olduğunu bilerek yemek güzeldi, yağ yoktu içinde bocalarcasına pastanedekiler gibi... işte çok incelikli bir iş, bakalım daha neler yapacağız.
Düne ait söyleyeceklerim ise; öğlen özgeyle nişantaşına gittik, yağmurun bayramlık kıyafetini aldım. tunamanın ordaki çay bahçesinde çay içtik, Galata Muhallebicisi diye bir yer vardı arkada bahçesi olan, oraya gidip oturduk ben menemen yedim...mağazaları dolaştıktan sonra yürüyerek beşiktaşa indik oradada biraz dolandıktan sonra kahve dünyasında birer kahve içip eve döndük...
Yağmuru aldım eve zor yetiştik, çok çişi vardı eve kadar tuttu, içeri girdik altına kaçırıverdi.
Yazma şeklim gelmemiş benim ayılmak için kahve içmeye gidiyorum sonrasında bayılmamak içinde sokaklara atacağım kendimi ...

5 Kasım 2010 Cuma

Şimdi bu pastaya yanağını daya, uyu:)
Zor iş ama pasta yapmak bu kolay haliydi bence...mesela kekini çok ıslattım heralde biraz şişti...
Tadı dersen, tadı hakkında bir fikrim yok henüz... buzdolabında dinlenmekte şu an, ama tadından şüphem yok, O kadar çikolata ve krema girerse ben de güzel olurum...
Yalnız çok iş var bu pastacılıkta yani katedilmesi gereken çok yol var:(
Yazacak çok şey var bugünle ilgili ama vaktim yok şu anda...
Sadece pastam yerini bulsun diye yazıyorum...:)
İmkânsız.
100 İşte Orada!
Bir çocuk 100den ibarettir
Bir çocuğun 100 lisanı
100 eli
100 fikri
100 düşünme şekli
oynama şekli ve konuşma şekli vardır
100 her zaman 100
dinleme şekli
sevme şekli
şarki söylemek ve anlamak için
keşfetmek için
100 zevk
100 dünya
icat etmek için
hayali kurulacak 100 dünya.
ama 99unu çalıyorlar.

Okul ve bu kültür,
kafayla vücudu ayırıyor.
Onlar çocuğa:
elleri olmadan düşünmesini,
kafası olmadan yapmasını,
dinlemesini ama konuşmamasını
zevk almadan anlamasını
sadece yılbaşlarında ve bayramlarda
sevip şükretmesini söylüyorlar.
Onlar çocuğa:
zaten orada olan bir dünyayı keşfetmesini söylüyorlar
ve geri kalan 99unu çalıyorlar.
Onlar çocuğa:
iş ve oyunun
gerçek ve fantezinin
bilim ve hayal etmenin
yerin ve göğün
sebep ve rüyanın
birbirine ait olmadığını söylüyorlar.
Ve onlar çocuğa
100ün orada olmadığını söylüyorlar.
Çocuk onlara:
İmkânsız. 100 işte orada! diyor.

