30 Aralık 2011 Cuma

Sabahları evden gidince herkes böyle kalakalıyorum bir süre yatağın kenarında... oturup ne yapsam diye şimdi...ne yapsam durumum aslında o güne ait planlarımdan ziyade böyle yalnız kalmışlık duygusundan ileri geliyor...hoş bana eşlik eden bi küçük var yanımda ama o da her zaman beni dinlemiyor ki uyuyor çoğu zaman...

Yağmur'un da Aybars'ında partisi var bugün, biri okulda biri ofiste kutlama yapacakmış, dün akşam bezelere büründük yine, partiye süslü bezeler götürecekmiş yağmur hanım, ne zaman bitecek bu beze çılgınlığımız bilmiyorum, ah dedim ben de yarın kardeşinle kendi kendime parti yaparım evde artık diyorum da "kimse olmayacak ama senin partinde eğlenceli olmaz ki" diyor...Haklı..zaten parti yapmaya da vaktim yok, Aybars da davet etti ama ona da gidemem nedeni? ben ne güzel her işimi hallettim derken perdeci beni sattı desem yeridir, o kadar da beğenmiştim içim sinmişti ama kısmet işte artık salladı mı beni bilmiyorum ama o perdeciye yaptıramıyorum maalesef, işte bu yüzden canıma tak ettiğinden imç ye gideceğim bugün, gitmesi bir şey değil de yalnız gitmesi benim için koca bir şey...

Yağmur bugün heyecanlı hem parti var hem de ilk yeni yıl hediyesini alacak bugün, biz aldık hafta sonu arkadaşı Deniz'e..Twister aldık, oyuncakçılara giriyoruz da yağmur sözde arkadaşına hediye bakmak için giriyor ama bakıyorum kayıp.. reyonlar arasında kendine bakınıp duruyor:) En son kocaman bir ev gördük de böyle sincaplar yaşıyor evde, akşam olunca ışıkları bile yanıyor evin, bir sürü eşyası var odalarında minik minik, baktım eşyasız fiyatı 179 tl idi evin, o evi döşemek için bir 200 tl de harcasan of ki ne of...bu dünya çok kocaman, yer bitirir adamı valla...Bizim zamanımızda oyuncakçı mı vardı? ortaokula giderken annemin aldığı ilk barbi bebeğim bile eczane de satılıyordu...böyle bir dünyamız yoktu...Anneannemle teyzem getirirdi oyuncak sanki orası yurt dışı mı? yok sanırım biz alamadığımızdan oyuncakçı da göremezdik ne bilim öyle olmalı herhalde...göremediğimiz için yetinmeyi de bildik her zaman ... şey duygusu kötü işte bazen anne olarak burada yanlış yapmaktan çok korkuyorum...Hani oyun oynarsın bebeklerinle de arkadaşının bebeği daha güzeldir, yenidir...sen de o küçük dünyanla düşünmeye başlarsın ya kara kara...işte bu duygu beni ezen bir duygudur...İnsan bir kere çocuk oluyor, çizgiyi aşmadan bence sahip olmalı gerektiği şekilde...Sonuçta yağmurunda istediği çok şey oluyor, ama alamadığımız zaman alamayız diyoruz nedenleriyle birlikte, işte bu konuda şanslıyım beni anlıyor...
Geçen gün cebimde 2,5 tl para vardı, "Yağmur 2,5 tl paramız var ne yapalım bu parayla?" diye sordum..."az para mı çok para mı anne? " dedi..."Az para" deyince "damlalı sakız alalım mı o zaman" dedi bana...işte böyle anlaşmaya çalışıyoruz...:)
Aslında çok ta para içine sokmamak gerek çocukları...
Bir sürü taş parası (demir paralara taş para diyor) varmış, bana yeni yıl hediyesi alacakmış, bilmiyor ki yağmurum o bir sürü dediği taş paralarının henüz 5 tl bile etmeyeceğini...

