31 Ekim 2011 Pazartesi


Düşündüm düşündüm, "kek mi acaba?" dedim, "bonibonlu kurabiye mi?" dedim sonra da işte bunlara karar verdim:)

29 Ekim Cumhuriyet bayramı
Yağmurumun uğur böcekleri

Yağmurun doğum gününde de yapmıştım çok sevilmişti, çocuklarında dikkatini ve ilgisini toplayacağını düşünerek geceden ekmeklerini kesip, domateslerini hazırladım, Cuma sabahı da erkenden uyanıp hepsini bir bir yerleştirdim, bu uğur böcüklerinin en zahmetli bölümü üzerlerine zeytin ezmesiyle beneklerini kondurmak, ama bu sefer annemin tavsiyesiyle enjektörle yaptım, çok rahat olmasa da kürdanla dokundurmaktan daha iyi geldi, Bu arada yukarıda ki resim yeni yaptıklarım değil, doğumgününden kalma olanlar, sabahın o telaşesiyle fotoğraf çekmem çok ta mümkün olmadı...Neyse akşam okuldan çok olumlu tepkiler aldım, herkes bayılmış, orjinal yaratıcıları olmayı çok isterdim:) çocuklar kapışmışlar , yağmur anlattı her şeyi bana, bir tane bu böceklerden yemiş, fırında makarna yemiş, kek yemiş, aslında o çikolatalı kek istemiş ama öğretmeni sade kek vermiş, arkadaşının biri fırında makarnayı çok hızlı yiyormuş, sormuş ona; sen evde de mi makarnayı böyle yiyiyorsun diye...

Ertesi güne çok iyi başlayamadık, yağmur halsiz ve gece boyunca öksürmüştü, zaten 2 gündür kesiksiz bir öksürüğü vardı, hal böyle olunca cumartesi sabahı dr. gittik, neyse ki ağır vaka değilmiş kızım ciğerleri temiz çıktı, şimdilik hafif bir ilaç kullanıyoruz gece öksürükleri kesildi en azından.
Böyle hastalık zamanlarında yağmuru genelde yanımızda yatırıyoruz, o da bu duruma alışmış bir iki günde ki son zamanlarda sürekli odası yerine "ben sizin yatağınızda yatimmm" diyor, dün o kadar ısrarcı konuşmasına rağmen odasına yatırdım yağmuru ama aradan 10 dk. geçmedi "susadım" diye geldi, tekrar yatırdım, tekrar bir 10 dk geçmedi "benim karnım ağrıyor" diye yanımıza geldi, neyse aldık aramıza biraz tv izledik, 11 de yine bizim yatağımızda uykuya daldı:) sonra yatırdık odasına, hoşuna gidiyor herhalde, ben de çok önemsemedim, tabi ki süreklilik haline getirmezse:)

Pazar günü, yani dün ise minik kızımıza şeker bakmaya gittik, ne yaparız? nasıl olsun? diye fikir edindik, sonra bu bebekleri beğendim...


Ama kalmamıştı:( neyse kısmetim büyükmüş diyip çıktık:) Yağmurun şekerlerini kendimiz hazırladığımız gibi minnik kızımın şekerlerini de biz hazırlayacağız, annem oda süslerini yapacak yine, Aslında yağmurun bütün süsleri duruyor, ama hevesleniyorum işte, yeni olsun, yeniden cicili bicili olsun, küçük kızımında özel anıları kalsın istiyorum, hissetsin istiyorum o da onu nasıl heyecanla beklediğimizi, zaten varlığı benim için bambaşka bir heyecan,Kızım karnımın içinde oynadıkça, ben kızımla karşılaşacağım anı düşünüyorum hep, "çirkinin teki mi olur acaba" diyorum, "suratı buruşuk mu doğar ki" diyorum, "saçları olur mu acaba yağmur bebeğim gibi", "nasıl emer annesinin memesini" diyorum, "nasıl açar ilk kez gözlerini bize" diyorum...diyorum da diyorum kafamın içinde binbir türlü düşünceyle yaşıyorum kalan son 2 ayımı...yağmur kendisine bir şey alınırken "kardeşime neden almadık" diye söylenip duruyor, sürekli konuşan dilim, susmayan yüreğimle ben yağmura tek tek anlatırken tekrar düşünüyorum bunları x2 yapacağım günleri:)

Dün akşamın bende kalan, gözlerimin önünden gitmeyen tek yanı küçük bir erkek çocuğunun yanından ayrılırken ki bakışları kaldı, en son böyle bir bakışı Çocuk Esirgeme Kurumunda yine 5 yaşlarında bir erkek çocuğunda görmüştüm, senelerce etkisinden kurtulamadım, aklıma geldikçe gözyaşlarımı akıttım belki içimden kopar da gider diye, ama gitmedi, o da kaldı yerine yenileri eklenirken...
Bazı çocukların hayata bakan gözleri şanslı olmuyor işte, keşke bir şey olsaydı da yanında annesi ya da babası olmayacak çocuklar dünyaya gelmeseydi, ne annesizlik ne babasızlık, olmasın isterdim hiç bir çocukta, fakirlik olmasın isterdim, doyasıya gülüp oynasınlar isterdim, gözlerini açtıklarında onlara sımsıkı sarılan anne babaları olsun isterdim...
Kızıyorum... bazen değil, her zaman çok kızıyorum... sanki bu dünyaya kendi istekleriyle gelmişler gibi, kayıtsız kalan çocukların anne babalarına kızıyorum...Bu kadar bencil olunmamalı eğer kendinden bir parça getirdiysen bu dünyaya...
Dünyaya bir çocuk getiriyorsan eğer, bir yarın onda olmalı ki yaşamayı öğrensin O çocuk...

Hiç bir şey yapamıyorum ağlamaktan başka, sadece dua edebiliyorum insanların biraz olsun "farkında" olabilmeleri için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...