Loris Malaguzzi

Şu anda kızım Reggio Emilia metoduyla eğitim görüyor, "Reggio Emilia" bunun yanında bir de Montessori, Maria Montessori adında bir kadının kurduğu bir yaklaşım daha var. nedense bu iki yaklaşımda birbirinden ayrı özellikler taşır ve aileler ayrılıyor bu konuda kimi kreşler bu iki yöntem dışında birde yanına çoklu zeka programını katıp üçünü birlikte yürütüyorlar. yağmur kreşe başlamadan önce bunların hiç birini bilmiyordum tabi kreşe basşlayınca öğrenir oldum dün de okulda ki toplantıda reggio emilia yöntemiyle beraber sanat etkinliklerinin sunumunu yaptılar, geçen senden de bilgim var bu sunumdan, yine de tekrar oluyor banada mesela yeni kararlar aldım, Yağmurun odasına bembeyaz bir halı alarak ne kadar kötü yaptığımı farkettim. şimdi annemlerden eski nbir halı bularak kaldıracağım o beyaz halıyı. sonra yağmura kavonozlar içinde toz boyalardan sıvı boya oluşturacağım elinede nalburdan alacağım kesme fırçalardan vereceğim, büyük kağıtlarımız var nerede isterse orada kullanabilecek, bugüne kadar zaten resim ya da farklı bir etkinlik yaparken hiç kısıtlamadım kızımı ama bazen olmaması gereken şeyler de benim canım sıkıyordu...oysaki çocuk için her ortamı ona göre hazırlarsan aslında canını sıkacak bir şey çıkmaz.. yağmurun eski odasında bir duvarı vardı mesela oraya yazıp çizerdi boyardı, şimdi odasında kağıtlar kullanıyoruz büyük ebatlarda, ayrıca kağıdı dergisi masası boyası her bir şeyi ortada duruyor geçen seneki sanat toplantısından sonra da hiç bir şeyi saklamamam , görünür yerlerde durması gerektiğini öğrenmiştim çünkü...yani gerekli tüm materyalleri kullanabiliyor yağmur şu anda...o beyaz halıyı kaldırmamız gerek ama ondan sonra toz boyaları da hazırladım mı daha da kızımdan özgürü yok sanat adına:) her zaman şuna inanıyorum çocuğun önüne ne kadar çok şey koyarsan o kadarını da alır, o kadar öğrenebilir, kesinlikle.sen fırsatı ve ilgini ver gerisi onun içindeyse çıkıyor zaten, dün sanat öğretmeninin yağmur hakkında söyledikleri beni çok mutlu etti, geçen sene daha keyfi yaparken çalışmalarını bu sene daha düşünerek daha yaratıcı çalışmalar ortaya koyduğunu söyledi, yani renkleri birbirine karıştırmak yerine hangi rengi kullansam buraya diye düşünür olmuş...gidip gizlice bir gün izleyeceğim...


Hımm bu yöntemin tek acınası hali ne biliyormusun, ilköğretime geçtiğinde kimse bu yöntemleri kullanmıyor:( ve çocuk kalakalıyor ..hangi ders olursa olsun ama resimde mesela sınırlar koyuluyor, kuş "m" şeklinde olur, çatı üçgen olur, ağaç yeşil olur...sen kuşu gökyüzünde çok büyük çizebilirsin ama "m" çizen makbul olur, takdir görür...inşallah okulunda idealist, genç bir öğretmenle öğrenir yağmurum ve diğer bütün çocuklar, kalıplaşmış şeylerden uzakta kalmalıyız ki çocuklarımız bizler gibi büyümesin...
Boyama kitabı da kullanmıyoruz hiç, o da bir sınır, oyun hamuru kalıplarını da kullanmıyoruz bu da sınır ya da ne bilim dondurma makinesi almıştım yağmura onunla oynuyor ama makine işte o da..hazır her şey...zaten endüstrileşen şu dünyada her şey hazır, her şey matematik, ne bilim rekabet, sınavlar, yarışlar...herkes çocuğuna mühendis, mimar, doktor olsun diye uğraş veriyor, ortaöğretime geçince kurslar, fen, matematik alanında yükselmeler...ama yoksa çocuğun içinde başarısız oluyor işte başarısız olunca o çocuğa "kafası çalışmıyor" deniliyor, belki çocuğunun kafası sanata yatkın, belki çocuğun çok güzel resimler yapıyor ya da kulağı çok iyi...keşfedebildinmi acaba bunu? çok üzülüyorum bu durumumuza yine, umarım farkında olan ana babalar oluruz....


Verimli bir akşamdı özetle düşündüğüm şeylerin yeniden alevlenmesiyle kendimi daha iyi hissettim. geç geldim eve yemekti, duştu derken 12 yi buldum yatmaya...kitap okudum çok güzel bir kitap, bu arada Kıran Desai Orhan Pamuğun bir ara sevgilisiymiş, evet duymuştum bunu ama adını bilmiyordum kadının..neyse orası beni ilgilendirmez...Aşk la ilgili çok güzel bir şey yazmış, onu okuma hallerimde yazacağım...
Bugün ne yapacağım belirsiz, pasta son halini alacak bugün ama akşam da alabilir o hali bilmiyorum karar verilmedi. Dışarı alışverişe çıkabilirim bayram geliyor malum kuzum yeni elbiseler giysin istiyorum, belki bu yüzden çıkabilirim, hımm bir de işte toz boya olayını halletmem gerek...süpürgeciyi arayacağım, meyve suyu sıkacağı parçaları için aranacak, yoğurt makinesinin tek kavanozu kırılmıştı onu arayacağım mım mım mım...savcılıktan iyi hal hali lazım ona bakacağım...uff çok iş varmış. ben gidiyorum o zaman şimdi evi toplayayım ev de evlikten çıktı temizlik yapamayınca:(

