29 Aralık 2010 Çarşamba

Her gece odamızı topluyoruz, dişlerimizi fırçalıyoruz, çişimizi yapıyoruz, pijamalarımızı giyip masalımızı okuyoruz bu rutinle beraber kızım uykuya dalıyor...Hep merak ederdim Yağmur ne zaman kendi başına uyuyacak diye...artık uyuyor işte, her şeyin bir zamanı var ve o zaman geldiğinde kararlı olursak aslında her şey çok kolay oluyor...bunu başarmak istediğim ilk zamanlarda önce yağmuru yatağına yatırıp ben yanında bir sandalyede oturup ona masal okurdum..onun masalı bitince kendi kitabımı alıp okumaya başlardım kısa süre içinde yağmur uyurdu...sonra sürekli yanında onu uyumasını beklemek yerine biraz da yalnız uyumaya alışsın diye masalını okuduktan sonra odasından çıkar ara ara gelip ona bakacağımı söylerdim, yapardım da bunu...sonra böyle devam etti ve bundan sonra da kendi kendine uyumayı başardı...tabi ilk zamanlarımızı düşününce çok daha vahimdi durum...mesela doğduğu zaman hiç bırakmazdım yağmuru kucağımdan, tabi bu ona duyduğum 9 aylık özlemin sonucuydu hep koynumda uyuturdum..iyi ki de yapmışım , kimseye aldanmadım "aman alışmasın" diyen çok oldu..ama alışsın ne var ki bak şimdi 4,5 yaşında zaten böyle bir ihtimalimiz bile yok...o yüzden severdim uyutmasını göğsümde...hep böyle uyudu... tabi büyüdü artık bir kaç aydan sonra kollarımızı omzumuzu ağrıtmaya başladı. dedim olmayacak böyle hep o kaçtığım "asla çocuğuma yapmam" dediğim büyük konuşmalardan olan yastıkta sallama metoduna geçtim:) bunu da sevdik ama tabi zaman durmadı yağmur daha da büyüdü artık ayakta sallama metodunda da bacakları sığdıramaz olduk, işte o zaman aynı yatakta yatıp onun benim ellerimle ya da kulağımla oynamasına izin verip beraber uyuduk..sonraki aşamada zaten ilk başta yazdığım gibi...evet biraz sancılı süreçlerdi belki ama ne var, ne kaldı geriye....hiç işte her şey yolunda şimdi...gerçekten zamanı geldiğinde her şey yerine oturuyor...


Yağmurun cuma günü okuldada yılbaşı partisi var...kostüm giyilebilirmiş..Yağmur rifatın küçüklüğünden bize kalma noel baba kıyafetini giymek istediğini söyledi. çok ta sevimli oldu...


Daha çok yazıcam ama bugünde hazır yazasım var ama işlerim var yapmam gereken zamanla yarışıyorum biraz...

28 Aralık 2010 Salı

Eskiden, yani yaklaşık 1 ay kadar eskiden, sabahları Yağmur'u uğurladıktan sonra açardım bloğumu yazardım, bloğum benim arkadaşımdı...şimdide arkadaşım ama ihmal ediyorum.. hem de öyle bir arkadaş ki seneler sonra açıp her sayfasını ayrı bir keyifle okuyup o günleri anımsayacağım arkadaşım benim...geçmişimi hafızamdan silerken beynim işte bu sayfalar bu kelimeler döküyor unutulan her şeyi bir bir...en güzeli de benim değil de yağmurun bunları okuması olacak..umarım okursun kızım, umarım değer bilen bir insan olursun her zaman...

Hava çok soğukmuş bugün demişlerdi de bu kadarına ihtimal verememiştim...dışarı daha çıkmadım ama cam aralığından giren soğuk gerçekten çivi gibi sert bir şekilde yayılıyor tüm bedenime....

Neler yapıyoruz bu aralar? aslında sonm yazdıklarımdan sonra yağmurun bıdı bıdı halleri geçti normale döndü...sanırım bizden bir aralık bekliyordu ona uymamız için ama o kapıları sonuna kadar kapadığımız için kurtulamadı ve baktı ki olmayacak mutlu çocuk olmaya devam edeyim ben diye düşündü:) Yağmurum okul-ev-gezmeler arasında koşturuyor , ouyuna doymuyor, enerjisi bitmiyor, hiç bir zamanda bitmesin inlşallah...

