23 Kasım 2011 Çarşamba

30 haftamı da geri de bırakmış durumdayım, sayarken 5/6/7 diye ne de çabuk gelmişiz dedik dün akşam yatarken aybarsla, böyle son haftalara gelince insanı bir can sıkıntısı alıyor, yağmurda da böyle olmuştum ama onda ki halim daha çok karnımın şişliğinden, uyuyamamaktan, sıcaktandı...şimdiki de ruhsal...her zaman ki gibi havalar, bir de bir şeylere yetemeyişim, neye elimi atsam yapamayışım, istemeyişim...
Güneş gül yüzünü gösteriyor da 3 gündür daha iyiyim...kendimi sokaklara özgürce atamıyorum tabi eskisi gibi, karnım koskocaman olmasa da otobüslerde ordan oraya gidesim gelmiyor, yok işte o da olmuyor, bu da içimden gelmiyor hallerindeyim...
Eskiden kek yapardım, sarardım hamur işine şimdilerde fazla kalori yapmayalım diye onu da yapmıyorum sözde! ama bu arada nutellalı ekmekleri evde yaptığım çakma künefeleri yutuyorum ona geldi mi canım çekti oluyor:)
Ah annelerinin bebekleri işte böyle , zaman geçiyor zaman geçtikçe geçmiş zamanla hesaplaşmaların başlıyor, "onu da yapmasaydım"larla bitiyor cümleler gözümden akan bir damla yaşla beraber...
Hayatını da sen hazırlıyorsun işte farketmeden olacakları, yaşanacakları...Ama önemli olan farketmeden de olsa başına gelen her şeyin arkasında durabilmek...

Bu kışta sevmiyorum kışı....
Herhalde kış benim için anlamını yitirdi...ben kar yağan sokaklar görmek istiyorum, evimizde sobamız yansın istiyorum, soğukta işten gelipte anneciğimin soba temizleyişini, dolduruşunu, yakışını ve onu izlerken "ah anneciğim rahat edemedin " diye içimden geçirişimi belki de, sahip olmak istediklerimize hemen değilde çabalayarak ulaşmamızı, annemle hafta sonları pangaltıda peynirciye gidip her hafta değişik peynirler satın alışımızı ve eve gidip sıcacık çayımızla ekmeğizle yiyişimizi belki de...
Saklanmayı istiyorum belki de kışın ardına, hani o getirir ya soğuğu çıkamazsın dışarı, hani o getirir ya gri bulutları, işte o yüzden suçludur, benden suçlu...

Hep çocuk kal istiyorum yağmur kızım, hep oyun oyna istiyorum, hep böyle bak istiyorum önünde akıp giden yaşamına...ama durmuyor zaman, durduramıyorum...

Kocaman bir yatağımız olsun istiyorum , orada hep beraber uyuyalım istiyorum, sen hiç büyüme istiyorum:( hayallerine dokunabilmek o hayallerini gerçekleştirmek istiyorum...

Bir gün balkonlu bir evimiz olacak yağmurum sana söz veriyorum, yüksek katlardan seçeceğiz evimizi, süsleyeceğiz balkonumuzu da, senin odan en ferah oda olacak öyle ferah ki sabah güneşi yüzüne vuracak....senin güzel yüzüne...

Seni çok seviyorum...

Aybarsı tanıdığım günlerde bana hep üzüldüğümde "her şey çok güzel olacak pelinim" derdi...olurdu da...Şimdi de aynısını söylüyor...Ve ben o zaman inandığım gibi şimdi de inanıyorum ...Bir gün her şey çok güzel olacak...

Bilemedim ben ikinci kez hamile kalmama rağmen bu kadar her şeye ağlayacağımı:(
Bilmemem bir şey değiştirmese de bilseydim de seni de çok seviyorum minik yavrum....
Sen de hiç bir zaman yağmura kardeş olasın diye gelmedin bu dünyaya..sana bu haksızlığı yapmadık biz...
Dünyaya gelen her canlı haklı mutluluğu mu yaşamaya gelir bilmiyorum, bilemeyiz ama sen bizim mutluluğumuzun bir parçası ol istedik...

Hayat kötü olabilir ama bir o kadar da yaşanmaya değer...Hiç yaşamamaktan her zaman çok daha iyidir...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...