4 Kasım 2010 Perşembe


Bir sevda çekerdi kalbim
Sessiz tek başına
Varamaz dokunamazdı elim
Umutsuz yarasına
Biliyorum kavuşmak imkansız
Anlıyorum yaşamalıyım sensiz
Her gece hayalimde düşümde
Her kadehin bitişinde
Bir garip bir buruktur içim
Aklımdan her geçişinde
Biliyorum kavuşmak imkansız
Anlıyorum yaşamalıyım sensiz
Tek başına, tek başına
Tek başına, tek başına
Fikret Kızılok bana çok eskileri hatırlatır aslında, 17/18 yaş diyelim..sesi çok buğuludur bir kere, kendimi biraz biraz bulduğum dönemlerdi..bu şarkısı da diğer tüm şarkıları gibi çok güzel...
Bugün nedense keyifli ve heyecanlı bir günümde değilim ama sabah rehavetine veriyorum kendimi şartlamıyorum, güzel müzikler dinliyorum ki neysem artık o çıksın ortaya... günlük modunda yazayım açılırım belki, ama yok yazmak istemiyorum ince ince ne yaptık ne ettik istemiyorum... önemli bir durum yok işte...her şey iyi, her şey güzel...canım istemiyor işte , yok keyfim bugün, oluyor arada bana böyle işte ..aslına bakarsan hiç bir şey istemiyorum, yani sorsan bana ne seni iyi eder diye? "yok bişey yok " derim istemiyorum çünkü hiç bir şeyi ...yalnız kalmak istiyorum , çıkmayacağım dışarıda ...olsun geçicek , birazdan kendime gelirim...

Tuhaf rüyalar gördüm gece böyle güzel bir manzaraya karşı oturuyorum yanımda yağmur var anneannem var ben oturuyorum üzerimde mini puanlı bir elbise gibi bir şey var ve karnım şiş, az biraz ...hamileymişim ama canım sıkkın sanki yolunda gitmeyen bir şeyler varmış gibi...o arada anneannem beni iyi edecek bir şeyler söylüyor , yağmur yanımda durup bakıyor bana...benim elim başımda sıkıntılıyım...saçlarımda d ayağmurun bir tokası var ...bilmiyorum ki ...çok görürüm ben böyle hamile halimi rüyamda hatta bazen öyle etkilenirim ki sabah uyandığımda hala kendimi hamile sanıp öyle davranırım...delinin işi işte:) bazen o etkilenmek artık etkilenmek boyutunu da aşar hatta hamile kalmak isterim:) ama bu rüyamda istemedim öyle sıkıntılı hamilelik mi olur:)Aman yok hamilelik yeni bir bebek bırak onun bakımından çekindiğim yok ama yok ne bilim ya bunun cevabı çok karışık..bazen ben böyle anlatınca kızıyorlar bana ne var diyorlar zaten bir tane var ikincisi olsa da nolcak nasılsa biri yaşayacak eğer sıkıntılı bir durum olursa öbürü de yaşar...anlamıyorum insanlardaki bu mantığı...istersem olur çocuğum istemezsem olmaz...niye karışırlar ki bu kadar....

Neyse ..duradursun şimdi böyle, yazmak gelirse içimden yazarım yine buradan devam edip...(derken iyiyim yazasım geliyor)



Allahım oldu işte pandispanyam, çökmedi de fırından çıkınca...en büyük kabusumdur çünkü çökmesi...yarın pasta halini alacak işte:)şimdi krema işi de tamam da neli yapacağım ben bu pastayı???




Ben pandispanyayı çekiyorum fırının aynası da beni çekmiş


Yağmurun bugün 18.30 da toplantısı var, yani 18,15 e kadar evdeyim yağmur okulda kalacak...sanat etkinlikleri toplantısı bakalım neler olacak yine, Bugünün yemeği de hazır bu arada kereviz çorbasını koydum pişiyor. lahana sarması var birde etli, ben mi sardım hayır annem sarmış dün verdi bana pişmemiş halini pek sevindim hazır yemeğim oldu diye.




