23 Kasım 2010 Salı

Can Dündar'ın Lüsyeninin okumak istiyorum, ama önce elimdekini bitirmek istiyorum...çok yoruldum şimdi kitap okumaya başlarsam biliyorum uykum gelecek...hava da çok güzel ama insan yalnız bir işi olmayınca da dışarı çıkmak istemiyor gerçi bu tamamen ruh halinle ilgili neden bazen kendimi sokaklara atıyorum da bazen evden çıkasım gelmiyor? ben tam bir evcimenim aslında hoşuma gidiyor evde olmak, elime kahvemi alıp içmek..bazende uzun uzadiye düşünmek her şeyi...aklıma eski günler geliyor, biraz önce elime bir bardak geçti evlendiğimde almıştık. annem onu benim gelinliğimin dantelinden kaplamış mumluk yapmıştı ama ben onu zaman içinde mum yakarken danteli eritmişim çıkarmak zorunda kaldım...nicedir çıplak kaldı bardak, elime alıp yıkadım güzelce vakit bulunca dikiş makinesini açıp tasarladığım bir çok şeyi gerçeğe dönüştürme hayali içerisindeyim.yağmurun küçülmüş kot eteğini ona içi kırmızı puantiyeli astarı olan bir çanta yapacağım, puantiyeli kumaşta benim eski bir bluzum kıyamadım atmaya rengi çok canlı ama giyemedim de doğru dürüst...bazen kıyafet konusunda da takılıyorum bir şeye forma gibi onu giyiyorum sürekli, eskiden dar buluzler giymeyi severken şimdi nerde bol, uzun şeyler var onları giymekten hoşlanıyorum. her neyse, sonra yatak başucunda duran abajurları kaplamam gerek ama ona göre kumaşım yok olsaydı şimdi yapardım...


İnsan çok çabuk değişiyor belki yaşadıkları belki de artık yaşamak istemediklerini düşünerek değişiyoruz, zamanla olgunlaşıyoruz artık o olgunluktan sıyrılmakta kolay olmuyor geride bırakılan yaşanmışlıklar bazen keşke yaşamamışıma dönüşürken, seni sen yapmaya yeten bazı şeyler de de iyi ki yaşamışım diyiveriyoruz. yine de yaşamak güzel, yaşamının bir sonu olduğunu düşününce, hem de çok güzel bize başhedilmiş bir hayatı kendimizce, bazen başkalarının sırtında kalarak yaşamaya devam ediyoruz önemli olan bunların arasında kaybolmamak, kendi içinde yitip gitmemek bence, bir güzellik bulmak, karıncanın eştiği gibi toprağını sende sağını solunu, yukarısı aşağısına bakabiliyorsan hayatının ve baktığın yerde bulabiliyorsan bir çıkış noktası işte o zaman güneşi görebiliyorsun...


Perdeler çok kirlenmiş yıkayıp asınca farkettim.. garip işte aylarca aynı yerde oturuyorsun ama o görüntüye bakmaya alıştığın için sana her şey ilk günkü gibi geliyor, asıllı temizlik işimi bitirdim artık 15 gün kimse bana temizlik yaptıramaz arada evi süpürürüm bir de banyoyu temizledim mi tamamdır kendimi helak etmek pek bana göre değil her şeyi zamanında yapmak gerek. hafta sonu gibi koltuklarım gelecek artık camın önünde perdelerimi açıp kitap okuyabileceğim için çok mutluyum...eve birileri gelirse oturacak yerim azalıyor bu koltuklarla ama vazgeçtim artık birileri için yaşamaya ve düzen kurmaya, rahat etmeyen bir daha gelmez rahat eden de mindere otursa da sürekli gelir misali...bencillik değil ki bu sevdiklerim gelince zaten kimseye batmaz benim düzenim, temiz oluşum, kirli oluşum ama bazı gözler vardır kötü görür her şeyi zaten o gözlere de ben bakmıyorumdur...


Yarın sabah erkenden çıkacağım yola o bilmediğim kızıltoprağa, minübüs şoförune sora sora gideceğim, alacağım fotoğraf makinemine aşamalarını çekeceğim bu işin, ah nikon ah...bayramda bir tanıdığın vardı nikonu tam da istediğim makineydi aldım elime inceleyip durdum orası nasıl, burası nasıl sorularını sorarak. çok aptallık etmişim bu makineyi bilmeyerek almakla:( satabilsem alacağım kendime ama nasıl satacağım...Aybars alalım dedi ama yaz tatiline çıkmayız dedi :) püfff olmaz ki öyle şey yaz tatiline çıkılmadan olur mu...ben para bulana kadar idare etmek zorundayım.


Bugün çok yazdım iyisimi gidip kitap okuyayım artık uyursam kötü olacak ama uyumamak için elimden geleni yapacağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...