Ah benim güzel dünyam, kızım benim...Hep böyle kalsan, geceleri uyanıp bir koşu gelipte yanımıza minicik bedeninle aramıza sokuluversen...
Büyürsen sığmayacağız ki bir yatağa....
Hatta öyle bir büyüyeceksin ki inşallah yavrum zaman gelecek birbirimize bile sığmayacağız...
Seni çok seviyorum ki bu sevgi biliyor musun kimsenin seni sevemeceği kadar büyük, kocaman, en büyük sevgi :)

29 Aralık 2011 Perşembe


Bazen tanıdık sandığımız insanlar ne kadar da yabancı görünür gözümüze, bazen biz ne kadar mutlu olsak da, evet mutluluğumuzu yaşarken hep bir yanımız eksik kalıyor , bizim sırtımıza binmiş bir yük gibi taşıyoruz onu da beraberimizde...Herkesin mutlu olduğu, iyi olduğu bir dünya yok işte...Her hayat bir masal...bizler yaşadığımız tüm masallarımızın iyi kalpli kahramanlarıyız ama biliyor musun?
Buna inanmalıyız...

Dün akşamüstü canım sıkıldı biraz, ne kadar çok baş etmemiz gereken şey var diye düşündüm, ama bunun yanında da sevdiklerimize koşup sarılacak güçte olmanın mutluluğunu da yaşadım, bu her şeye bedeldi...

Yağmurcuğum bıcır bıcır çıktı okuldan yine, o kadar çok şey anlattı ki bana, sonra da kucağımda uyuyakaldı...Bize yeni yıl kartları hazırlamış, ne güzel bir şey çocuğun tarafından düşünülmek, mutlulukların en büyüğüymüş aslında çocuğunla yaşamak her şeyi...

Hadi fotoğraf bakalım biraz...

Haftasonu İstinye Parktaydık...Baba kızı yalnız bırakmamak lazım, ben mağazada minik kuşa şapka bakarken, bir çıktım mağazadan yağmur yok, babası meydanda tur atmaya yollamış, koşup gelecekmiş:) geldi nihayetinde de ama ne gerek var böyle heyecanlara...:)

Uyuyakalanlar....

Pembe geceliğe pembe taç yaptım, hiç de takamam ya böyle şeyleri yaptım bakalım...




Oyuncak hikayesinden buzz bu, yeni yıl kartımız aynısından bana da yapmış kızım...Böyle sayfayı çevirince dayısına yazdırdığı yeni yıl dileği çıkıyor:)



Bu da Oyuncak hikayesinde ki vudi....:)

Posted by Picasa

Posted by Picasa

28 Aralık 2011 Çarşamba



Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen.
Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır.
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek.....

Elif Şafak - Firarperest

Bu aralar başucu kitabım bu değil ama hoşuma gitti.
Şimdilerde geçmişte başlayıp bitiremediğim ama şu anda azimle okuduğum gece kitabım "Oma..."

22 gün sonra...

Hal-i ruhaniyetim nedir diye sorma, bin bir türlü duyguyu beynimde ayrıştırma çabası içerisindeyim, kendimi bazen kendimden başkasına dökemiyorum, bir an önce geçsin bitsin istiyorum bu 22 gün...

Artık bitti sokak çarşı işlerim, düşünüyorum da yağmurda bu kadar hareketli değildim, ortaya çıkanlara bakılınca aslında yağmurda ki hazırlık daha üst seviyedeydi ama benden çok annem yardımcı olmuştu, şimdi çalışmıyor olmamın verdiği rahatlıkla anneminde çalışıyor olmasının verdiği sıkıntıyla çoğu işi kendi başıma hallettim sayılır, şimdi evde ki hazırlıklarım başlayacak, inşallah yılbaşı sonrası evle ilgileneceğim, insan özeniyor her şeye, her şey iyi güzel olsun istiyorum...hastaneyle ilgili çoğu şeyi ayarladık, odamızı seçtik, fotoğrafçımızı çoktan ayarladım, istedim ki hepimizin olduğu fotoğraflarımız olsun en güzellerinden, yağmurumun, bebeğimin, annelerinin babalarının olduğu kocaman fotoğraflarımız olsun...

Evde hayaller, heyecanlar en üst seviyede...

Yağmurcuğumu yılbaşı heyecanı sardı, kimi sarmaz ki alışmışsa yeni bir yılda yeni bir hediye alacaksa eğer:) rifi ve yağmur başta heyecan yaşayıp bekleyenlerden, yağmur her ne kadar hediyeye ya da ona alınan çoğu şeye doymuş ta olsa bekliyor yine de, ama geçen sabahta bana dedi ki ne alsam diye sesli sesli düşünürken..."kolye olabilir, bilezik olabilir, kıyafet olabilir..ama hiç bir şey almasan da olur anne" o kadar duygulandım ki, yani küsmüyor, alınmıyordu bana daha ne olsun, sonra yine pazartesi akşamı babasıyla geldiler eve , kapıda bana bir iyi bir de kötü sürprizi olduğunu söyledi, kötü olan ona yaptığım bir tacın kırılmasıymış, bende "olsun önemli değil üzülme" dedim "ama sen yapmıştın bana bunu anne" dedi...yine çok duygulandım, yani kıymet bilmesi, değer vermesi, farkında olması beni çok mutlu etti...

