26 Ekim 2011 Çarşamba


Akşam yağmurun boynunda hafif bir kızarıklık gördüm.
Bir de anlattı ki arkadaşları bizimkini tiyatroda zorla gıdıklamaya çalışmışlar kimler diye sorduğumda da erkekler yanıtını aldım, öğretmeni de yokmuş orada söyleyecek, bende öğütler verdim kızıma, madem ki seni, sen istemediğin şekilde rahatsız ediyorlar ve ellerinden kurtulamıyorsun o zaman avazın çıktığı kadar bağır! cimcik at! saçlarını çek!kulaklarını mıncırla!
Evet böyle söyledim, hemen ardımdan yağmur, öğretmenlerinin böyle yapınca onları uyardığını söyledi, ama ben yine durmadım, eğer zorla sana bir şey yapılıyorsa ve buna öğretmenin müdahele etmiyorsa kendini savunmak için her türlü davranışı gösterebilirsin karşındakilere, ama bak önemli nokta onlar sana zarar vermeye çalışıyorlarsa...
Ben söyledim ben şaşırdım sonra söylediklerime , hiç bir zaman böyle öğütler vermedim yağmura ben, aksine bana böyle şeyler anlattıkça daha usulca yaklaşması gerektiğini anlattım hep, ama yağmur sessiz, yağmur naif, yağmur duygusal, yağmur annesinin kızı...o bana bütün bunları anlatırken benim de birden ilkokul sıralarında yaşadığım anılarım geldi aklıma, beni de hep sıkıştırırlardı, dalga geçerlerdi ve ben sessizdim ve ben öğretmenime dahi tek bir söz söyleyemezdim ve ben böyle büyüdüm, kimseler bilmeden, kimseler anlamadan, kimselere tutturmadan büyüdüm, büyürken öğrendim bunlarla nasıl başa çıkacağımı...
Ama kızıma böyle olsun istemedim, onlar daha çocuk, bana bunu yapanlarda çocuktu ama sadece büyüklerin gözünde çocuktu onlar, ben çocukken onlara çocuk gözüyle bakmadım, bakamazdım, bilmiyordum, bilsem de anlamazdım zaten...
Her çocukluğun yaraları kalır büyüdüğünde yüreğinde...belki yanlış yaptım yağmura tüm bunları söylerken, tek istediğim yara almamasıydı...ama biliyorum ki onun dilinden yapmadım bunları onun dilinden konuşmadım, o da beni zaten anlamadı...Belki o da kendi başına öğrenecek tüm bunları, içinde buruklukları kala kala...
Tüm bunları yaşarken Tv ekranında "öyle bir geçer zaman ki "dizisini izliyorduk aybarsla, orada bir sahnede kızın babasıyla nasıl özlemle kucaklaştığını gördüm, yine aklıma geldi çocukluğum "ben hiç böyle sarılamadım babama, sen sen ol çocuklarından ellerini sakın ola çekme, onların sende kucak istemesine hep açık ol" dedim...
Evet ne ben ona sarılabildim ne o bana sarıldı, hiç hatırlamam babam beni kucağına alıp oturmuş olsun, onu da bıraktım tek bir söz dizisi hatırlamam çocukluğumda tatlı tatlı geçen...
Bunlar bende kin ya da öfke uyandırmadı hiç zaman...sadece özlem duydum hep yaşanılanlara...baba- kız ilişkilerine...babamdan korkmadan çekinmeden bir şey istemeye...
Babamı çok seviyorum, hem de çok...İşte ben de o çocuk gözümle böyle düşündüm ve şimdiki gözümlede sadece özlem duydum babama sarılmaya...
Şimdi biliyorum ki bazen geçmişin sana derin yaralar bırakıyor sana ve seninle yaşayan herkese, babam da geçmişinin yaralarını, yaşayamadığı çocukluğunu bizlere yaşattırdı, çünkü çocukken de gördüğü ve ona yaşatılan buydu...
Sen sağ ol babacığım, hep yanımızda ol, çocukken bize sarılmamış olsan da bize düşkündün bunu biliyorum en azından ben hep öyle hissettim, sen omuzuna birikmiş tüm çocukluğunla yanımızda ol bırak eksiklikleri biz telafi edelim...
Hiç unutmam 1999 depreminde nefes nefes odamızın kapısına koşuşunu, bizi kollarıyla koruyuşunu...dün gibi aklımda...

