1 Kasım 2011 Salı


(Okulda yapılan söyleşiden alıntı)

Atatürk’ü seviyoruz çünkü

Kaan : çünkü bizi düşmanlardan kurtardı

Alp: çünkü Cumhuriyeti ilan etti

Hugo: bizi kurtardı bize güzel sağlıklı bir yaşam hediye etti

Ayşe : bizi çok koruyup çok sevdi

Yağmur : çünkü dünyamızı kurtardı ve bize yenilikler verdi

Lütfi : çünkü düşmanları yurdumuzdan gönderdi

Yazgı : bize güzel bir dünya verdi

Elif : Atatürk herkesi kurtardı aslında mutluluk verdi

Sungu : Atatürk çocukları çok seviyor bende Atatürkü çok çok seviyorum

Ezgi : Atatürk bize 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını hediye etti çocuklar bizim için


Aklıma geldi geçen günlerden birinde de bizim sokaktan yürürken, "anne, dünyada mavi olan yerler deniz, yeşil olan yerler kara değil mi?" diye sordu, öğrendiği şeyleri doğrulama durumları var bu aralarda, Sonra şey var, hiç korkuları yoktur yağmurun bu yaşına kadar da olmadı, yani karanlıktan korkmaz, kendi gider odasına ışığını açar işini görür mesela, bir tek uyuma esnasında gece lambasının açık olmasını ister, ama son zamanlarda cadılardan korkar oldu, o yüzden cadılı filmlerini eledi, izlemeyim ben onları dedi.

Gece yarısı yağmurun sesiyle uyanıyoruz bazen, konuşuyor uykusunda bıdır bıdır, bazen ne dediğini hiç anlamıyorum, gidip bakıyorum oturmuş yatağında konuşuyor öyle, ben de bir tırsarım ki böyle şeylerden sorma gitsin:) ama konu yağmur olunca bu korkularımı da aşıyorum yağmur için:)

Eve gelince kağıda kaleme sarılıyor hep son zamanlarda, hep yazı yazmak istiyor, önce bize yazdırıyor sonra kendi yazıyor, hepimizin telefon numaralarını yazıyor kağıda sonra bir koltuğun arkasına saklanıyor benim telefonumu alıp, oradan numarayı çevirip bize şaka yapıyor, bizde "aa yağmur sen nerdesin kızım" diyoruz şakasına ortak olarak:)

Geçenlerde çok güzel elma şekerleri yapmıştık yağmurla, hatta çubuğumuz olmayınca çatala saplamıştık elmaları, cam kırığı gibi bi yedik bi güzel oldular ki, dünde çubuk aldık, minik elmalar aldık, aynı tarifi uygulamama rağmen olmadı işte, olamayacağı tuttu, bize kendini yedirmeyeceği tuttu, üzesi tuttu bizi böhh, sonunda şeker kaynamaktan zift rengini aldı yanık kokuları eşliğinde, ehh her zaman becerikli olamayabilirim.

Söylemeden geçemeyeceğim, bir de şirinler kabusumuz var, Kınder süpriz yumurtalardan çıkıyor bizde biliyoruz ki bazı oyuncakçılarda serçe parmağım kadar 2 şirini 37 tl ye sattıklarını, dedik hadi alalım buradan çok şirin biriktirelim, biriktirdikte ama sıra son 3 şirin gargamel amca, şirin baba, uykucuya gelince tıkandık artık aynı şirinler çıkmaya başlayınca yedekleri rifiye vermeye başladık, ve bu yumurtalara bu kadar para harcamak canıma tak edince dedim yağmura artık gargamelle şirin babayı sana yeni yılda alırım ben, yağmur onların setini istiyor aslında evleriyle beraber, ama gerçekten acıyorum aldığım oyuncaklara verdiğim paralara, neyse işin üzücü yanı şu ki rifi de heves etti biriktirmeye, ona bizim yedeklerden 3 şiirin verdik, dünde almışlar ve içinden ne çıktı dersin;Gargamel. Bir heves beni aradı heyecanla anlatmaya başladı, ama nafile bizim değil, yağmurcuğumda "olsun anne belki bir daha çıkar onu da bize verirler " dedi...

haydi rastgele yağmurum...

Şirin koleksiyonumuz...

Neyse aklıma gelmişken bunlar yazayım istedim, notlar şeklinde...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Günlük hayatın diliyle bile bazen yazıldığında geriye dönüldüğünde ne çok şey anlatıyor şu satırlar. Aklımızda kalır sanıyoruz, hiç unutul...