Bense... bende ev-sokak arası dolaşmalara devam ediyorum bu aralar faaliyette olduğum bir programım yok ama mutluyum, hala çalışmak istemiyorum, hala sıkılmadım...tabi ki sıkıldığım günler oluyor ama bunlar bana" keşke çalışıyor olsaydım" cümlesini kurdurtmuyor...1,5 yıl oldu çalışmayalı....aslında önüme fırsatlar çıkmadı değil, çalışabilirdim de ama şartları zorlamadım, yağmurun okul saatlerine uymuyordu, hem süper teklifler de almadım para olarak:)ayrıca hiç bir şey yerini tutamaz kızımın mutluluğunun...gerçi düşününce aslında bebekliğinde yanında olamadım ben yağmurun çok fazla, o zamanlar çalışıyordum yağmur annemde kalıyordu geceleri..çok kötü günlerdi, belki de görmemiz gerekenleri, yaşamamız gerekenleri yaşayamadık yağmurla , ama yine de sağlıklı bir yavrum var, şimdi her şeyimiz düzenli...

Bu aralar evde vakit geçirme yollarım var tabi...örgü örüyorum hiç örmem derdim ama uzun zamandır aklımda olan örgü battaniyemi yapalım diye düşününce de içime sindi , parça parça örüp sonradan birleştirip uçlarına püsküller yapmayı düşünüyorum.. şu anda yolun başındayım ama yaklaşık 2 ay sonraya biter gibi hesaplamalarıma göre...bunda acemiliğimi atayım Yağmur için yapacağım, ona büyüyünce vermek için, yani çeyiz belki de...daha güzel ve daha uğraştırıcı değişik motifli olanlarından yapacağım..benimki şimdi basit, günlük kullanım için....ama olsun bunlar, yani basit olanlar bile benim için çok anlam taşıyor çünkü hatırası var, el emeği var seneler geçtikçe bakıp, bunu da ben örmüştüm diyebileceğim bir şey..yok mu mesela şimdi bakıpta geçmişi anmadığımız şeyler? belki bir örtü, belki bir tabak, bir fincan?yılllar yıllar önceyi hatırlatır belki çocukluğunu, belki anneni, belki bir başkasını...en son anneanneme gittiğimde ondan dedeme ve anneanneme ait bakırlar getirdim mesela hımm bir de gaz lambası, özenle yerleştirdim eve onları, dedem ayran içermiş bu kupalardan birinde bir diğer bakır tabakta çalakaşık hep beraber yemek yerlermiş yer sofrasında....

Seviyorum geçmişi içimde taşımayı....

İşte bu parçalardan toplam 96 tane olunca bunlar battaniyeye dönüşecek:)

Bugün yazdan bu yana buzlukta bekleyen vişneleri çıkardım en sonunda, yine tadına çok güvendiğim tariflerin insanı olan Cafe Fernandonun sitesinden bir tarif aldım, çok değişik oldu, güzel oldu,üzeri kıtır kıtır oldu, iki ayrı hamurdan oluşuyor...




Daha ince olması gerekti aslında ama ona uygun ancak başka bir kalıp bulabildim evde...

Şimdilik böyle...yakın zamanda tekrar yazacağım...belki de yarın...:)

16 Aralık 2010 Perşembe

Uzun zaman aralıksız yazıp sonradan da bu kadar ara veriyor olmak beni çok üzüyor aslında...nankör birimiyim acaba:)

Yağmur yaklaşık 5 günlük zorunlu tatilden sonra okula bugün başladı, kuru bir öksürükle başlayan ciğerlerine doğru inmiş olan viral enfeksiyon bizi eve bağladı , genel hali çok iyi fakat sadece öksürüğü olan yavrukuşumu evde dinlendirmek istedim, onunda çok hoşuna gitti. evde doyasıya oynadı , uyudu, keyif yaptı...sabah yine mırıldandı ama fazla yüz bulamadı benden...