Yağmur her yeni gün benim dünyamda keşfim...

Dün akşam babası ona "senin dilin çok uzadı bu aralar" dediği zaman uzattı dilini bakıyor nasıl uzamış diye:) çok güldürüyor bizi....
Artık TV açmıyoruz yağmur uyuyana kadar, yani önemli bir durum yoksa eğer, bu arada da beraber vakit geçiriyoruz, pazartesi akşamı da onlardan biriydi, Yağmur öğretmen oldu bizde yaramaz öğrencileri.. biz gülmekten oynayabildik mi bilmiyorum ama çok eğlendik hepimiz...

Ne gerek var televizyona dünyanın en hakiki gülmecesini yaşarken kızımızla...

Bebeğim uyuyor şu anda, annesi de sürekli acıkıp bir şeyler yeme peşinde, şu aldığım 14 kilo ile tamamlasam ya kalan 22 günü de:)

23 Aralık 2011 Cuma

27 gün sonra...

Evet kaldı 27 günümüz...
Bu evde 4 kişi olmaya kalan gün...
Aslında çoktandır bir küçük kalp çarpıntısıyla 4 kişi olduk bile, ama artık sesiyle, dokunuşlarıyla, bakışlarıyla hepimizin hayatını değiştirecek minik bir yavrumuz oluyor...
Adını koyduk, aslında çoktandır bir isim arayışı içerisindeyiz, nedense ben hangi ismi bulsam eh kalabalık aile olunca her ağızdan bir ses çıkar oldu, sonunda ben dayanamadım, babası koydu adını kızımızın, yine yağmurda olduğu gibi bizim için anlam taşıyan bir isim oldu, benim için alışması biraz zaman aldı, ama işte insanın yüreğindeki gözlerin ufkunu değiştirince birden soluksuz kalıveriyor insan, bu da öyle bir şeydi benim için...

Geriye sayımlara bu şekilde devam edeceğim...doğum zamanı yaklaştıkça aslında benim korkularım da azaldı, heyecanım başladı...

Yağmur melek hanımın bugün cuması, dün akşam yatarken planı hazırdı bile" yarın geç yatabileceğim" :)

Dün bana anlatmaya başladı" hani böyle içine resimleri koyuyorsun, minik bir şey, sonra bilgisayara takıyorsun, oradan resimlerini görüyorsun bizde var mı anne ondan?" "evet var ondan, adı usp." dedik ve bebekliğinden başlayıp biraz fotoğraf attık içine birde şarkı ekleyip üzerine, götürdü okuluna bugün, arkadaşlarına gösterecekmiş...
Bugün ayrıca yerli malı haftası kutlaması yapıyorlar, meyve götürdü okula, ama dün akşam okuldan almaya gittiğimde yağmuru bir türlü ikna edemedim, neden mi? "Türkiye'de yetişen bir meyve olmalı" diyor, "tamam çok güzel portakalımız, mandalinamız var" diyorum, "Antalya gibi buradan daha sıcak yerlerde yetişir" diyorum, ama gel gör ki yağmur Antalyayı bizim ülkeden saymıyor, e nereden olacak o zaman dedim bir kaç tekrardan sonra "Ortaköyde yetişen meyve yok mu" diyor bana...haydaaa, "bak dedim etrafına var mı sence portakal ağacı?bu meyveler burada yetişmiyor" dedim, tekrar başa döndüm, "Türkiye'nin bölgeleri var dedim, her bölgede başka başka şeyler yetişir dedim, bizim ülkemizde portakal yetişir dedim sonra turistler çok beğenirler hatta biz onlara kamyonlarla kasalarca, onların ülkelerine göndeririz bu meyveyi dedim...
Okurken bile daral geliyor bunları, ki anlatırken halim ne fena....ama sabırla anlattık akşam babası da gelince...sonunda ikna oldu...Portakal ülkemizde yetişir...
Bazen gereğinden fazla açıklama yapmaya başlıyorum ya yağmura, kafası karışıveriyor sırf benim yüzümden...

