11 Ekim 2012 Perşembe

her, şey - den

Ey günlük, zaman çok ama çok çabuk geçiveriyor, bir bakıyorum sabahmış bir bakıyorum akşam olmuş, herhalde iki çocukluyum diye bana mı çabuk geçiyor? neyse bu bir kaç gündür daha keyifliyim, kendime az da olsa zaman ayırabiliyorum, öğlenleri yağmura okula götürürken yağmurun soruları ve aylinin kedi köpek görme heyecanı eşliğinde, bir şenlik var edasıyla yola koyuluyoruz ki bu şenlik akşamüstü de devam ediyor...Sonra eve dönüş, evdeki rutin hallerimiz...

Yağmura daha çok zaman ayırıp ona bir şeyler keşfettirmek istiyorum zira benim için onun geçirdiği tüm bu zamanlar öyle değerli ki içinin muhakkak dolu olması gerekiyor...ben bunu pek başaramıyorum şu sıralar ama başarmak istiyorum...Yine de kendime çeki düzen veriyorum işte evde izlenmemesi gereken tv programlarına kilit koyarak başladım bu işe, yapmam gereken daha bir sürü şey var, yağmurun şu okul işleri hallolsaydı da ben de ona göre bir yol çizeceğim, evet çocuğu aktiviteye boğmayacağım ama yine de bir iki etkinlik katabilirim onun için, buna en başta kulak dolgunluğu kaybolmasın diye yağmuru grup halinde ingilizce kursuna göndereceğim, hafta sonu gezi, müze, sinema, tiyatro gezilerimize devam edeceğiz, malum kışta geliyor artık kapalı mekanlar bize daha çok lazım, bu hafta sonu eğer gidebilirsek Perili Köşk'e gideceğiz, Buranın Borusana ait olduğunu biliyordum ama içerisinde böylesi atölyeler hem de çocuklar için, olabileceğini hiç bilmiyordum, sadece gelip geçerken "acaba burası benim evim olsa korkarmıydım?" diye içimden geçirip dururdum.ayrıca böyle gerçekten perili köşkler gibi olması bende hep "acaba içi nasıl?" gibi merak uyandırırdı ki bu yağmur için de böyle olmalı...

Ne yapalım artık bir şeylere biz dahil olmalıyız, Nedense içimde çocuklarımı büyütürken hep şu duygu olur " ben ne verirsem, ne kadar verirsem onu alır" şimdi zamanın içinde boş yere kaybolmasını istemiyorum ne Yağmur'un ne Aylin'in...mesela hani şu oyuncaklar vardır ya bebeklere 6 + ya da 9 + ben nedense mesela işaret 9 + ise onu 7. ayda başlatmakta sakınca görmüyorum, ne kadar erken fark ederse o kadar çabuk başarır diye düşünüyorum ve bunu yağmurun bebekliğinde gördüm...Şimdi aylinin önünde var bu oyuncaklardan, evet belki yapamıyor düzgünce ama biliyorum onu gördükçe, bizi izledikçe daha kolay öğrenecek...
Aylin gerçi çok acayip bir bebek:) yaramaz:)sinirli:) kime çekmişse:) sadece beni emerek uyuyor görünen o ki ben aylin tam anlamadan beni, ona memeyi bıraktıramayacağım, gerçi şimdi bıraksın da istemiyorum çünkü o kadar başkalaşıyor ki emerken, o kadar muhtaç ki ve o muhtaçlığın yarattığı huzur, rahatlık, o bakışlarında ki dinginlik, mayışma halleri beni benden alıp gidiyor...O yüzden emsin, ne zaman ki sütüm azalır o zaman bende ona anlatarak bıraktırırım, bırakırken de mememe bant yapıştırmayacağım, ya da diğer tiksinç ne varsa...geçen gün bir blogda okudum çok doğru demiş, tam yazamayacağım ama şöyle bir şeydi, "bebek bu zamana kadar o memeyi kendince tapılacak bir şey olarak görmüştü,  şimdi memeyi onun gözünde çirkinleştirerek bıraktırmak bebek için yıkıcı olmalıydı, yani O'nun memesi böylesi çirkinliği haketmemeliydi...varsa çekilecek derdi layıkıyla çekmeliydi bebek:) Çok doğru ama neden onun gözünde birtanecik memesi, onu doyuran, ağladığında sakinleştiren, onu mutlu eden tek şey neden şimdi kötü görünsündü ki gözüne? Ben de bu sebeple, bu düşünceyi çok takdir ettiğim içindir ki böyle girişimlerde bulunmayacağım:) biz de aylinle layıkıyla bırakacağız bu emme işini:)

Haydim bakalım bu kadar yeter bu arada murakamide daha 300 lerdeyim , okuyacak çok sayfam, gidilecek çok fazla yolum, tanıyacak çok kahraman ve onlarla özleşecek çok uzun zamanım var gibi ama kitap süper ötesi, harika, boyutuna bakıp aldanmamak gerek:) Kitabı bende görenler "O ne be" şekline giriyorlar ama öyle bir şey ki bayılıyorum zevkten okurken:)

Yazacak şeyler, kafamda düşünceler çok olunca böyle ne yazacağımı şaşırıyorum, olsun birbirinden bağımsız da olsa konular ne yaptığımızı anlamamıza yeter seneler sonra:)


4 yorum:

  1. ordan burdan her şeyden ... ben çok mutlu oluyorum sen yazdığın günler. ellerin yüreğin dert görmesin. öpüyorum sımsıcak.

    YanıtlaSil
  2. okuduğun kitabın ismi ne

    YanıtlaSil
  3. Facebooktan da yazdım ama buradan da yazayım, Haruki Murakami 1Q84, eğer okumadıysan tavsiye ederim:)

    YanıtlaSil

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...