Bu da kereviz çorbam krema tadında bol karabiberli içtim bile, herkes sevmez kerevizi ama yağmurum sever bir de enginarcıdır kızım...Aybars ta biz yeni evlendiğimizde sevmezdi kokusuna dayanamazdı ama işte bir iki yaptım pişirdim e tabi yapan ben olunca:) dayanamadı bir gün tadına baktı sonra da yemeye devam etti..Bugün maharetlerimi sergileme günümmüdür nedir:)

1,5 saat uyuyup uyandım, ben böyle nadir uyurum öğlenleri her öğlen uyurken de şu yorumu yaparım "biraz uyuyayım da akşama kitap okurum" ama nedense saatlerce kitap okuyamam. hep özenmişimdir böyle herkes uyur açıcaksın loş ışığını okuyacaksın kitabını...ben genelde kitabı yatakta okurum geceleri e haliyle uykum gelir...kıçımı basıp kitap okuma adetini geliştirmem gerek kendimde. aynen bu öğlende açtım yeni kitabımı 1 sayfa okuyup uyudum:) uyuma nedenlerimden biri de sabahları 7.45 te uyandığım için akşama kızıma daha dinç olabilmektir. ama buradan her öğlen uyuduğum çıkarılmasın genelde de bu düzene uymam. işte böyle...uyuyunca iyi oluyor aslında özellikle sıkıntılı zamanlarında uyursan unutuyorsun bir an sıkıntısı..1 saat, 2 saat..ne kadar unutmak istersen mesela:)

Derin nefes al ve devam et yoluna....




3 Kasım 2010 Çarşamba

Benim pandispanya bugüne de yattı...:( kahve içmeye komşuma gittim komşum dediğim 50 yaşında...Gülsen teyzem:) ama genç görünümlü bir kadın, kendini geliştirmeyi bilen, genç ruhlu diyelim, ne bilim bana bir şeyler kazandırıyor sohbetiyle, boş bir insan değil, hayatı sadece çocuğu olduktan sonra çocuk bakmaktan ibaret sanan kadınlardan değil, ya da yaşım 50 bitmişim ben diyenlerden de değil, o da benim gibi yalnızlığı seçen insanlardan... geriye dönüp baktığımda bazen durup diyorum ki ne kadar yanlış arakadaşlıklarım olmuş diyorum gerçekten de öyle, çok pişman oluyorum ama pişmanlıklar doğruları getiriyor yanında ya da tecrübe ediyorsun işte... şimdi o günlerime dönmek istemiyorum, düşünmek bile istemiyorum...amaçsızca yaptığım sohbetler, gezmeler, çok gereksizmiş ... olsun ama tecrübelerin ve yaşadıklarınla öğreniyorsun hayatı yoksa yanlışlarının kurbanı olursun her zaman...şimdilerde beni mutsuz edecek hiç bir şeye yanaşmıyorum, bana keyif vermeyen arkadaşlıklarım varsın olmasın diyorum gerçekten ihtiyaç ta duymuyorum artık, yaşamda açmak istediğin kapı ne kadar çok olursa o kadar daha güzel düşünüyorsun, o kadar daha geniş düşünüyorsun her şeyi...bu yüzden mutluyum bu halimle...istemiyorum arkadaşlıkta...çok eski arkadaşlıklarıma bakıyorum, arada arayıp soranlara bakıyorum zaten herkes kendi düzeninde, kendi dünyasında...hayatı gelir geçer düşünen insanlar olmuşlar... kendilerine fayda sağlamayan insandan zaten sana da fayda olmaz...işte o yüzden 50 yaşında bir komşum var hayat tecrübelerinden öğrendiklerim var, yeri geliyor bana akıl da veriyor hım belki bana uymuyor ama pozitif yaklaşım sergiliyor en azından...sabahları içtiğimiz bir fincan kahveyle bir dolu şey konuşabiliyorum en azından...


Kimbilir daha neler gösterecek hayat bizlere...bugün çok iyiyken birden tepetaklak olan insanlar var...Allah bizleri korusun öyle olmaktan, her zaman en başta sağlığımız, sonra mutluluğumuzla kalalım inşallah...