Eskiler işte, daha nice eskiler var hayatımızda, kimisi bize yön verdi kimisi hala hatırda kalan, kimisi ise sadece pişmanlık duydurtan...

Şimdi minik kızıma Beethoven dinletiyorum:) kendime de gülüyorum bunu yaparken:) dün okudum yeni kitabımda, anne karnında bebeklere dinletilen beethoven müziklerinin bebekte hareket etkinliğini arttırdığını ve aynı zamanda vivaldi dinletilen bebeklerde de sakinliğin yaratıldığına...Ama bence önemli olan insanların ve araştırmaların takılıp kaldığı beethoven, vibaldi, bach...vs değil, önemli olan sakin kalabilmek, sakin müzik dinlemek, o yüzden bırakıyorum dinlesin kızım, açıyorum sesini de, biz bile değilmiyiz ki ağır şarkılar dinleyip içimiz burkulurken, hareketli şarkılar çalarken neşemiz yerine gelen...bak kıpırdıyor işte:) ama hep kıpırdıyor zaten:) olsun sen uzak ol matem dolu, yas dolu şarkılardan bebeğim, gülerek, sağlıkla gel dünyamıza, seni bekliyoruz ve seni hepimiz çok seviyoruz, öyle heyecanlıyız ki birbirimizin farkına varışımızda ki bu yolculukta sen bize lazımmışsın...

Bu arada her akşam artık kızlarıma ninni söyleyip yatırıyorum, bebeğime de alışkanlık olsun, doğunca da aynı ninniyi söyleyeceğim ona hep...

Kitaplarım dün geldi kargodan, "Siyah Süt"le başladım okumaya, az kadı bugün değil ama yarın biter, ben bu kitapta daha çok elif şafağın kendinden örnekler vereceğini düşünmüştüm evet kendinden örnekler var ama daha çok dünya kadın yazarlarından, onların annelik serüvenlerinden, annelikle edebiyat arasında gidip gelen, kimi çocuk yapmış, kimi yapmamış olan tercihlerden örnekler vermiş ziyadesiyle, kadın ve erkek olmanın aralarından bahsetmiş feminist gözüylede, ayrıca kendi iç sesleriyle beraber bu yolculuğa nasıl karar verdiğini, karar verirken nelerin ona öncülük ettiğini ve etmediğini irdeleyerek yazmış, ilk sayfaları okurken çok fazla loğusa:) dedim ama devam ettikçe farklı boyutlara geldi kitap, en azından dünya edebiyatından bir çok yazarın kimi hüzünlü kimi şaşırtıcı hikayelerini de öğrenme fırsatı buluyorum bu da heyecanlı oluyor, sonra oturup internetin başına onları araştırıp okuyorum...

Dün akşam kurabiye yaptı yağmur, verdim malzemeleri mıncıkladı hamuru sonra şekil verdik pişirdik, pek bi güzel oldular, oldular ki her yemek sonrası oturup abartısız 6/7 tane indiriyorum mideme, bu hoşuma gitmiyor yuhalıyorum kendimi, en iyisi yapmamak diyorum sonra...

Bugün temizlik günümdü, en pis oda yağmurundu :) ama pek iyi oldu akşamdan kendi kendime düşünmüştüm bırak temizliği dedim kendime pazartesiye kalsın hani her pazartesi yeni başlangıçlar yapılır ya haftaya güzel başlamak için...otur kitap oku dedim kendime öyle de yapacaktım ta ki yağmur odasında yerde yün bulutlarını görüp suratını ekşitene kadar, dedim hafızasında "evimiz de pis olurdu" diye bir iz kalmasın, zaten hamile hamile yapılacak temizlik ne kadar olur? güzel olur:)

Şimdi Vivaldiye geçiyoruz....:) ama cık ! benim kızım ne duysa dans ediyor....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...