30 Ekim 2012 Salı





Bu nasıl bişey yaaaa????

 
Posted by Picasa

yazacak çok şey var lakin yazacak zamanım yok:(



Yağmura aylar önce tanıtmıştım bunun şeytan tırnağı olduğunu, gel gör ki onun dünyasında  bunun adı
"cadı eti"
olarak aklında kalmış....
Posted by Picasa

17 Ekim 2012 Çarşamba

Aylin cuma günü tam 9 aylık bir bebek olacak!
emekliyordu sonra tutunup kalkmaya başladı ,
tutunup kalkıyordu sonra sıralamaya başladı
sıralıyordu sonra bugün tay tay ayakta durmaya başladı!
Minik bebeğim iyi ki seni doğurmuşum!

dün ve bugün kızlar



Bu kızlar bir alem dün gece deli oldum, isyan ettim, dedim ki nasıl olur da benim çocuklarım gecenin 11 buçuklarına kadar ayakta olabilirler?? ve nasıl olur da aylin o saatte uyumasına rağmen sabah 9 da uyanır? yok bugün kararlıyım hadi bir kaç gündür doğumgünüydü, gece alışverişleriydi derken düzenimiz kaçtı ama bu akşam herkes uygun vakitte yatakta olacak! Sonra sabah yağmur bana söylüyor "anne artık sen benden önce kalkıyorsun" e tabi ki kalkarım senden önce, sen yatıyorsun gece vakitlerinde sabah ta kalkmak bilmiyorsun yağmurcuğum, keşke aylinde bi parça sana benzeseydi bu uyku konusunda ama yok 2. çocuk 1. çocuğa hiç hiç benzemiyor !

Dün akşam aylini anneanneye bırakıp biz yağmurla alışverişe çıktık, biraz da ateşi vardı yağmurun dedim ki "sen gelme yağmurcum evde dinlen", ama "yok" dedi "gelicem" nedeni ise ben onun tarzı olmayan şeyler alırmışım ona sonra giyemezmiş?? anladım artık kendimi, doğru, böyle ben de anneme benzeyen anne oluyorum sanırım:) ya da annelik hep böyle, kendi bildiğin gibi bu devran döner sanıyorsun ama cık! öyle olmuyormuş:) bizde yağmurun tarzı şeyler almaya gittik artık:) yine de anneliğimi yaptım bazı şeylerde:) "aa evet çok güzelmiş" dedim bazı şeylere "ama bak gel diğer mağazalara da bakalım" deyip sıvıştım oradan kızımı da koluma takıp... ne fenayım değil mi??

Yukarıda ki fotoğrafta bu sabahtan, yağmur aldığımız şeylerden mağaza yaptı kendine, ben de müşterisi oldum alışveriş yaptım ondan, çok tatlıydı geceden planlamıştı bu oyunu, sabah gözünü açar açmaz " anne ben aylinin bazı kıyafetlerini askıya asabilirmiyim" deyip kendine mağaza yaptı canımın içi bu benim ya  :)

Şu aşağıda ki cadolozda dün gece saat 11 sıralarında odasını dağıtırken, kafasında da yeni şapkası, bakalım dedik çıkaracak mı şapkasını malum hiç sevmiyor da....neyse çıkarmadı, şimdi uyuyor gecenin acısını öğlen uykusundan çıkarıyor iki gündür...:)
balık ya, çok tatlı bunlar bu ikisi beni deli ediyor kendimi unutuyorum vallahi de billahi de....
 
Posted by Picasa

16 Ekim 2012 Salı


Dün babamızın doğumgünüydü, iki kızıyla kutladığı ilk doğumgünü...
Çok güzel oldu,  güzel bir kutlama yaptık,
Yağmurun babası için her doğumgününde yaptığı klasik cupcakeler yine yapıldı ve süslendi:)
Ayrıca romantik kızım babasına mini orkide almış:)

 
Posted by Picasa
"Anne"

"efendim?"

"Hani ben büyüyünce anne olacağım ya o zaman sen yaşlanacaksın ya bu portakal sıkacağını benim 
olabilir mi?"