Hımm dün bir şeyler okuyorken kendi kitabında "abur çocuk" demez mi? o küçücük ağzından çıkan o "abur" kelimesi bir şekerdi ki anlatamam...

Yarına sanki gökten inmişcesine misafirim gelecek...takıldım mutfağa yine...

22 Aralık 2011 Perşembe

Günlerdir bekliyorum kargo gelecek diye...
Minik kızlarıma almıştım bunları "şirinler diye" aslında ilk önce yağmura almıştım, çünkü bebeğimizin çok var bodyleri, yağmura ne aldığımı internette gösterince, miniklerini de gördü illa tutturdu kardeşime de alalım diye, biz de aldık (aslında benimde aklım kalmıştı:) ...



Yağmurum sunumunu yaparken...



Ayşemizi sergilemişler okul girişinde, aman pek gururlandık.













Posted by Picasa
Çok yazasım gelmiyor bu aralar, zorlayarak kendimi yazıyorum, işte öyle bir şey...

Yağmurumla günler dolu dolu geçmeye devam ediyor, okulda yaşadığı dertleri, evde bize yaşattığı mutluluklar...dert demişken yağmurun derdi ne olabilir ki aslında değil mi? ama bir akşam okuldan çıktık böyle bana dedi ki " anne çok büyük bir sorunum var, ne yapacağım bilmiyorum" diyerek üzüntüsünü dile getirdi, meğerse kızımla evlenmek isteyen 3 çocuk varmış okulda, kime ne diyeceğini şaşırmış, birine evet dese öbürleri küsermiş, çok düşündü o gün akşam, bize resimlerini gösterdi, biri varmış o gaz çıkarıyormuş ağzından, o olmazmış zaten, biri de pek küçükmüş, neyse birini seçmiş sonunda, derdi bitmiş görünüyordu...

Sonraaaa çok anlayışlı bir kızım var, düşünceli...geçen akşam banyo yaptırdım yüzüne de bebeğimiz için aldığımız kremlerden sürdük bebek odasına gidip, söylendi neden o kremlerden sürüyormuşuz ki, bitermiş, onlar kardeşinin kremleriymiş, o kendi kremini sürermiş...ahh dedim yağmur ona "Sen çok düşünceli birisin kardeşin senin gibi bir ablası olacağı için çok şanslı biliyor musun" dedim...gerçekten bunu hissediyorum ama geçen süreci çok rahat geçirdik, yağmurun kafasına takmayacağı şeyleri ben düşündüm hep, şimdi de doğum zamanıyla ilgili endişelerim var, kendim doğru diye düşündüğüm şeylerin yanlış olmasından korkuyorum, bu yüzden okula gidip pedagogla konuşacağım haftaya...

Minik kızım ise 2260 gr. olmuş, çok büyük değil çok minikte değil , daha 4 haftası var bebeğimin, biraz daha büyüyecek, aslında düşününce normal, yağmur 41+3 te dünyaya geldiğinde 55 cm boyu, 3940 gr kilosu vardı, aralarında anne karnında geçirdikleri süre açısından 3 hafta fark olacak, doğal olarak küçük bebeğimiz daha minik gelecek annesinin kucağına...şimdilik keyfi yerinde, biraz suratsız göründü gözüme bu sefer ama, oynamaya devam ediyor içimde, sürekli göbeğim açık bir şekilde dolanıyorum zaten evin içinde, elim sürekli karnımda, mesela böyle dayanıyor karnımın içinde bir yere elimi bir koyuyorum üzerine kayıp ileriye doğru gidiyor, ben de çok seviyorum bu oyunu:)böyle cevizden daha küçük bir şey düşüneceksin içinde arada bir artık orası ayakları ya da ellerinin bir bölümü olabilir diye düşünüyorum, çünkü herhalde ancak o kadar hızlı oralarını oynatabilir bilmiyorum ki, işte tam derinin altında oynasın dursun, bilmem hayal etmesi zor bence, ama çok mutlu eden bir şey beni...tam bir bilinmezlik işte bu dünya da, geçirdiğin 9 ay boyunca içinde bir şeyler olduğunu sadece hissedebiliyorsun, birazda ürkütücü, zaten anladım ki 2. bir çocuğa sahip olmak çok daha ürkütücüymüş, yağmurda kendimi bu kadar aptallık, delilik artık ne dersen adına, evham, içinde bulmamıştım, o yüzden bana yeter, ben çocuğumun yüzüne bakarken ağlayan bir insanım, onun minicik bedeninin hayata karşı tutunmasını, izlerken bile sanki yaşlanıyorum...
İnsan çok korkuyor ya da ben mi çok korkuyorum bilemiyorum ama bazen o içinde büyüttüğün sevginin sana yarattıklarından korkuyorsun...