Zaman işliyor aleyhimize ya da lehimize bir şekilde yaşayıp gidiyoruz ...

9 Aralık 2010 Perşembe

Hayatımız endişelerimizle sürüp gidiyor, hep bir yerlere yetişme çabası bir şeyleri yapma çabası aslında hayatın özü de bu işte bir şeyler yapıyor olmak belki zorunda kalmak...Bu aralar sıkılıyorum, üzülüyorum nedeni ise belki de çok yalnız kalmak, kendimi yalnız bırakmak...severim yalnızlığı da sadece yavaşça gelsin arkamdan isterim...yağmuru öpüyorum öpmeye doyamıyorum, korkuyorum onu bir daha öpememekten:( böyle bir şey mi annelik? bir ben değilim değil mi böyle olan? vardır benim gibi annelerde değil mi?...o kadar ihtiyacım var ki bu sorulara evet diyen birilerine:(


Sen öylemisin mesela? sende korkarmısın bir gün her şeyin değişeceğinden?bir gün birilerinin çıkıp gideceğinden benim gibi çok korkarmısın?


Sevmiyorum bu halimi....böyle kalmak istemiyorum...
Kek mi yapsam acaba.....

Dün okulda öğretmeninle konuştum.. konuşmaya başlarken ve bu sene seni okula gönderirken daha mutsuz olduğunu söylerken gözlerim doldu neredeyse akacaktı göz yaşlarım ama ben bir anneyim dedim o an kendime ve geçicek bunlarda dedim..belki eski arkadaşların yok diye mutsuzsun belki de öğlenleri uyuyamıyorsun diye...bilmiyorum..çözmeye çalışıyorum seni ama zor bir şeymiş bu:( bak sana aşık olan iki arkadaşın daha varmış...ama senin pekte umurunda değilmiş...aklın aşkın ne olduğunu bilmeden takılıp gittiğin arkadaşında mı kaldı...çocukluk işte, unutup gidersin bir gün küçük kuzum:)hem de senin ki çocukluktan çok daha bebeklik bence...sonra kapı arasından seni izledim arkadaşlarınla nasıl oynadığını gördüm..mutluydun, gülüyordun ama sanki ben o an seni orda bırakıp gidiyormuşum gibi her sabah kendimi kötü hissettim yine:( ne delilik ne delilik bu annelik.....benimkisi zırdelilik olsa gerek....


Seni çok seviyorum ...

3 Aralık 2010 Cuma

Nihayet pastacılık kursum bitti, zaten daha uzun olmaması hayırlıydı çünkü çiçek yapmak sıkıcı sanmıyorum bir daha çiçekli bir pasta yapayım, düğün dernekçi değilim ne de olsa..ben figürlü pastalar yapmak istiyorum neyse haftaya faal olarak yapımlarıma başlayacağım...ama tabi yanlışlar yapa yapa doğrular bulunur yine de güzeldi her şey...artık kendimde o güveni bulabiliyorum rahatlıkla yaparım kendi pastalarımızı yani tasarım pastalarını mesela öncelikle kızıma yapmak istiyorum süper eğlenceli olur heralde onun doğumgünü pastasını hazırlamak...
Bugün için çok yazamayacağım pasta resimlerini de sonra koyacağım, yağmuru alma vaktim yaklaşıyor çünkü.
Güzel bir gün...her zamankinden daha güzel bir gündü benim için...bazen bazı şeyler anlam katar ya hayatına benim hayatımda bir gün öncesinden daha anlamlı oldu şimdi...
Çok ara verdim okumaya, bu aralar pasta işlerine fazla daldım okumaya ara verdim bu da benim için üzücü oldu...haftaya inşallah düzenimi kurarım evde koltuk yok sandalye yok sinirlerim tepeme çıkıyor ağrıyan sırtım yerlerde daha çok ağrıyor:( keyifle oturamıyorum..yok mu bana kaçacak bir yer?
Bakalım yağmur hanım ne hallerde bugün, dün gecemiz güzel geçti, eski fotoğraflara baktık yağmurda keyif aldı çok...teyzesine şikayet etti "siz bizimkoltuklarımızı aldınız koltuksuz kaldık " diye ..sonra da bana söylendi...aynen şöyle; "siz bir karar verdiniz koltuk alalım diye ama koltuksuz kaldık keşke bu kararı vermeseydiniz şimdi koltuksuz kalmazdık." e haklı doğal olarak evde söz sahibi yağmurda...aslında her kararı beraber vermek gerek burada koltuk alacağımızı söylemiştim yağmura hatta seçerken gel beğenelim de dedim ama atladığım şeyler varmış bu işin zorluklarını da anlatmalıydım ...çocuk yetiştirmekte anladım ki edindiğim tecrübe ve öğrendiklerimle eğer çocuğunuza çocuk gözüyle bakmazsanız onu da bir birey, söz sahibi, karar sahibi olarak görürseniz aslında anlaşmak daha kolay oluyor:) işin püf noktası bu:)