11 Ekim 2012 Perşembe

her, şey - den

Ey günlük, zaman çok ama çok çabuk geçiveriyor, bir bakıyorum sabahmış bir bakıyorum akşam olmuş, herhalde iki çocukluyum diye bana mı çabuk geçiyor? neyse bu bir kaç gündür daha keyifliyim, kendime az da olsa zaman ayırabiliyorum, öğlenleri yağmura okula götürürken yağmurun soruları ve aylinin kedi köpek görme heyecanı eşliğinde, bir şenlik var edasıyla yola koyuluyoruz ki bu şenlik akşamüstü de devam ediyor...Sonra eve dönüş, evdeki rutin hallerimiz...

Yağmura daha çok zaman ayırıp ona bir şeyler keşfettirmek istiyorum zira benim için onun geçirdiği tüm bu zamanlar öyle değerli ki içinin muhakkak dolu olması gerekiyor...ben bunu pek başaramıyorum şu sıralar ama başarmak istiyorum...Yine de kendime çeki düzen veriyorum işte evde izlenmemesi gereken tv programlarına kilit koyarak başladım bu işe, yapmam gereken daha bir sürü şey var, yağmurun şu okul işleri hallolsaydı da ben de ona göre bir yol çizeceğim, evet çocuğu aktiviteye boğmayacağım ama yine de bir iki etkinlik katabilirim onun için, buna en başta kulak dolgunluğu kaybolmasın diye yağmuru grup halinde ingilizce kursuna göndereceğim, hafta sonu gezi, müze, sinema, tiyatro gezilerimize devam edeceğiz, malum kışta geliyor artık kapalı mekanlar bize daha çok lazım, bu hafta sonu eğer gidebilirsek Perili Köşk'e gideceğiz, Buranın Borusana ait olduğunu biliyordum ama içerisinde böylesi atölyeler hem de çocuklar için, olabileceğini hiç bilmiyordum, sadece gelip geçerken "acaba burası benim evim olsa korkarmıydım?" diye içimden geçirip dururdum.ayrıca böyle gerçekten perili köşkler gibi olması bende hep "acaba içi nasıl?" gibi merak uyandırırdı ki bu yağmur için de böyle olmalı...

Ne yapalım artık bir şeylere biz dahil olmalıyız, Nedense içimde çocuklarımı büyütürken hep şu duygu olur " ben ne verirsem, ne kadar verirsem onu alır" şimdi zamanın içinde boş yere kaybolmasını istemiyorum ne Yağmur'un ne Aylin'in...mesela hani şu oyuncaklar vardır ya bebeklere 6 + ya da 9 + ben nedense mesela işaret 9 + ise onu 7. ayda başlatmakta sakınca görmüyorum, ne kadar erken fark ederse o kadar çabuk başarır diye düşünüyorum ve bunu yağmurun bebekliğinde gördüm...Şimdi aylinin önünde var bu oyuncaklardan, evet belki yapamıyor düzgünce ama biliyorum onu gördükçe, bizi izledikçe daha kolay öğrenecek...
Aylin gerçi çok acayip bir bebek:) yaramaz:)sinirli:) kime çekmişse:) sadece beni emerek uyuyor görünen o ki ben aylin tam anlamadan beni, ona memeyi bıraktıramayacağım, gerçi şimdi bıraksın da istemiyorum çünkü o kadar başkalaşıyor ki emerken, o kadar muhtaç ki ve o muhtaçlığın yarattığı huzur, rahatlık, o bakışlarında ki dinginlik, mayışma halleri beni benden alıp gidiyor...O yüzden emsin, ne zaman ki sütüm azalır o zaman bende ona anlatarak bıraktırırım, bırakırken de mememe bant yapıştırmayacağım, ya da diğer tiksinç ne varsa...geçen gün bir blogda okudum çok doğru demiş, tam yazamayacağım ama şöyle bir şeydi, "bebek bu zamana kadar o memeyi kendince tapılacak bir şey olarak görmüştü,  şimdi memeyi onun gözünde çirkinleştirerek bıraktırmak bebek için yıkıcı olmalıydı, yani O'nun memesi böylesi çirkinliği haketmemeliydi...varsa çekilecek derdi layıkıyla çekmeliydi bebek:) Çok doğru ama neden onun gözünde birtanecik memesi, onu doyuran, ağladığında sakinleştiren, onu mutlu eden tek şey neden şimdi kötü görünsündü ki gözüne? Ben de bu sebeple, bu düşünceyi çok takdir ettiğim içindir ki böyle girişimlerde bulunmayacağım:) biz de aylinle layıkıyla bırakacağız bu emme işini:)