İşte böyle geçen günler...

Bana gelince, sipsivri bir göbek, 57 kilonun üzerine alınmış bir 13 kilo, doğumdan sonra kalacak bir göbek üzerine düşünüyorum kendimi, ama hırslı ve azimliyim, haftanın 3 günü spora gideceğim, hatta 4 te olabilir, anlaşmayı yaptım aybarsla, akşamları kaçıyorum evden, yine eskisi gibi olurum, korkmuyorum...keşke hamileliğimde de yapabilseydim sıkça spor ama haftada bir anca gidebildim o da yüzme ve yürüyüş sadece, ne bilim tembellik çöktü, insanoğlu varolduğu şeylerin kıymetini bilmemekte üstüne yoktur işte....Neyse sağlık olsun, her şeyin başı sağlık gerçekten...bugünlerde geri gelmiyor o yüzden yemeye devam:)


16 Aralık 2011 Cuma

Minik kızımın ve benim odamın perde işi de halloldu, pırıltılı bir tülden yaptırdım ikimize de, yağmurcuğum tepki gösterir mi bilmiyorum :( ne bilim kıskanabilir belki :( çok üzülürüm o zaman, ama anlaşırım ben kızımla...eksikleri tamamlamaktan bir hal oldum, ama çoğu bitti azı kaldı, her şey güzel olsun diye uğraştığım için böyle zaman alıyor...üç dört parça eksiğim kaldı, zor işmiş, maddi boyutu en fazla zorlayan kısmı tabi ki, ama yapılacak bir şey yok yapılacak şeylerin yapılması var sadece...
Umut et mutlu ol yılbaşı yaklaşıyor, işin ucunda milli piyango var:) her yıl olduğu gibi herkes üzerine hayallerimi kurdum bile:)
Neyse minik kuşun, O da minik ablası bugün sinemaya gitti, sinema olunca başka bir heyecanla gidiliyor okula, hem de üç boyutlu olunca Alvin ve Sincaplar heyecana heyecan kattık akşam:) bu aralar fazla mı yoruluyor acaba yağmurcuk, daha bir sakin davranıyor evde, ben de şaşırıyorum hoplayan zıplayan çocuğum yan gel yat şeklinde, ama yağmur bu belli olmaz hali, yarın dansa da gitmeyecekmiş ? Charlie nin yılbaşı bir şeysi varmış televizyonda herhalde onun için?

Hadi Pelin gidiyor artık, yine sokaklarda işim var.
Ben artık oturmak istiyorum böyle her şey bitsin, kafam boş kalayım istiyorum...
Az kaldı...

15 Aralık 2011 Perşembe

zaman zaman:)

Hale bak o zaman da çorba karıştırırmış:)
saçların süpermiş annecik, dudağında da ruju var:)

Yağmur 2 yaşında

O ne sinirmiş acaba ağzında memeye bakmadan:)
fatoş memeli seni:)

Minik tatlı kuşum , kızım benim:)
Kırmızı elbisen büyükanneannenin 2. yaş günü hediyesiydi...


Ay aman ne çikinmişin sen
şişik suratlım

"Bi el bi gulak" hiç unutmam senin bu hallerini...
o pijamayı da ben dikmiştim sana dikiş makinemi ilk aldığımda:)

Posted by Picasa
Bazen insanlar korkusuzca olabiliyorlar, nasıl bir yaklaşım aslında düşününce daha çok korkuyorum bu dünyadan, beyinleri yıkanmış çocuklardan bahsediyorum, beyinleri yıkanıp korkusuzca bizlere yanaşan insanlar bunlar ve bence teröristten farkları yok, bizlere korku salarak, düşüncelerimizi eze eze bize doğru gelen insan yığını bunlar...Allahı'm korusun çocuklarımızı bizleri bu insanlardan...