2 Aralık 2010 Perşembe

Anlamadım bu blog çok ağır çalışmaya başladı iki gündür. Okuldan geldim görüşmeyi tamamladım çokta ciddi durumlarda değil aslında gözümde büyüttüğüm şeyler biraz rahatladım keşke benimde terapistim olsa diyorum kendime güzel oluyor yani kızım için gidip konuştum böyle üzerimdeki ağırlığın bir kısmı gitti beni rahatlattı kimbilir kendim için gitsem ne kadar rahatlarım...

Şimdilik yağmurun karın ağrısı sorununu biraz ilgi görmek olarak başlıklandırabiliriz..geçici bir süreç umarım uzamaz. genelde evde değil okula giderken bunu yapıyor olması okulda ilgiyi daha çok beklemesini gösteriyor ..öğretmenleri konuşmuş yağmurla, artık karnım ağrıyor yerine benimle ilgilenirmisiniz demesinin daha doğru olacağına karar vermişler. yine standart yemek yeme sorunlarımızı konuştuk, bu durumda benimde çocukluğuma inmiş olduk tekrar...doğru ben ne gördüysem onu uygulamaya çalışıyorum çocuğumda da, bana da gecenin bir yarısı çiğ yumurta sarısıyla karışmış süt içirirdi annem, ağlaya ağlaya ne kötü bir şey, uyuyorsun , küçüksün belki uykunun en güzel yerindesin ama senin için iyi olacağını sanan annen tarafından zorla uyandırılıp sevmediğin bir şeyi zorla içmeye çalışıyorsun:( ne oldu? içtim ya da içmedim? sağlıksızmıyım? ya da kara üzümü ezip içine kına kına atıp şurup içirirlerdi güçleneyim diye çoğunu içmedim döktüm çiçeklerin dibine ya da lavaboya ben aslında sizi kandırdım...küçük pelin ailenin en küçüğü olarak kaldı , duruma bakmak gerekirse abim 1,85, ebru 1,75, fevzi 1,80 ben 1,70...vallahi ayıp utanır insan bunu söylerken....çok çelimsizmişim ama gelişmişim büyüdükçe:)yani kimse ölmemiş açlıktan ya da kimse çiğ yumurta sarılarıyla sütü gecenin bir yarısı içip devasa olmamış , devasa olmalarını buna borçlu olanlar varmıdır acaba...

Kendi çocukluğuma inip düşününce gerçekten yağmuru daha iyi anlıyorum...sonra biz hafta içi kesinlikle akşamları gezmeye, misafirliğe gitmezdik saat 9 dedin mi fevziyle ben uyurduk yani uyumak zorunda olmaya bırakılırdık...abimle ebru biraz daha büyük oldukları için daha geç yatarlardı ..evimiz büyüktü, salonla bizim yattığımız oda arasında uzunca bir hol vardı..bilirdim ki onlar içerde meyve yerlerdi...neden bizi bu keyiften mahrum bırakırlardı ki? neden hep birlikte daha vakitlice yemezdik meyvemizi de sonra yatmazdık..bak seneler geçti aklımda takılı kaldı bunlar...şimdi yağmurda belki uyumamak konusunda biraz ısrarcıysa nedeni belkide içeride bizim keyif yapıyor olmamızı düşünmesinden midir? ama yok yavrum benim sensiz içime sinmez, biz yapacaklarımızı yapar sonra yatırırım seni ...yine de içinde kalanlar varsa keşke bana söyleyebilsen... Sanki annem bizi meyveden mahrum mu bırakırdı ki?yooo yok işte ama çocuksun ite ne düşünebilrisin ki derinine inmeden yüzeyde ne varsa onu alırsın kendine..

