31 Ağustos 2012 Cuma

O kadar fedal (pedal) çevirmiş, o kadar yorulmuş, hala ona bisiklet süremiyorsun diyorlarmış, hep üzüyolarmış onu :( 

cık cık cık çocuğumu ağlatmış abisi...bir de dedesi...
İyi ki Yağmur'u doğurmuşum ya iyi ki Aylini'de doğurmuşum, doğurmak deyince böyle ağzımın içi doluyor o kadar büyük geliyor ki harfler birbirine dolandıkça, kendimi çok mutlu hissediyorum böyle söyleyince...

Şu anda ben aylini uyutuyorum odada, içeriden yağmurun konuşmaları duyuluyor, düşünüyorum sadeceşu an, tıpkı geri gelemeyecek tüm anlar gibi; onun ağzından çıkan o minik kelimeler, nasıl da güzel geliyorlar kulağıma..

Geçenlerde de yürürken düşündüm ne kadar da mutlu olduğumu, aylinle beraber hayatım ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın benim onun doğumuyla, iki kızım olmasıyla, aslında eskisinden ne kadar da çok mutlu olduğumu  düşündüm, içim bütün bu mutluluklarla doluyken her geçen gün sanki ömrüm uzuyor onları sevdikçe, onlara baktıkça, doyurdukça, besledikçe, anne oluşumla...
Dilerim ki herkes yaşasın bu mutluluğu, dilerim ki kızlarımda büyüyüp "anne" olduklarında onlarda böyle güzel çocuklara sahip olsunlar, mutlu olsunlar..


Biz yine Çatalca'dayız, anneannemin Ankara'dan gelişiyle hep beraber burada olmak istedik, iyi de oldu ben az biraz daha tembellik yapıyorum burada:) oysa yapılacak dünya kadar işim var beni bekleyen...kızlarımla ilgili anlatılacak da  çok şey var ama yakında  düzenimi kuracağım, çok daha fazla yazacağım, malum sonbahar gelişini kendince müjdeliyor, özledim ben ruhumu saran o gri bulutlarımı, üzerime çöken o hüznü...o yüzden çok ama çok yazacağım...ayrıca bir kitap daha bitirdimmmm J.M Coetze "yavaş adam" ....şimdi sırada benim canım Haruki Murakamimin yeni romanı var,"1Q84" ilk işim onu ısmarlamak olacak, heyecanla bekleyeceğim okumayı...

Neyse burada kucak üzerinde ancak bu kadar yazabiliyorum....saçlarım uzuyor, uzadıkça eski halim geri geliyor, onları tepemde toplamak hoşuma gidiyor....


11 Ağustos 2012 Cumartesi

Minik aylinimin çorabı kalmış yatağın üstünde, yağmurumunsa yastığı...yağmurum bu gece yere yatak yaptı orada yatacak..
3 haftadır çatalcadayız, buraya geleceğimi biliyordum da bu kadar kalacağımı hiç tahmin etmiyordum ama buranın sessizliği, rahatlığımız, çocukların havuz olayı derken kaldık...şimdi heyecanlıyız bu hafta sonu evimize dönüyoruz, insan ne kadar anne babası da olsa yanındakiler evini özlüyor işte...sanki 25 yıl onlarla aynı evde yaşamamışım gibi insanda ister istemez bir rahatsızlık oluyor..kendi evin ne de olsa her şey sana ait, kendi dünyan, koltuklarının sıralanışı, tabakların, çatalların dizilişi, banyoda ki sabun kokun, evimin içinde dağılmış yığınla oyuncak, birikmiş çamaşırlar...işte beni bekleyenlerden sadece bir kaçı...Alışkanlıklarımız işte , biz mi onların peşinden koşuyoruz onlar mı bizi bırakmıyor bilmiyorum...
İşte mesela internet..ne işi var bu dağın başında internetin ama dayanamadım, burada işte, sözde her güne yazma planım vardı ama kaç hafta geçti ben daha ilk kez yazıyorum...bazı alışkanlıklar da şart işte tıpkı internet gibi...
Neyse benim şekerlemelerimden bahsedeyim, biri Aylin ki artık çok ama çok tatlı...6,5 ayımız bitti..9 gün sonra tam 7 aylık olacak, doğdu doğacak derken, güldü gülecek derken işte şimdi  hepsi gözlerimin önünde bebeğimin...benim artık klasik hallerimden biri 'aslında yazacak çok şey var ama...' diyeceğim artık çok fazla vaktim yok...:) o da olacak ama bu günleri de atlatacağım yakında o zaman da kendimle ilgili çok güzel şeyler yapacağım:)
Yağmurumsa burada havuzdan çıkmıyor donuyor, dudakları morarıyor ama su kuşum benim sürekli suda, aylinimde çok seviyor, su soğuk çok sokmuyorum ama girince de çıldırıyor miniğim benim...Yağmur da arada çok sıkılıyor buradan ne de olsa şehir insanı :) akmerkezi özlüyormuş ne varsa akmerkezde de yani hiçç maksat gezmek işte, iyi alıştı anasıyla kızım kahve dünyalarında dolaşmaya eh haliyle onu ister:) alem kız, yağmurda macera bitmez, laf tükenmez, otur dinle:)şimdi sezon açılacak kızım maça gidecek babasıyla yuppiiii, sonunda...bu işe en çok aybars sevinir oldu, 8 yılda beni alıştıramadı da şu futbol olayına, kızı oldu onun gibi bir fanatik, geçen sezon yenildikleri zaman küsüp oturduğunu bilirim yağmurun, gidip babasıyla maç izlerdi, bazı geceler yenildiklerinde aybars artık yenildik demiyordu üzülmesin diye, yoksa bütün gece somurtup oturuyor, şaka yapmıyorum o derece:)
yazım kurallarını hiçe sayıyorum bu gece, zaten popom ve bacaklarım bilgisayarın ateşine uğradı, bir de karanlık zaten ..
Benseeeeeee ben napim işte pelin aynı pelin debelenip duruyorum, hala kitap okumayı çok özlüyorum ve hala elime kahvemi alıp bir de ince kent sigaramı alıp keyif yapmayı özlüyorum ama aylinim hala emiyor o emdiği sürece ben bu keyfe ara veriyorum...bir gün bu özlemle anacağım günleri sıkıntıyla yaşamak istemiyorum hiç bir zaman...

bugün bir yerde okudum neydi dur bulayım heh;


Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu ve sahip olduğunu sandığı. ve  bir de aslında sahip olmak istediği....etti 4

- Murat Menteş -


İşte böyle, kimse inkar etmesin:) herkes bu 4 lüyle yaşamasa da en az 2 siyle yaşıyordur...itiraf etmekten korkuyoruz hep ama içimiz bizi yanıltmıyor işte, bazen kaçtıklarını kovalarsın ama.... belki de her şeyi olduğu yerde bırakmak lazımdır...kimbilir....

Hadi anne uyusun artık, gece aylinin anlam veremediğim ağlamaları başlayınca bana yedek uyku gerek:) Yeni fotoğraflarımız haftaya belki de sonraki haftaya :)



  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...