Neyse, hayatta korkulacak kaçılacak o kadar yan var ki aslında bazen biz insanlar çıldırmış olmalıyız diyorum...

Fazla yazamıyorum, yorgunum, yoruluyorum, son haftalara girince üzerime o hamileliğin hani hep sordukları" ağırlaştın mı" durumu çöktü, evet diye diye ağırlaştırdılar beni, tosbağa gibi oldum, popom şişti, göbeğim benden yarım mt ilerde geziyorum...artık otururken, yatarken rahat edemiyorum, sürekli batıyor her şey, uykularım uyku değil, zaten zor uykuya dalarım bir de üzerine gecede 5 kez tuvalete kalkma durumu olunca bütün bunların üzerine bir de yağmurun bana benzer hallerde gecede 3 kezde onun uyanıp susaması, tuvaleti, canının sıkılması...gece söyleniyorum ona "yaşlı kokonolar gibi kalkıyorsun" diye ama sanki ben ondan farksızım...az kaldı ama ben yine de düşününce 4,5 haftamın daha böyle geçeceğini yaşayan bilir hesabıyla rahatsızım....

Yağmur, güzel minik burunlu kızım benim, keşke dünyaya senin gibi bakabilseydim, bilmem ki bazen sana bakınca ağlayasım geliyor benim, deli miyim belki delilik yapıyorum evet, her şey iyi giderken ne diye ağlar ki insan? ama o kadar safsın o kadar temizsin ki, o kadar uzaksın ki kötülükten, o kadar anlamsız ki bakışların kötülüğe karşı, senin dünyan da tıpkı senin gibi küçük işte, burnun gibi, ağzın gibi, gözlerin gibi...o küçük dünyada tıpkı ağzına attığın bir şeker tadında her şey....dilerim hep öyle olsun minnacık kızım benim...sen minnacıksın ya kardeşinde minnacık işte karnımda, akşam sana masal okurken ellerini koyduk karnıma, kardeşin dolanıp duruyordu karnımın içinde, o kadar hissediyorsun ki onu gözlerin sevinçten çakmak çakmak oluyor...Seni çok seviyorum, sizi her şeyden çok seviyorum...

Deli anne birazdan seni almaya gelecek, ummazdım 9. ayımın içindeyken de o yokuşu tırmanıp seni alabileceğimi...ama olmaz dediğin çok şey gibi bu da oldu işte...:)


12 Aralık 2011 Pazartesi

Böyle günler birikince son günlerden başlıyorum yazmaya unutuyorum çünkü....Mesela cumartesi...Yine apar topar sabah kalkmaları, taksime gitmeler, yağmurun dansları...yorulduk çünkü bu dans dersleri çıktı çıkalı sabahtan çıkıyoruz evden akşama anca dönüyoruz, bu hafta da eminönü'ne gittik Yağmurla...zor oldu ama çok kalabalıktı neyse ki evimize dönebildik sağ salim...

Pazar günü ise ne diyim biraz kabus gibiydi, neden dersek yağmuru anneannesine bırakıp biz aybarsla tiyatroya gittik, hayatımda böyle facia bir oyun izlememiştim, yani gülermisin ağlarmısın olduk, bir ara uyumuşum o kadar feciydi yani...ne oyunculuk, ne teknik anlamda doyurmadı bizi...çıkınca da çok güldük...

Yağmuru almaya anneme gittik tekrar, anneciğim sağolsun minik kızımıza aldığımız kumaşlardan nevresim takımları, havlular vs. gibi dikişlerini yapmıştı, pek güzel oluyorlar, tam olarak bitince her şeyi resmedeceğim, yağmurda da olduğu gibi...bu aralar hazırlıklarımda biraz hızlandım, zaman daralınca hepsini programladım, pek evde olmayacağım bu aralar, sokaklarda doğurmadan evimde rahat rahat oturmak istiyorum bir süre, malum evde de yapacaklarım var...

Neyse şimdide bu kadar gerçekten zorluyorum ama aklıma gelmiyor başka bir şey, illa ki gelecek ve yine yazacağım....

Ak Sanattan...