Ah mazi ah çocukluğum bana neleri hatırlattı şimdi...

Teyzem dikmişti bana bu pullu pembe elbiseyi, çantamda vardı renkli...

Babamın bizi götürdüğü deniz kenarları
Ankara'da Anıtkabiri ziyaret ederken, arkada anneannem ve abim

Fevziy'le ben

Eski evimizin balkonunda, kar yağmış ebru, fevzi ben ve sinem

Ay Allah'ım 1. sınıfa giderken:)
Fevzi'yle ben

Fevzi ve ben yanımızdaki Bülent eniştem...

Ah ne bu sanırsın Paris ayağında takunyalar...

Zaman nasıl geçiyor, daha 2000 yılına girerken ki hayatım gözlerimin önünde aynı sıcaklığıyla dururken 1 ay sonra 2011 yılına girmiş olacağız...yaşım 32 oldu, çocukluğu geride bırakalı yıllar oldu şimdi kendi çocuğumu büyütüyorum..çocukken rüyalarımı süsleyen o bebeğe sahip oldum, sorumluluklarım oldu, kendi başıma kaldığım zamanlarım oldu, yapayalnızken Allah beni doğrularla karşılaştırdı..o arkadaki sepetide anımsıyorum tıpkı halımızın üzerindeki desenleri hatırladığım gibi..zaman böyle akıp giderken korkuların başlıyor işte hayata dair, evladına dair, sevdiklerine dair...ama hükmedemiyorsun hiç bir şeye...başına gelenlerle yaşamayı öğreniyorsun..yaşamaya devam ediyorsun....

sağlıcakla...


1 Aralık 2010 Çarşamba

Doğru yapıyorum derken yanlış bir şeyler mi yapıyorum?

Burada çok bahsetmediğim, açıkçası sadece son günlerde benim için ciddiyet kazanan kızımın okula gitme-gitmeme, sevme-sevmeme duygularına ilişkin sorunlarımızı düşünür oldum 2 gündür..1 sayfa dolusu sorun yaşadığımız konu başlıklarını çıkardım, acaba nerede hata yapıyorum? bilmiyorum ama üzgünüm hem de çok üzgünüm...yarın yağmurun okulunda pedagoguyla görüşmem var...böyle sendromları ben hiç yaşamadım bugüne kadar ama bir yerlerde hata yaptığım gözle görünür bir gerçek:( umarım çabuk atlatabileceğimiz ufak sorunlardır...


Pek bir şeyle ilgilenesim yok bugün, tek istediğim vaktimin neredeyse tamamını yağmura ayırmak...belki de vaktimin çoğunu ona mı ayırıyorum ki normalde? belki de sorun bu? ben çocuğumu bağımsız yetiştireceğim derken acaba bağımlı mı yetiştiriyorum:( biliyorum kusursuz değilim, herkes kadar kusurlu olabilirim, farketmeden yanlışlar yapıyor olabilirim doğru yaptığımı sanarak...ama geçicek.. bütün bunların geçmesi için biraz zamana, biraz da kendimize güvenmeye ihtiyacımız var ..bir adım atacağız ve bu adımlar sıklaştığında artık istediğmiz yere ulaşmış olacağız...korkup kaçmayacağız, kimbilir bunlar ne kadar da ufak şeylerdir yaşayacaklarımız içerisinde? Büyümeye başlıyorsun ve bu zorlu süreçte yanındayız güzel kızım...


Annen seni kocaman kolları arasına alacak üstesinden geleceğiz bunların...


Seni seviyorum biliyormusun kimseyi de sevmiyorum senden çok :)

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...