19 Nisan 2011 Salı

Bahar temizliği bitti, bahar gelmeden...bir buçuk gün sürdü...Yağmurun odası evin hepsine bedel derecede yordu beni ..Yağmur böyle o evdeyken ben iş yapınca sanıyor ki ben hep ev işi yapıyorum kötü bir görüntü çiziyorum, bunun farkına varınca bıraktım artık, geriye dönüşü olmayan görüntüler oluşmasın kafamızda, ben de artık kitap okuyorum ya da onun sevdiği bişeyleri yapıyoruz, tabi gündelik işlerimizi yapıyoruz o ayrı...bugün yine beze yapacağız, iki gündür istiyor, şeker canavarı.. yiyemiyor ya artık şeker bunları istiyoruz, dün de danone istedi almadım zararlı diye, artık içinde başta emilgatör (soya lesitini) olan ve bunun gibi daha dünya kadar katkılı maddeye maruz kalan yiyecekleri yemiyoruz, ne mi yapıyoruz? alternatifini yapıyoruz, evet artık çok sevdiğimiz nutellayı bile almıyoruz, onu da evde yapıcaz...yani dün danone almadık ama bunu yaptık..



Çilekli yoğurt


Çilek ne kadar normaldi derseniz o da tartışılır ama saksı çileği, organik diye kilosu 2,5 lira olanı değil 5 lira olanı aldım..günahları boynuna bilemiyorum... bir yerde de güvenmek lazım ne yapalım...ama bununla ne kadar başedebiliriz onu da bilmiyorum..tamamen tüketim zamanında yaşıyoruz, ambalajlar, caydırıcı oyuncaklar, renkler derken doğal olarak çocuğun dikkatini çekiyor, yemeyeceği varsa da almak istiyor...bazen sürekli hayır demekten sıkılıyorum, üzülüyorum da, ama en azından şimdilik buna dikkat etmemiz gerek, umarım başarabiliriz..



Yağmurun uzun zamandır kuklaları var ama evde o kadar çok oyuncak olunca bazen bazıları unutuluyor kenarda köşede, dört beş gündür kukla oynuyoruz, gelin, damat, balerin, doktor, itfaiyeci, dalgıç....var on tane değişik parmak kuklamız...


Yani her yeni gün değişik oyunlara takılıyoruz, dün bir de silahşör olmak istedi kendine kılıç arıyordu evde, sürekli beni sıkıştırdı, neyse bulduk bir sopa:) biraz salladı o da izlediği bir çizgi filmdeki kızlardan etkilendi aslında...bazen çok etkileniyor ne bilim kanatlı periler var mesela tinker bell, o uçuyor sihir yapıyor yağmur da hevesleniyor..anlatıyorum onların cansız olduklarını, çocukları eğlendirmek amacıyla yapıldıklarını, bir ara sesi kesiliyor ama aradan zaman geçince tekrar aklına gelebiliyor...


Neyse dün bir de safranlı pilav yaptım



Pişirirken rengi sararmayınca dedim bu orjinal safran değil herhalde, ama baktım pilav dinlenince sarardılar pek bi hoşuma gitti, ama gelgelim renginden başka hiç bir farkı yoktu pilavın, tadı bildiğimiz pilav...


Şimdi benim temizlik işleri de bitti ya ne yapıcam diye düşünür oldum?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...