Okuldan...
Yağmur ve en yakın arkadaşı Dila...
Bu aralar evde de sürekli yaptığımız hareket..."anne bak"

Komik şeyler:)

Posted by Picasa

7 Aralık 2011 Çarşamba


Aslında çok yorgunum, ama uykuda geçen zaman yitik zaman bana göre, hiç bir şey hissetmediğin, her şeyi unuttuğun, benim gibi biriysen gece boyunca amansız rüyalarla boğuştuğun, kısacası kendine eziyet ettiğin bir zaman dilimi...o yüzden göz kapaklarıma uyku perileri binipte beni çekiştirmedikçe uyumayacağım...Kız babası olunca masallar bile değişirmiş:) güzel bir karikatür, aslında çocuk sahibi olunca sadece masallar değil bütün hayatın değişiyor ya, bunu da ancak çocuk sahibi olanlar bilir...

Akşam akşam neler yapmadık ki, okuldan eve gelince ben ne gerek varsa neden boş boğazım durmaz ise kendime iş çıkarıp aşure yaptım, iyi olmadı mı oldu tabi 2 tabak yedim bile, ama ne gerek vardı bunca yorgunluğa demiyor da değilim, tenceresi, tenceresinin tutmuş dibi, tabağı, narı, cevizi, kepçesi derken kendimi bulaşık yığınının ortasında buldum...diğer yandan evde yemek yok, bu arada çorba karıştırıyorum dibi tutmasın diye, diğer bir yandan yağmur söyleniyor ne zaman ben sana makyaj yapıcam diye...bunların üzerine yağmurun bugün banyo yapması gerekti, yarın okulda sunum yapacakmış sunum hazırlamamız gerekti...derken derken hepsi yapıldı, yağmur uyudu, mutfak dingin, aşureler yerini buldu, projemiz yapıldı...yarın yokum yazamam, unutmadan bu günün karmaşasını da yazayım dedim...

Sunum konumuz / Vücudumuz


Atık malzemelerden iç organlar


Organların tanımlamaları Yağmurdan:)

Mideyi böyle şişe dibinden istedi, içine de ekmek, mandalina, elma, çikolata koyduk:)


Kaka işte!

Bu da kapaklı beyin, açıyorsun kapağı....
Ve işte Ayşenin beyni...
Komik mi hayır bence çok yaratıcı:)
Yarın kızım sunum yapacak arkadaşlarına, çok ama çok beğendi ortak çalışmamızı...

Posted by Picasa

Bu hengameden küçük kızıma kalan ne onu bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa ne kadar yorgun olursam olayım güzel sonuçlara ulaşmanın hazzıyla mutluyum...E ben mutluysam, yağmurum mutluysa, minik kızımda mutlu olmaz mı....

Ya böyle içimde kıpır kıpır bir şeyler yani o bir şeyler benim küçük kızım, insanın içinden ağlamak geliyor ya, orada tam da karnının içinde yavrunu büyütmek, onun ne yaptığını bilmediğin kırpınışlarını hissetmek, delice meraklanmak, kendini ve hislerini ifade edememek, işte tam da o boşluğun ortasında sadece ağlamak...ağlamak ki sadece anne olduğun için ağlamak...


Dün gece bir rüya gördüm, beni geride bıraktığım yerlere götürdü, hüzünlendim sabah sabah...Hiç kimse bilmiyor bazen doğru yaptıklarının ardında gerçekten yanlışları mı var?ya da tam tersini...Acıyla tatlı karışımı bir şey işte seçimlerimiz...

Dün minik balığın kontrolü vardı, yine yüzünü göstermedi bize, koymuş ellerini kafasına açmış ağzını uyuyor, o kadar tatlı bir şeyler yedim kıpırdasın diye ama yok haklı canı isteyince oynuyor yavrucağım, artık kontrollerimiz sıklaştı, büyümüş 1850 gr. olmuş kaldı 6 haftamız, avuç içim kadar bir bebeğim olacak gibi...olsun dua ediyorum sağlıklı olsun başka bir şey istemiyorum...yine de 3 kilo olur herhalde ?

Yağmurum bayan Elivedırım o neyse sürekli bir elivedır dır gidiyor evin içinde, ama sanırım bir prenses ismi mi? çünkü böyle merdivenlerden inerken elini tutmamı istiyor" bayan elivedır" diyerek ama bu elivedır her kimse o hep ben oluyorum...