Pandispanya kaldı dedim, evet kaldı çünkü bana gezme çıktı gezme demeyelim ama anneme gideceğim bugün çarşamba pazar var çağlayanda, gidip alışveriş yapacağım, malum ortaköyde bir kilo meyveye dünya para veriyorum bu da kazıklanmamın göstergesi işte. vermeyeceğim o paraları bu manavlara. gidip mis gibi pazarımı yapacağım...akşam aybars yine çalışırsa fevzi getirecek beni eve...bu da rahatlık oldu bana çünkü tedirgin oluyorum eve geç dönersem. yağmurum uykusunu alamıyor. yarın sabahda anneme kahvaltıya gideceğim benim pandispanya yine kalacak. Bu pazar fevzinin doğumgünü var en iyisi ona hazırlayayım ben acemilik pastamı..
Çok üşüyorum ellerim titriyor yazarken ..gidip ütü yapayım ...
Sabah oldu, herkes görevlerini yerine getirmek için işlerine güçlerine gidiyor, apartmanın kapısı bir açılıyor bir kapanıyor, kimbilir hepsinin birbirinden ayrı ne düşünceleri, ne dertleri var...böyle böyle geçiyor günler her yeni gün yeni bir heyecanla uyanıyor insanlar... ben nedense mesela akşamdan düşünürüm ertesi günü böyle nedense heyecanlanırımda ne bilim yapacaklarım için mesela...mesela bugün pastanın pandispanyasını yapacağım. çok heyecanlı bir şey değil mi:) valla benim için öyle bir de yarın onun pasta haline gelişini düşünürsek daha da heyecanlı olacak yarın...normal pastalardan başlayacağım sonrasında da geliştireceğim vazgeçtim kurslardan kendim öğreneceğim zaten temelini biliyorum bana süslemeyi öğretseler ne olacak ki bir iki yamuk yaparım üçüncüde düzelir. bazen sadece keriz yerine koyulursun çünkü...kişiden kişiye değişir tabi, ama ya 11 milyarcığım olsa giderdim bak o kursa feci bir şey o. neyse şimdi pasta yapıcam ya satıcam artık onları :) kazandığım paraları da biriktirip kursa giderim. artık bir pastadan ne kazanacaksam sanki seri üretim için beni bekliyor herkes:) kendim yapıp kendim yerim artık. bazen fazla dalıyorum hayal dünyasına herhalde ben. çocukluğumda da böyleydim kendime oyunlar kurar saatlerce ayrılmazdım başından dünya umurumda mıydı acaba? şimdi yağmura bakıyorum 10 dk dalmıyor bile bir şeylere zaten bebeklerle hiç oynamıyor, nerede ben nerede yağmur...sabah aldı 4 tane barbi bebek yanına gitti okula. onları da oynadığından değil işte, çarşamba günleri oyuncak günleri işte kızlara gösterecek...camdan onu uğurlarken düşündüm ben çok daha büyüktüm yağmurdan barbi bebeğim yoktu, apartmanda arkadaşlarımızın hep vardı çok isterdim ama pahalıydı, nerede alıcaksın var annemin başında 4 çocuk sadece baba çalışıyor hangi birinin isteklerine yetişeceksin ...ama anneciğim bir yılbaşı akşamı bana süpriz yapmış almış o her gün okula giderken eczanenin vitrininde gördüğüm barbi bebeği..Bu arada eczanede ne işi varmış bebeğin bilmiyorum belki de ben öyle hatırlıyorum 8000 lira mı 180000 lira mı öyle bir şeydi. çok sevinmiştim o zaman. gerçi o zamanlar oyuncakçılar mı vardı şimdikiler gibi hele ki barbi bebek tek tük satılırmış işte....eczane doğrudur..demem o ki yağmurun neredeyse var 10 