Haydim bakalım bu kadar yeter bu arada murakamide daha 300 lerdeyim , okuyacak çok sayfam, gidilecek çok fazla yolum, tanıyacak çok kahraman ve onlarla özleşecek çok uzun zamanım var gibi ama kitap süper ötesi, harika, boyutuna bakıp aldanmamak gerek:) Kitabı bende görenler "O ne be" şekline giriyorlar ama öyle bir şey ki bayılıyorum zevkten okurken:)

Yazacak şeyler, kafamda düşünceler çok olunca böyle ne yazacağımı şaşırıyorum, olsun birbirinden bağımsız da olsa konular ne yaptığımızı anlamamıza yeter seneler sonra:)


10 Ekim 2012 Çarşamba

yavrularıma...

Aylin'den sonra ne kadar da başkalaştı hayatım, insanın iki kızı olunca mı böyle oluyor yoksa hayatta sadece doğru olanları görmek istediği zaman mı? aslında her ikisi de...
Çoğu şeye sırtımı çevirdim, sevdiklerime sırtımı dayadım ve kızlarıma yüzümü döndüm, meğer ne güzel şeymiş minicik şeylerden dünyalar yaratmak, uyurken o minicik suratları izlemek, her gece uyandığımda sadece kendi odama değil de uğrayacağım iki oda daha olduğunu bilmek...

İnsan inanamıyor onlar yokken, sadece iki kişiyken nasıl da mutlu olduğuna, şimdi tadıyorum  artık mutluluğu, bir evin içinde dört nefesken...

Sizi çok seviyorum benim miniminnacıklarım...


Yağmurumu okula gönderdim.

Hani yağmur her okula gittiğinde okulun kapısında bana başlıyor ya söylenmeye "anne ben seni çok seviyorum, seni çok özlüyorum" lara... hani ben de " ama sen alışkınsın yağmurum, bak kreşe de gidiyordun" gibi anneci laflar etmeye...aslında işin iç yüzüne bakınca ben de ondan farksız değilim, Yağmur her sıraya girişinde dualar etmeye başlıyorum, Yağmur her andımızı okurken onun dudaklarının nasıl da kıpırdadığını izliyorum ve Yağmur her gün sırayla okula girişinde kafasında takılan minik tokalarına bakıp onun yürüyüşünü seyrederken hep gözlerim dolu doluveriyor...Bugünde aynı şekilde, her şey aynıydı, bir tek o sınıf sırasında kalabalık bir sürü ayak arasında yağmurumun ayaklarını görene kadar...miniciktiler, ayaklarında o çok sevdiği babetleri, gri çorabı, ve kımıl kımıl kımıldayan ayakları...
Tuhaf dersiniz belki...bunda belki ağlanacak hiç bir şey yok...ama ben çok ağladım bu görüntüye....

Çok manyak bir anne olduğuma karar verdim...:(
Çünkü normal olsam ağlayacak şeylerden çok gülünecek şeyler bulurdum kendime:(

8 Ekim 2012 Pazartesi

Bence....


Kızlarımla pek mutluyum!
Varsın ev dağılsın, varsın yemek yetişmesin, varsın ben leyla olayım

:)

Aylin'ce...



Ben burada yazıyorum Aylin içerde dağıtıyor, ne kadar daha yazabilirim ?
:)

Yağmur'ca...



