26 Kasım 2010 Cuma




Günün sonucu işte bu gül yapımı bir de şekerden olduğunu düşününce daha tatlı duruyor değil mi...tabi sadece bunu yapmadım ama çok zahmetli bir uğraş bir o kadar da zevkli zaten keyif alamayacak bir insan için hele ki ayrıntılara takıntısı olmayan birinin yapabileceği bir iş kesinlikle değil...ben severim görselliği, renk uyumunu, detaya önem veren bir insanım bu yüzden benim için oldukça çekici bir uğraş. Zaten mutfağı seviyorum yemeklerden çok pasta, kek gibi tatlı şeylerle uğraşmayı daha çok seviyorum ama bu aralar lezzetli ve değişik yemeklerde ilgimi çekmiyor değil, çocukluğumdan bu yana severim bunun tek kötü yanı kaloriyi geçtim, örnek vereyim bir kurabiye yaparken çiğ hamurun dörtte birini yiyiyorum:( işte benim için tek kötü tarafı...hepimize olmuştur anne kek yapar çırpma kabının dibini çocuklar yalar..işte bende bu tadı alarak koyuldum sanırım bu işe.

Bugün kursta bir kitap vardı lezzet dünyası diye her yörenin en meşhur yemeklerininin sıralandığı, orada bizim, bizim demeyim ama kültürünü taşıdığımız Kırım Tatarlarının çiğ böreğini de konu almışlardı hatta bununla ilgili bir şiir vardı not aldım;

Ataydan kalgan aşlar etli, maylı, hamuraş

Köbetemen katlama yantık laşga tataraş

Şibörekmen kim össe hastalık neken bilmez

Balaban bir doktor aytgan tansiyonlu bir kartga

Başın avrursa ya da kelse ağır bir sancı

Dakkasında keser şibörektir ilacı

Tabi bunu okuyunca ben biraz olsun anladım çünkü çocukluğumdan bu yana annem, anneannem ve diğer tatar akrabalarımız yan yana gelince tatarca konuşurlar ama tercümesini de yazayım;

Atalardan kalmış bize etli yağlı hamur

Köbeteyle katlama, yantık, mantı, erişte

Çiğ börekle kim büyüse hastalık nedir bilmez

Büyük bir doktor demir tansiyonlu bir ihtiyara

Başın ağrırsa ya da gelirse ağır bir sancı

Dakikasında keser, çiğ börektir ilacı

Burada köbete yine hamur arası tavuk ve pirinçten oluşam bir börek o da çok lezzetli olur, yantık nedir onu bilmiyorum ama...

Köyden hatırlarım anneannem köyde yaşadığı zamanlarda yapardı böyle koca bir tepsi yine içi boş hamur, kare kesilip sanırım zarf gibi katlanıyordu, tam tepsinin ortasında da koca bir tasla haşlanmış et ve et suyu aman tadından yenmezdi..adı da salmaydı..sonra kirde diye bir börek daha var o da minik hamurlar arası peynir ve bu hamurların birbirine yaslanmasından oluşan bir börektir...yumuşacıktır ama..off çok güzel yemekler ama daha neler var neler iyi ki tanımışım bu mutfağıda..

Bu çocuklar neden bağırırlar bilmiyorum evin yukarısında bir okul var şimdi onun dağılma saati bütün arabaların alarmları ötüyor ve deli gibi erkek çocukları bağırıyor? anlam veremiyorum. sonra bugün vapurda sanırım liseye giden bir kız, kulağında müzik, ağzında bir sakız çatlatıp duruyordu en tahammül edemediğim şeydir.birde sakızı şişirirken eliyle kapatıyor sözde görünmüyor ama sesine ne demeli? anında taktım bende kulaklığı ama görmek bile beni deli etmeye yetti. Bir kız çocuğuna hiç yakışmıyor kaldı ki erkeklerinde ağızları açık sakız çiğnemeleri kızlardan berbat gözükmekte.

Neyse Yağmurkuş karın ağrılarıyla gitti okula yine, arada bir tutuyor okula gitmeme düşüncesi yağmura, bugünde onlardan biriydi. okulu aradım bir şey olursa arayın yine diye, öğlen tekrar aradım arada bir karnı ağrıyormuş yine, tuvalete gidiyorlarmış ama bu seferde yapamıyormuş. ishal derken kabıza çevirdik herhalde dün fazla katı gıda yiyerek. neyse ki hafta sonuna giriyoruz dinlenir biraz haliyle benimde bu anlamdaki stresim azalmış olur.

Şimdi bu yukarıdaki gül ayrıca henüz oluşturmadık ama karanfiller ve mineler onlarda bunlar;

Yapacak olduğumuz pastanın üzerini kaplayacaklar...bakalım nasıl olacak...

Pilinik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...