tane barbi bebeği ben almasam başkası alıyor, sevmiyorum bu durumu doyumsuz olmasından korkuyorum. şimdi benden sürekli winx kızını atıyla beraber istiyor, o gün sinemadan çıkınca istedi, almadım tabi ki oturdum anlattım ona da şimdi alamayacağımızı, bugün sadece sinema günümüz olduğunu, para durumumuza bakıp ancak gerekirse o zaman alacağımızı anlattım, anlatınca anlıyor olması çok güzel neyse ki, belki de bebekliğinden bu yana böyle davrandığım için...o yüzden fazla korkmuyorum yani isyankar bir çocuk değil yağmur, gayet uyumlu sakin...tutturan bir çocuk ta olmadı hiç belki genetiktir ama bence anne baba tutumundan da kaynaklanıyor. bak şimdi yine düşündüm de biz korkardık hep annemizden babamızdan hafta içi saat 9 dedin mi biz yataktaydık nerde annemize naz yapalım iki göz yaşı dökelim de bize kıyamasınlar düşüncesi, mümkün mü, valla iyi yetişmişiz yani ama çok şey takılır kafama işte bazen kendimde gördüğüm eksikliklerin çoğunu çocukluğumdaki tutumlara bağlarım. o yüzden aynı yanlışı yapmamaya çalışırım yağmura.
Dün öğlen çıktım dışarı, çok sıcaktı, güzel bir hava vardı, verdim süpürgeyi tamire, aldım pasta çemberimide, beşiktaşta dolaştım, hava güzel olunca özgede çıktı onunla oturduk beltaşta çay içtik , sağolsun arda fırsat vermiyor konuşmaya ama işte birikmiş konuları konuştuk. özgeyle ne zaman bir yere gitsek oturup bir şeyler içmeye, rezil olmuş bir şekilde çıkıyoruz oradan.. yerlerde ardanın attığı yemek artıkları, bir dünya peçete yerdeyken bir o kadar da masanın üzerinde, çay şekerleri dağılmış, kimi zaman çay kaşıkları çatallar yerde..öff işte rezalet yani arkamızdan ne söyleniyordur garsonlar kimbilir...zaten ben diyorum mümkünse bir gittiğimiz yere bir daha gitmeyelim. neyse akşam da özgeye geçtik aybars yağmuru alıp getirdi okuldan, yemek yedik güzel oldu geç döndük eve aybars çalıştı malum şirketi kurtaracak süperman O :) aman neyse çalışsın modundayım malum ben çalışmadığım için aybarsın son sürat şirketi kurtaracak seviyede çalışması gerekecek...akşam dua ediyorum zaten Allah kuvvet versin sana aybars diyorum başına kaldık uğraşıyorsun bizimle diye...
Bugün evde olacağım valla hiç çıkasım yok dışarılara, yemeğim yok yemeklik almaya çıkarım sadece değişik bir şeyler yapayım kereviz çorbası çekti canım mesela terbiyelisinden. pastamı yaparım işte, hımm internetten bakacağım şeyler var onlara bakacağım dün beşiktaşta kabalcıdan yağmura kitap baktım çok fazla yayın var kalakaldım bir de çok pahalıydı internette daha ucuzdur muhakkak. onlara bakacağım mesela. ben de bir süre kendime kitap almayacağım, evdekileri okuyacağım bir iki okumadığım sıkıldığım kitap vardı onlara bakacağım. yaşlılığıma ayırmıştım aslında ama şu ekstreyi bir kaç ay içinde düzene sokmam gerek çok para harcamışım o yüzden azami dikkatteyim. benim sağım solum belli olmaz gerçi en dayanamadığım şeydir ama yok almayacağım nasılsa var evde kitabım...
Bu arada dün kitap okuyamadım oturup onu bitireceğim bugün.