Soru: Yağmur, binmek kelimesinin zıt anlamlısı nedir? yani tersi?
6-7 sn düşünme molası
Cevap: mekbin
:)
-7

Okula gidiyoruz yağmur söyleniyor..
"Gece burnum tıp tıp tıkanıyor anne, uyuyamıyorum! bana şu bantlardan alsak?"
İşte her gece taktığımız bantlarımız ..
Bu hep böyle devam etmeyecek değil mi?
Posted by Picasa

4 Ekim 2012 Perşembe

Blogger annesi pelin:)

Artık bende blogger annesi oldum, blogger annesi olmadan da çok şey öğreniyordum ama artık birbirimizden öğreneceğimiz çok daha fazla şey var:)
Blogger annesi olmamda bana aracılık eden Fotoğrafik hatıralar'a teşekkür ediyorum:) 


Yağmurun okul için kendi elleriyle hazırladığı keki:)


Teyzesinin yağmura aldığı diş kutusu, şimdilik iki minik dişimiz burada:)


Annesi kılıklı, yine mutfakta, akşam salatamızı hazırlıyor...çok meraklı mutfağa, bu aralar sürekli home tv izliyor, orada ki yemek programları ve görsellikler hoşuna gidiyor, en sevdiği program "kek savaşları" :)
Home tv de sevilmeyecek gibi değil...

Bu akşam yağmur hanım tiramisu istedi, annesi yaptı, dolapta hazır minnoşumun tatlısı:)
Posted by Picasa

İlk romanımız



 
Posted by Picasa

Yağmur'a aldığım ilk roman, şimdilik severek her gece bir bölüm okuyoruz, ben okumamıştım bu kitabı, yağmurla  ben de okuyorum, Enrico adında bir çocuğun günlüğü aslında bu, genelde okul yaşamı, arkadaşları, ailesi ve çevresiyle ilgili yaşadıklarını yazmış kendi dilinden...Yağmur ne güzel çok erken başladı kitap okumaya ve kitapları sevmeye, bi dünya kitabı var şimdi odasında, her ay bir iki kitap almaya gayret ediyoruz kızımla, hep söylerim inşallah bu sevgisi, merağı hiç eksilmez yüğreğinden...
Sen benim dünya tatlımsım ...
Aylin yanımda, hatta yanıbaşımda, yağmur okulda.
Aylin sürekli hareket halinde, nereye tutunupta kalksam ve neleri karıştırsam hesapları peşindeyken yağmursa her gün okul saatinde, "keşke okul tatil olsa, anne sen neden hep tatilsin" gibi sorularla hala okula alışmaya çalışan bir çocuk şeklinde, bense sürekli onların peşinde gezinen, her işi koşar adımlarla yapan, akşamları yatağa girince üzerimde ki yorgunluktan gülme krizine tutulan bir anneyim.
Niyetim sürekli yazmak olsa da olmuyor işte, bazen yazasım gelmiyor, bazen yazacak zamanım olmuyor, kendime zaman yarattığım tek an yatmadan önce bir kaç sayfa kitap okuduğum dakikalardan ibaret.

"Bir çocuk hiç çocukmuş iki çocuk çok çocukmuş", biliyorum, farkındayım, yoruluyorum ama onlarla çok mutluyum, onların canının istediği şeyleri pişirmek, yağmurla geceleri kitap okumak, vakit bulupta aylinden biraz yağmurla oyun oynamak, aylinin gün be gün gelişimini izlemek, çıkardığı sesleri dinlemek, yeni şeyler öğretmek, onları doyasıya sevip öpmek...
onca yorgunluğun üzerine bir insan yatarken gülme krizine girer mi, ben giriyorum! 

AYLİNDEN HABERLER/ Aylin zaman zaman üzerime kusmuğunu boca ediyor, ağzını silmek için benim omzumu, ellerini kullanıyor, evin içinde yarattığı tek şey dağınıklık, elektrik süpürgesinden korktuğu için evi süpüremiyorum doğru dürüst, bu sebeple yerde ne bulursa ağzına atıyor, her gün çoraplarının bir eşini sokakta kaybediyoruz, çekip çıkarıyor ayağından ve farketmediğim bir anda atıyor!
Banyo yapmaktan hiç hoşlanmıyor!


Şekil bu, erkek suratlı! seni çok seviyorum aylinimmmm hem öyle seviyorum ki severken kendimi kaptırmış seni mıncıklarken buluyorum!

 Daha haber çok, niyetliyim yine de yazacağım!

Kutuların üzerindeki beyaz minik kutu yağmurun bu pazar kübra ablası için hazırladığı doğumgünü hediyesi:)

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...