....................İşim çıktı beklenmedik bir misafirim geldi kahvaltıya çünkü, şimdi kaldım tek başıma yine, öğlen saatlerinde olmamıza rağmen akşamüstünü hatırlatan bir hava var dışarıda, canımı sıkmıyor değil ama ben yine de dışarılarda bir şey yapmak istemiyorum, insan çocukluğunda neyse o mu oluyor ki hep?ben çocukken de pek severdim evcilik oynamayı işte hala böyleyim, evimi seviyorum evcimenim, keşke bir de daha havadar bir evde yaşasaydık ama canımı sıkmıyorum bir gün o da olacak hatta bir gün bu kapıdan çıkarken içim hüzünle dolacak bunu da biliyorum, Her şeyin bir zamanı var bende bu zamanın dolmasını bekliyorum...

Yağmura yeni bir taç yaptım, gerçekten insan emek verdiği bir şeye kıyamıyor, bilmem ki acaba yaparken bütün yaşanmışlıkların göz önüne geldiği için mi? ya da şurasına da bunu koysam acaba yağmur beğenir mi diye düşündüğün için mi? ya da her şeyi boşverip okuldan gelip ona bir şey yaptığını gördüğünde gözleri parladığı için mi?

Her ne ise ne aslında hiç önemi yok, sen mutlu ol güzel kızım, sen sağlıklı ol bende daha bir şey beklemiyorum senden gayrı...

5 Aralık 2011 Pazartesi

32 haftamda bitti, geceleri uyuyamıyorum, sürekli tuvalet, yağmurun odası, yatağım arasında gezinip duruyorum, üzerine bir de aybars horluyorsa eğer yatacak başka yer arıyorum, burnum tıkalı , sürekli o bantlardan takıyorum, artık doğurmak istiyorum...6 haftam kalmışken hala sorular soruyorum kendime, "hazır mıyım?" diye, aynı soruyu aybarsa soruyorum onun endişesi yok, yağmura soruyorum onun henüz ciddi anlamda anladığı yok, onun yerine ben düşünüyorum, "hazır mı?" diye...benimde endişem olmamasına rağmen, 5,5 yıldır yaşadığımız 3 kişilik hayatımıza ek olarak bir hayat daha geleceği için bazen neler olacağından habersiz yaşıyorum...ama heyecanlıyım çok heyecanlıyım, gözlerimi açtığımda karşımda nasıl bir çift göz bulacağımı merak ediyorum, yağmuru merak ediyorum en çok, nasıl karşılayacak kardeşini diye...
Bilmem ki hep bunlarla dolu olduğu için kafam başka şeyler anlatamıyorum...

Güneşin, ağaç yapraklarına vurduğu titrek yansımaları doluyor odaya...Eve her girişimizde kurabiye evimizin şeker ve tarçın kokuları karşılıyor bizi, yağmur arada bir dürtüyor şekerleri belki bir iki tanesi düşerde ben de yutarım düşüncesiyle sanırım:)

Hafta sonu yine dans kursumuz vardı, gittik sonrasında artık sokaktaki kalabalıklardan bıktığım için bir yere gidesim gelmedi ..yağmura şirinler cd si aldık , karnımız aç olduğundan da pizza ısmarladık kızımla kendimize, televizyon karşısına geçip film izleyip pizza yedik...

Hatırladığım hafta sonu manzaralarımız bu kadar ama eminim daha çok şey var yazacak...

3 Aralık 2011 Cumartesi

İşte ne yapıp edip biz de kendi hayalimizde ki evimizi yaptık:)
Bizim evimize kar yağmayınca biz hayal kurduk ve kar da yağdı, şekerde doldu evimize...
Oturduk dua ettik karşısında, istediğimiz her şeyi bu kadar kolay gerçekleştirip mutlu ve sağlıklı olabilmek için...



Evimizin bahçe kenarları marsmalow şekerlerden, görünen iki küçük çocuğumuz var yağmur hansel ve gratel yaptı onları...

Kardan adamımız şeker hamurundan, yağmur yaptı tamamen (atkı ve bere hariç)












Posted by Picasa

Yapım aşamaları...


İşte böyle...kurabiye yapımı ve evi yapıştırma aşamaları benden olsa da süslemeler kızıma ait daha çok, bu kadar çok şeker yapışmasından belli olsa gerek, gerçi şimdilerde bakıp bakıp "bu kadar şeker koymak zorundamıydık" diyor, o da canı yemek istediğinden:)

Biz şimdiden yeni yıl havasına girdik bu şekerden evimizle...
Erken kutlama olsa gerek ama sağlıkla ve mutlulukla kalmak istiyoruz yeni gelen senede de...
Mutlu yıllar!

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...