2 Kasım 2010 Salı


Eski resimlere tekrar tekrar bakmak çok hoşuma gidiyor insan yeniyken eskidiğini ancak resimlerde görebiliyor:) ama bu şirin şeylerin eskisi de güzel yenisi de.. yağmuru kuduruk bir kız haline getiren işte o iki erkek canavar bunların biri rifi, biri şafak, birbirilerini çok seviyorlar, rifi bazı bazı yağmuru kıskanır ama onsuz da yapamaz.. oynadıkları oyunlar kudurmak ve boğuşmaktan ibaret olur ve ben her yerden çıkıp bu oyunları yasaklarım ama beni kimse dinlemez...şafak ise lise 1 e başlasa bile hala çocuk halini korur ve o da onlara katılır, yağmuru çok sever sanki vakumlu bir ağzı var öyle öper yağmuru...büyüdüklerinde nasıl olurlar bilmiyorum ama erkek ruhaniyetleriyle şimdiki gibi olmayacaklarını düşünüyorum :) ama birbirlerini hep sevecekleri aşikar...bazen yağmurun kardeşi olsun diye düşündüğümüz zamanlarda vazgeçip var ya kardeşleri en güzelinden diyorum :) Birlikte güzel günler yaşamanız dileğiğle...teyze demek gerçekten anne demekmiş...o yüzden sevgiyle anneniz...
Ne güzel bir gün, hava temiz, ferah iç gıdıklayıcı bir sabah, giydim kalın hırkamı, aldım sabah kahvemi de yanıma o da ikinci mis kokan şeyim işte...birinci mis kokanım gitti ama yani yağmurum, gece çok öksürdü yine şu krup denen illete bulaştık. viral bir virüsün yolaçtığı kuru, boğar gibi bir öksürük, sürekli öksürdü gece, yastığını yükselttim, su içirdim, camı açtım havalansın diye ama pek faydası olmadı bir süre sonra kesildi...böyle böyle 3/4 gün gider sonra birden de kesilir tıpkı birden geldiği gibi...Bugünümü biraz olsun huzursuz kılan tek şey şu an yağmuru düşünmem, okula göndermeyecektim ama bazen bana kızıyor habersiz hasta olup göndermediğimde, o yüzden sordum sabah, gitmek istedi okuluna....hayranım zaten bu okul aşkına yağmurun, bakalım ilköğretimde ne yapıcaz...meraklı da gerçi, dün akşam bahsettiğim çalışma kitabından bir şeyler yaptık. bayağıda bir çalıştıkta hiç sıkılmadı. "onu da yapalım bunu da yapalım" dedi.. şimdi okullarında yardımcı kaynak kitap kullanıyorlar anasınıfı modelinde, ben de evde onu sıkmadan başlayayım diyorum bazı bazı...hem okulda neyi ne kadar öğrendiğini uzun zaman aşımlarından sonra görebiliyorum, bu şekilde daha rahat farkında olabilirim bazı şeylerin, oturdum inceledim biraz internetten çok çeşitli kaynaklar var bilmiyorum ki hangisi daha iyi? neyse devam edeceğim araştırmalara...
Bugün çok işlerim var yine, Yağmur için öğlene kadar evde bekleyeceğim, minik kızım çok öksürürse ararlar çünkü okuldan, inşallah aramazlar :( iyi olur minik yavrum :( neyse bir aksilik çıkmazsa öğlen yollara döküleceğim zaten, Elektrik süpürgem bozuldu illet şey onu vereceğim servise önce..bu arada hafta sonu da kurutma makinesinin kapağındaki kol elimde kaldı. şok şok şok oldum nasıl olur dedim önüne baktım arkasına baktım söylendim durdum nasıl olur böyle bir şey diye...yakın zamanda ona da servis çağıracağım, ayrıca hala meyve sıkma makinesının o kırılan parçalarının siparişini veremedim. yani bu beyaz eşyalardan çektiğimi iddia ediyorum kimse çekmemiştir. valla param olsa hepsini atıp yenilerini alacağım. Yok beni sevmiyorlar :)
Hımm sonra bir kaç yemekti pasta kursu araştıracağım ya da bilmiyorum belki yogaya başlayacağım:) yogaya başlamam daha iyi aslında çünkü pasta konusunda yanılıp yaşılıp bir şeyleri zaten ortaya çıkarıyorum ayrıca internet sağolsun her şey ortada...o yüzden ona vereceğim parayı kendi beden ve ruh sağlığıma yarayacak bir şeye ayırabilirim diyorum...(öyle diyorlar bilmiyorum-biraz araştırma yaptım vazgeçtim yogadan) daha mantıklı değil mi...hem dün pandispanya yapımı için ara malzememi aldım artık süpper yaş pastalar yapıyor olacağım inşallah ama işte çemberim yok var da çok büyük bir de onlara bakacağım bugün alıp hemen yapmam lazım şöyle güzelinden bir pasta.
..pelin gider.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Ne güzel yapmışlar müziğini...Üzüyor beni bu şarkı ama, ağlamak geliyor yine bana...Bazen bazı şeyleri keşke yaşamasaydım demek geliyor içimden böyle üzülüp ağlamaklı olunca...ne bilim neden ağlasın ki insanlar...Böyle işte bu hayatta...her şeyin bir karşılığı var mutlu olursun mutsuz olursun...Herkesinde bir sebebi vardır yaptığı şeyler için, mecburiyetleri vardır, ...Kızmıyorum... çok kırılıyorum sadece bazı şeylere...geçer gider....geçicek...gidecek...hiç bir şey kalmayacak....Bir gün "keşke yaşamasaydım bunları" dediğim zamanlardaki duygularım yerine O kalan küçücük izle gülümseyerek "yaşadım ama geçti" diyeceğim...Bir gün sende yaşayacaksın bu duyguları güzel kızım, ama annen ayrılmayacak yanından...hayatında hiç bir şey için geç kalmadan yaşamayı öğreneceğiz birlikte....

Seni çok ama çok seviyorum....melek kızım...

3 gün olmuş yazmayalı çok şey birikti aslında ama bugüne bitirebilirmiyim bilmiyorum, dışarıda olucam bugün çünkü...
Neyse cuma günü 29 Ekimdi Yağmur'la sinemamızı yaptık meşhur winx kızları, bir daha winxlere gitmemeye karar verdim. iyilik perileri anlıyorum da hepsinin sevgilileri var öpüşüyorlar falan:) normal birşey illaki öpüşecekler de yağmur daha 4 yaşında ve bunlarla tanışmak için çok erken bence kendi seyrinde gelişmesi çok daha doğal...zaten bu hafta ya da bir sonraki hafta perşembe pedagoguyla görüşmeye gideceğim. başka soracağım şeylerde var. neyse izledik filmimizi e tabi mısırımızı da yedik çok komikti yağmur o kocaman gözlükleri kulaklarının arkasında tutmak için kendini şekilden şekile soktu yavrucağım. Akşamda rifinin ertelenmiş doğumgünü vardı ona hediye aldık. Oyuncak hikayesi filmindeki Vudinin sünger oyuncağını. işte pasta yedik geldik evimize. Cumartesi günü de sabah anneme kahvaltıya gittik oradan da ev gezmesine gittik:) off çok yedim ama, bu son 3 gün kendimi durdurmadan yedim, ama şimdi şeklim A nesfit yiyorum:) ay olsun az biraz nesfit yoksa çatlamak üzereyim. gerçi geçenlerde o kadar yedim koca hafta boyunca yine almamıştım kilo bakalım son durumum ne ..Kısa kısa geçiyorum pazar günü ise erken uyandık kahvaltı ettik keyifliydim mutluydum ama şu taksimdeki saldırı olayını duyunca da keyfim kaçtı :( işte bu da bir savaş yani savaş belki sürekli gözünde değil ama ne zaman seni bulacağıda süpriz işte, çok üzüldüm ve bu saldırıların devam etmesinden çok korkuyorum, ben artık insanlara şüpheli gözlerle bakmak istemiyorum neden böyle olmak zorunda ki...off neyse çıktık dolaştık sahil tarafında biraz çok acıktım sonra aybars bize yemek ısmarladı, sonrasında kitap fuarına gittim yağmuru da götürmeyi çok istedim ama hem biraz burnu akıyor, hem öksürüyordu, ayrıca bu saldırı olayı da canımı sıktı anneme bıraktım nasılsa geçecek olan güzel günlerimizde inşallah kızımla başbaşa gideriz diye düşündüm. valla şaka maka insanlar pazar arabası ve çekçeklerle gitmişlerdi fuara çok kalabalıktı ..sağolsun fevzi yüzünden her salonu dolaşamadım aslında o da haklıydı çünkü fuardan çıkıp babamı almaya çatalcaya gidecektik daha....o ff ya ben yalnız gitmek istiyorum neyse bitmeden bu hafta içi aksilik olmazsa tek başıma gideceğim. kitap almadım kendime dediğim gibi çokta rahat dolanamadım. çünkü zaten fiyat bakımından dışarıdan hiç bir farkı yok fuarın bazı yayınevleri bazı kitaplarına yapıyordu indirim ama her sene olduğu gibi kafam bulandı. Yağmura bir kaç kitap aldım onun istediği bir kitap vardı "sakar cadı vininin ejderhası" diye bir de dikkat ve beceri kazanması için bir çalışma kitabı hazırlanmış onu aldım, güzel şeyler vardı aslında gidip o söyleşilere katılmak gerek, program kitapçığını aldım inceleyip istediğim bir şey olursa o güne denk getirip gideceğim. çok uzak ama:( tek sorun bu...
Dün akşamda çok yorgundum yattım uyudum, yağmurun öksürüğü sabahta devam ediyordu keyfi yerindeydi ama. bu arada benimde 3 gün oldu bugün sesim çıkmıyor doğru dürüst bi bakıyosun iyi çıkıyor sonra birden kısılıyor anlamadım. ıhlamura verdim kendimi yine.
Hava o kadar yağdıktan sonra açtı artık... söytlentiye göre 15 gün böyle gidecekmiş.
Kısa sürdü anlatmam...Özetimiz yerer kızıma....

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...